Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: mevthawk
11-27-2012, Saat:04:40 PM
Yorum Yok
[Resim: xq9vO.jpg] Anadolu’nun orta vilayetlerinden bir köyde yavaş yavaş
güneş batmaya hava kararmaya başlar.
Karanlık iyice çöker köyün üzerine.

Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır.
Erken yatıp yarın sabaha güneş ışığına erken uyanılacaktır.
Adam üzerini değiştirir yatağına yönelir.
Evin penceresinden; karanlık bahçeye vuran
ışıkta ağaçların arasında bir gölge belirir.
Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser.
Kadının sevgilisi bahçededir. . .
Tam sözleştikleri gibi sözleştikleri saatte
ve yerde adam onu beklemektedir.
Kadın kocasının uyumasından emin olunca
sessizce yataktan kalkar üstünü giyer …
Ve pencereden aşağıya atlar.
Başka bir adam için kadın kocasını terk eder.
Koşarlar iki sevgili kaçıyorlar.Tarlaları ovaları aşarlar…
Anadolu’da bir köy nasıl koşmasınlar ki.
Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır.
Namus belası Töre cinayetleri yoksulluk cefa korku.
Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler.
Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca,
soluklanmak için dururlar.
Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki :
‘Evden çıktığımdan beri ayakkabımın içinde bir şey
var beni rahatsız ediyor’ çıkartıp bakar ki…..
ayakkabısının içinde bir tomar para!!!!!
Kocası her şeyin farkında.
Biliyor ki gidecek ‘Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim,
çamaşırlarımı yıkadı ütüledi. Bana emeği geçti’
YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DİYE ! ! !
O Yoksul köylü; bütün parasını; başka bir adam için
kendisini terk eden karısının giderek kendinden
uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu.
O güzel insanı O onurlu davranışı sergileyen
O terk edilen adamı HEPİNİZ TANIYORSUNUZ …..
Çünkü O; Bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi
Uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece...
Aşık Veysel...

OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ LÜTFEN
Yazar: mevthawk
11-27-2012, Saat:04:38 PM
Yorum Yok
Hz.Süleyman bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar. Karınca da, bir buğday tanesi yerim diye cevap verir. Cevabın doğruluğunu kontrol etmek isteyen Hz. Süleyman (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyar ve hava alacak şekilde şişeyi kapatır.

Sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca
buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Hz.Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar. Karınca da, "Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi.

Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden yarısını bıraktım der." paylaşmak istedim.

Rızkı veren Allah'tır... Ve dünya Hz. Süleyman'a bile kalmamıştır.

[Resim: TPKpy.jpg?1]
Yazar: mevthawk
11-27-2012, Saat:04:35 PM
Yorum Yok
Komutan denildiğinde...

1-)Bedir, Hendek Ve Uhud savaşları'nın komutanı Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed (sav)

2-)Sonradan Müslümân olup İslâm ordusunu yöneten Allah'ın kılıcı lakâbı ile Hâlid bin velid!


3-)Mescîd-i Aksa Alınana dek 25 yıl boyunca gülmeyen Selahaddin Eyyûbi!

4-) 9 yaşında yastığının altına Fethin planlarını çizen, 14 yaşında padişah olan, 21 yaşında kendi geliştirdiği topların da katkısıyla, kara'dan gemi yürütüp 1000 yıllık rüyâyı gerçekleştirek çağ kapatıp çağ açarak "Fâtih" olan Fâtih Sultan Mehmed Han!

5-) Babası Yavuz Sultan Selim’den 6.557.000 km kare olarak devraldığı Osmanlı topraklarını 14.893.000 km kareye çıkaran, 46 yıllık pâdişahlık döneminin üçte ikisini at sırtında, seferlerde geçiren, düşmanlarının bile hayranlıkla övdüğü Kânûni Sultan Süleymân! (Dizilerin aksine Harem yüzü görmemiş neredeyse)

6-)Otoritedeki başarısı konusunda cihâna örnek olan ve bilek kuvveti ile parmak ısırtan heybetli hünkâr IV Murad Han!

7-)Devlet yönetimindeki başarısında, üstün Zekâsında olduğu gibi zerâfette ve nezâkette'de âbideleşen Cennet mekân Sultan II Abdül Hamid Han!

'
[img]' E'vlad-ı Osmanlı '[/img] [Resim: 4fGti.jpg]
Yazar: mevthawk
11-22-2012, Saat:09:16 PM
Forum: Filistin
Yorum Yok
Mutlaka OKU Gözyaşlarınızı Tutamayacaksınız...

[Resim: 1yiqy.jpg] Filistin'de soğuk ve sisli bir geceydi... Zeyd dükkanını kapatmış, evine doğru gidiyordu... Az ilerde iki israil askerinin bir evden kahkaha atarak çıktığına şahit oldu... Biraz yürüyüp evin önüne geldiğinde içinden bir ses ne olup bittiğine bakmasını söylüyordu... Açık olan kapıdan içeri doğru baktı... "Kimse yok mu?" diye seslendi... Çıt çıkmıyordu
... İçeri girdi... Odaya
doğru yöneldi... Olduğu yerde kalakalmıştı... Odada bir çift vurulmuş yerde yatıyordu... Bir süre hareketsiz kaldı... Sonra kendini toparlayıp yanlarına yaklaştı.. Vücutları delik deşik olmuştu kursunlarla... Nabızlarını yokladı... Şehit olmuştu ikisi de... Yetkililere haber vermek için hemen yerinden kalktı... Tam dış kapıya yönelmişken bir inilti işitti... Dönüp yerde yatanlara baktı... Onlardan gelmiyordu ses... Diğer odaya yöneldi... Köşede oturmuş bir genç kız duruyordu... Üstü başı perişan haldeydi... Aklını kaçırmış gibi gözlerini bir yere dikmiş, sallanarak tuhaf sesler çıkarıyordu...

Zeyd yanına doğru gitti kızın... Şokta olduğunu anlamıştı... Kolay değildi gözünün önünde annesi ve babası öldürülmüştü...

+ İyi misin...?
- ......
+ Yaran falan var mı...?
- ......
+ Adın ne senin....?
- .......
+ Üzülme...! Onlar şehit oldular, cennete gittiler... Benim annem, babam, kardeşim de şehit oldular...

Cevap vermiyordu hiçbir soruya... Tir tir titriyordu... Zeyd ceketini çıkardı, kızın omzuna atmak istedi... Genç kız tek hamleyle ayağa kalktı birden... Kendisinden korktuğunu zannetti Zeyd... Onun için kalkmamıştı yerinden... Dolabı açtı hemen... Elbiseleri dağıtıp altındaki silahı aldı... Babasının silahıydı bu... Kafasına dayadı... Zeyd neye uğradığını şaşırmıştı...

+ Durrrr...! Ne yapıyorsun sen...?
- Rahat bırak beni... Artık yaşamak istemiyorum...
+ ALLAH'ın verdiği canı sen alamazsın...
- Yaşamak istemiyorum dedim...
+ Onlar cennete gittiler, ne diye isyan ediyorsun...
- Tabi ya cennete gittiler, şehit oldular.. Ben niye olmadım.. Çünkü günahkârım... Bu leke ile yaşayamam artık...
+ Ne diyorsun sen...? Verdiği emaneti aldı ALLAH...
- Beni de bu leke ile dünyada bıraktı, dedi ve tetiği çekmeye yeltendi kız...
+ Dur yapma..! Sen de şehit olursun belki...
- Ben şehit olamam, leş olurum ancak...
+ Bırak artık şu silahı, deyip bağırdı Zeyd...

Kız bu defa sesini daha da yükselterek ;

- Lanet olası herif bana tecavüz etti tecavüz... Nasıl yaşarım ben bu lekeyle...! ALLAH onları cennete aldı, bana da bunu layık gördü işte...
+ Bu senin günahın değil.. Rabbim bunun için sana günah yazmaz.. Tecavüz etmişler, kendi isteğinle olmamış... Rabbimin karşısında günah işlemiş değilsin...
- Niye anlamak istemiyorsun be adam...! Insanların yüzüne nasıl bakarım... Evlenirsem eşime bunu nasıl izah ederim... Bir siyonist tarafından tecavüze uğrayan birini kim eş olarak kabul eder...
+ Bennn...

Zeyd'in ağzından nasıl çıkmıştı bu kelime.. Kendisi de anlamadı... Bir süre sessizlik oldu... Devam etti Zeyd...

+ Evlenirim seninle.. Kimseye söylemeyiz bu yaşadıklarını.. Rabbim, senin ve benim aramda kalır...

Genç kız sakinleşmişti biraz... Silahı indirdi yavaş yavaş... Zeyd devam etti..

+ Başka kimsen var mı senin...? Dayın, deden, amcan...?
- Amcam var...
+ Cenazeden sonra gelip seni isterim, güven bana... Filistinli sözü veriyorum sana...

Başını eğdi kız peki dercesine... Zeyd müsaade istedi, yetkilileri çağıracaktı...

+ Adın neydi senin...?
- Sümeyye...
+ Sümeyye... İslam'ın ilk şehidinin adı... Rabbim sana da şehadet şerbetini içirecek, göreceksin...

Bir ay geçmişti aradan... Zeyd Sümeyye'yi amcasından istedi... Nikahları kıyıldı... Ve evliliğe ilk adımları attılar...

Her ikisi de öksüz, her ikisi de yetimdi... Birbirlerini öyle sahiplendiler ki artık onları ölüm dışında bir şey ayıramazdı... Günler böylece geçip gidiyordu... Savaş devam ediyor, çiçekler solup çiçekler açıyordu... Bir çiçek de Zeyd'in evinde açacaktı... Hamileydi Sümeyye... Aileye biri daha katılacaktı... Zeyd şimdiden ona hangi cihad hikayelerini anlatacağını hayal ediyordu... Mücahid/e yetiştirmek istiyordu evladını... Filistin'in öyle evlatlara ihtiyacı vardı çünkü...

Bir akşam Sümeyye geç saate kadar bekledi eşini.. Gelmemişti... Hiç böyle yapmazdı... Başına bir şey mi geldi korkusu yiyip bitiriyordu Sümeyye'yi... Son günlerde saldırılar da iyice artmıştı... Kapı çalındı , koşarak açtı kapıyı.. Eşini görmek ümidiyle... Ama eşi değil Onun arkadaşıydı kapıda başı önde duran...

+ Buyur Mustafa abi...
- Yenge, nasıl söylenir bilmiyorum...
+ Zeyd'e bir şey mi oldu, vurdular mı Onu...?
- Hayır yenge, korkma hemen.. Askerler götürdü Zeyd'i... Tutukladılar... Bir askerin çocuğa vurduğunu görünce müdahele etti, hemen aldılar içeri... Çıkar merak etme, dua et...
+ Sağol Mustafa abi, diyerek vedalaştılar...

Ağlamaktan uyuyamamıştı Sümeyye... Ya hiç gelmezse...!

Zeyd için sıkıntılı hapishane hayatı başlamıştı... Küçücük bir hücreye kapattılar Onu... Soğuktu... Ne altında ne üstünde bir örtü vardı... Taşların üzerinde geçiyordu gündüzü gecesi... Verdikleri çeyrek ekmek, bir bardak da suydu... Daracık hücresinde namaz kılmakta da zorlanıyordu Zeyd... Çoğu zaman duvar taşları ile teyemmüm ederek abdest alıyor, iki büklüm namaz kılıyordu.. Namaz kıldığını gören askerler her defasında gelip öldüresiye dövüp işkence ediyordu.. Yılmıyordu Zeyd... Bunlar imtihandı... Ve bu imtihandan kurtulacaktı bir gün... Cebinde sakladığı küçük Kuran-ı Kerim vardı.. Gizli gizli onu okuyordu... Gece ışık olmadığı için gündüz okuyor, gece de ezber yapıyordu... Tuvalet için dışarı çıkmak istediğinde mecburen yanına alıyordu.. Biliyordu Onunla tuvalete girilmezdi.. Ama mecburdu, girdiğinde hüngür hüngür ağlardı "Rabbim beni affet" diye...

Günler günleri kovaladı... Eşinden bihaber yaşamak kahrediyordu Zeyd'i... Acaba nasıldı...! Doğum zamanı da gelmişti... Oğlu mu kızı mı olmuştu acaba... Kimbilir belki de şehit olmuştu eşi... Bu düşünceler beynini kemiriyordu Zeyd'in... Zayıflamış, saçı sakalına karışmıştı.. Aylardır sıcak yatak, sıcak yemek görmemişti... Çektiği işkencelere alışmıştı artık.. Canını acıtmıyordu aldığı darbeler...

7 ay geçmişti ve Zeyd serbest bırakılmıştı... Aylardan sonra günyüzü ve insan yüzü görüyordu... Bir süre olduğu yerde durup derin derin nefes çekti ciğerlerine... Gökyüzünü seyretti dakikalarca... Sonra koşar adımlarla evinin yolunu tuttu...

Bir ara arkadan bir ses işitti, "Zeyd, Zeyd" diye bağırıyordu... Mustafa'ydı bu gelen.. En yakın arkadaşı... Doya doya sarılıp ağlaştılar...

+ Mustafa abi, Sümeyye... O nasıl...?
- Nasıl olsun, senin kerataya bakıp duruyor...
+ Oğlum mu oldu...?
- Evet, iki ay önce dünyaya geldi... Adını Abdullah koyduk... Görsen tıpkı sana benziyor babası...

Sevinçten yerinde duramaz olmuştu Zeyd... Yürümüyor uçuyordu sanki eve doğru... RASULULLAH'ın "cennet kokusu" dediği o evlad kokusunu bir an önce içine çekmek istiyordu...

Eve yaklaştığında bir kalabalık farketti... Biraz daha yaklaşınca polis, ambulans arabalarını da farketti... "ALLAH'IMMM" dedi ve koştu... Evi yerle bir olmuştu... Bomba saldırısı yapmıştı askerler... Komşuları Zeyd'i görünce kolundan tuttular.. Enkaza gitmesine engel oluyorlardı... Arama kurtarma ekibi enkaza girilmesine izin vermiyordu... Yaşlı gözlerle bekliyordu Zeyd.. Eşini ve çocuğunu sağ görmek istiyordu... Bir ara bir hareketlilik oldu... "Allahu Ekber" nidaları yükseldi arama ekiplerinden... Zeyd koştu hemen... Sümeyye... Eşi bulunmuştu... Üzerindeki molozları kaldırdılar... SubhanALLAH...! Secde halinde iken yakalamıştı ölüm Sümeyye'yi... Seccadesine kapanmış öylece duruyordu... Zeyd'in dizinde derman kalmamış, yere çökmüştü... O sıcak bir yatak hayali kurarken evi yerle bir olmuştu.. Eşine kavuşacağı günü beklerken eşi şehit olmuştu.. Oğlunun kokusunu almayı hayal ederken, o da şimdi enkazın altındaydı... Birden yerinden doğruldu.. Koca koca molozları var gücüyle etrafa savurmaya başladı... Oğlunu arıyordu... Paramparça olmuş beşiğini bulmuştu.. Ve hemen yanında beyaz örtüye sarılmış oğlunu... Beyaz değildi artık örtüsü kıpkırmızıydı... Elleri titreyerek çıkardı onu beşiğinden... Gülüyordu Abdullah... Cansız bedeni gülüyordu hâlâ... Tabi ya cennetteki yerini görüp de gülmeyen olur muydu hiç... Yüzüne baktı bir süre Zeyd... Evet tıpkı kendisine benziyordu... Kokusunu çekti içine, cennet kokuyordu buram buram... Oğluyla birlikte elini kaldırdı havaya...

ALLAH'IIIIMMMMM...!
Sana geliyor ABDULLAH'IMMMMM...

Ve var gücüyle bağırmaya devam etti ;

ALLAAAAAHU EKBERRR
ALLAAAAAHU EKBERRR
ALLAAAAAHU EKBERRR...

Sanki Filistin yankılanıyordu bu seslerle... Sanki melekler eşlik ediyordu tekbirlere...

Ve flaşlar... Patlayan flaşlar... Kameralar yarışa girmişti bu anı görüntülemek için... Kimisi para, kimisi şöhret, kimisi de bu acıyı tüm dünyaya hissettirebilmek için oradaydı...

Kim o acıyı hissedebilirdi ki... Bizler mi...? Hayır hayır... O acıyı evladı ve eşi hunharca katledilmiş olan bir Filistinli, Afganistanlı, Çeçenistanlı, Bosnalı, Iraklı, Suriyeli bir baba hissedebilirdi....

Sümeyye adının sahibi gibi cennete uğurlanmıştı... Abdullah ise zaten günahsızdı... Onlar cennette Zeyd'i bekliyorlar...
Yazar: mevthawk
11-22-2012, Saat:09:14 PM
Yorum Yok
Mutlaka OKU Gözyaşlarınızı Tutamayacaksınız...

[Resim: 1yiqy.jpg] Filistin'de soğuk ve sisli bir geceydi... Zeyd dükkanını kapatmış, evine doğru gidiyordu... Az ilerde iki israil askerinin bir evden kahkaha atarak çıktığına şahit oldu... Biraz yürüyüp evin önüne geldiğinde içinden bir ses ne olup bittiğine bakmasını söylüyordu... Açık olan kapıdan içeri doğru baktı... "Kimse yok mu?" diye seslendi... Çıt çıkmıyordu
... İçeri girdi... Odaya
doğru yöneldi... Olduğu yerde kalakalmıştı... Odada bir çift vurulmuş yerde yatıyordu... Bir süre hareketsiz kaldı... Sonra kendini toparlayıp yanlarına yaklaştı.. Vücutları delik deşik olmuştu kursunlarla... Nabızlarını yokladı... Şehit olmuştu ikisi de... Yetkililere haber vermek için hemen yerinden kalktı... Tam dış kapıya yönelmişken bir inilti işitti... Dönüp yerde yatanlara baktı... Onlardan gelmiyordu ses... Diğer odaya yöneldi... Köşede oturmuş bir genç kız duruyordu... Üstü başı perişan haldeydi... Aklını kaçırmış gibi gözlerini bir yere dikmiş, sallanarak tuhaf sesler çıkarıyordu...

Zeyd yanına doğru gitti kızın... Şokta olduğunu anlamıştı... Kolay değildi gözünün önünde annesi ve babası öldürülmüştü...

+ İyi misin...?
- ......
+ Yaran falan var mı...?
- ......
+ Adın ne senin....?
- .......
+ Üzülme...! Onlar şehit oldular, cennete gittiler... Benim annem, babam, kardeşim de şehit oldular...

Cevap vermiyordu hiçbir soruya... Tir tir titriyordu... Zeyd ceketini çıkardı, kızın omzuna atmak istedi... Genç kız tek hamleyle ayağa kalktı birden... Kendisinden korktuğunu zannetti Zeyd... Onun için kalkmamıştı yerinden... Dolabı açtı hemen... Elbiseleri dağıtıp altındaki silahı aldı... Babasının silahıydı bu... Kafasına dayadı... Zeyd neye uğradığını şaşırmıştı...

+ Durrrr...! Ne yapıyorsun sen...?
- Rahat bırak beni... Artık yaşamak istemiyorum...
+ ALLAH'ın verdiği canı sen alamazsın...
- Yaşamak istemiyorum dedim...
+ Onlar cennete gittiler, ne diye isyan ediyorsun...
- Tabi ya cennete gittiler, şehit oldular.. Ben niye olmadım.. Çünkü günahkârım... Bu leke ile yaşayamam artık...
+ Ne diyorsun sen...? Verdiği emaneti aldı ALLAH...
- Beni de bu leke ile dünyada bıraktı, dedi ve tetiği çekmeye yeltendi kız...
+ Dur yapma..! Sen de şehit olursun belki...
- Ben şehit olamam, leş olurum ancak...
+ Bırak artık şu silahı, deyip bağırdı Zeyd...

Kız bu defa sesini daha da yükselterek ;

- Lanet olası herif bana tecavüz etti tecavüz... Nasıl yaşarım ben bu lekeyle...! ALLAH onları cennete aldı, bana da bunu layık gördü işte...
+ Bu senin günahın değil.. Rabbim bunun için sana günah yazmaz.. Tecavüz etmişler, kendi isteğinle olmamış... Rabbimin karşısında günah işlemiş değilsin...
- Niye anlamak istemiyorsun be adam...! Insanların yüzüne nasıl bakarım... Evlenirsem eşime bunu nasıl izah ederim... Bir siyonist tarafından tecavüze uğrayan birini kim eş olarak kabul eder...
+ Bennn...

Zeyd'in ağzından nasıl çıkmıştı bu kelime.. Kendisi de anlamadı... Bir süre sessizlik oldu... Devam etti Zeyd...

+ Evlenirim seninle.. Kimseye söylemeyiz bu yaşadıklarını.. Rabbim, senin ve benim aramda kalır...

Genç kız sakinleşmişti biraz... Silahı indirdi yavaş yavaş... Zeyd devam etti..

+ Başka kimsen var mı senin...? Dayın, deden, amcan...?
- Amcam var...
+ Cenazeden sonra gelip seni isterim, güven bana... Filistinli sözü veriyorum sana...

Başını eğdi kız peki dercesine... Zeyd müsaade istedi, yetkilileri çağıracaktı...

+ Adın neydi senin...?
- Sümeyye...
+ Sümeyye... İslam'ın ilk şehidinin adı... Rabbim sana da şehadet şerbetini içirecek, göreceksin...

Bir ay geçmişti aradan... Zeyd Sümeyye'yi amcasından istedi... Nikahları kıyıldı... Ve evliliğe ilk adımları attılar...

Her ikisi de öksüz, her ikisi de yetimdi... Birbirlerini öyle sahiplendiler ki artık onları ölüm dışında bir şey ayıramazdı... Günler böylece geçip gidiyordu... Savaş devam ediyor, çiçekler solup çiçekler açıyordu... Bir çiçek de Zeyd'in evinde açacaktı... Hamileydi Sümeyye... Aileye biri daha katılacaktı... Zeyd şimdiden ona hangi cihad hikayelerini anlatacağını hayal ediyordu... Mücahid/e yetiştirmek istiyordu evladını... Filistin'in öyle evlatlara ihtiyacı vardı çünkü...

Bir akşam Sümeyye geç saate kadar bekledi eşini.. Gelmemişti... Hiç böyle yapmazdı... Başına bir şey mi geldi korkusu yiyip bitiriyordu Sümeyye'yi... Son günlerde saldırılar da iyice artmıştı... Kapı çalındı , koşarak açtı kapıyı.. Eşini görmek ümidiyle... Ama eşi değil Onun arkadaşıydı kapıda başı önde duran...

+ Buyur Mustafa abi...
- Yenge, nasıl söylenir bilmiyorum...
+ Zeyd'e bir şey mi oldu, vurdular mı Onu...?
- Hayır yenge, korkma hemen.. Askerler götürdü Zeyd'i... Tutukladılar... Bir askerin çocuğa vurduğunu görünce müdahele etti, hemen aldılar içeri... Çıkar merak etme, dua et...
+ Sağol Mustafa abi, diyerek vedalaştılar...

Ağlamaktan uyuyamamıştı Sümeyye... Ya hiç gelmezse...!

Zeyd için sıkıntılı hapishane hayatı başlamıştı... Küçücük bir hücreye kapattılar Onu... Soğuktu... Ne altında ne üstünde bir örtü vardı... Taşların üzerinde geçiyordu gündüzü gecesi... Verdikleri çeyrek ekmek, bir bardak da suydu... Daracık hücresinde namaz kılmakta da zorlanıyordu Zeyd... Çoğu zaman duvar taşları ile teyemmüm ederek abdest alıyor, iki büklüm namaz kılıyordu.. Namaz kıldığını gören askerler her defasında gelip öldüresiye dövüp işkence ediyordu.. Yılmıyordu Zeyd... Bunlar imtihandı... Ve bu imtihandan kurtulacaktı bir gün... Cebinde sakladığı küçük Kuran-ı Kerim vardı.. Gizli gizli onu okuyordu... Gece ışık olmadığı için gündüz okuyor, gece de ezber yapıyordu... Tuvalet için dışarı çıkmak istediğinde mecburen yanına alıyordu.. Biliyordu Onunla tuvalete girilmezdi.. Ama mecburdu, girdiğinde hüngür hüngür ağlardı "Rabbim beni affet" diye...

Günler günleri kovaladı... Eşinden bihaber yaşamak kahrediyordu Zeyd'i... Acaba nasıldı...! Doğum zamanı da gelmişti... Oğlu mu kızı mı olmuştu acaba... Kimbilir belki de şehit olmuştu eşi... Bu düşünceler beynini kemiriyordu Zeyd'in... Zayıflamış, saçı sakalına karışmıştı.. Aylardır sıcak yatak, sıcak yemek görmemişti... Çektiği işkencelere alışmıştı artık.. Canını acıtmıyordu aldığı darbeler...

7 ay geçmişti ve Zeyd serbest bırakılmıştı... Aylardan sonra günyüzü ve insan yüzü görüyordu... Bir süre olduğu yerde durup derin derin nefes çekti ciğerlerine... Gökyüzünü seyretti dakikalarca... Sonra koşar adımlarla evinin yolunu tuttu...

Bir ara arkadan bir ses işitti, "Zeyd, Zeyd" diye bağırıyordu... Mustafa'ydı bu gelen.. En yakın arkadaşı... Doya doya sarılıp ağlaştılar...

+ Mustafa abi, Sümeyye... O nasıl...?
- Nasıl olsun, senin kerataya bakıp duruyor...
+ Oğlum mu oldu...?
- Evet, iki ay önce dünyaya geldi... Adını Abdullah koyduk... Görsen tıpkı sana benziyor babası...

Sevinçten yerinde duramaz olmuştu Zeyd... Yürümüyor uçuyordu sanki eve doğru... RASULULLAH'ın "cennet kokusu" dediği o evlad kokusunu bir an önce içine çekmek istiyordu...

Eve yaklaştığında bir kalabalık farketti... Biraz daha yaklaşınca polis, ambulans arabalarını da farketti... "ALLAH'IMMM" dedi ve koştu... Evi yerle bir olmuştu... Bomba saldırısı yapmıştı askerler... Komşuları Zeyd'i görünce kolundan tuttular.. Enkaza gitmesine engel oluyorlardı... Arama kurtarma ekibi enkaza girilmesine izin vermiyordu... Yaşlı gözlerle bekliyordu Zeyd.. Eşini ve çocuğunu sağ görmek istiyordu... Bir ara bir hareketlilik oldu... "Allahu Ekber" nidaları yükseldi arama ekiplerinden... Zeyd koştu hemen... Sümeyye... Eşi bulunmuştu... Üzerindeki molozları kaldırdılar... SubhanALLAH...! Secde halinde iken yakalamıştı ölüm Sümeyye'yi... Seccadesine kapanmış öylece duruyordu... Zeyd'in dizinde derman kalmamış, yere çökmüştü... O sıcak bir yatak hayali kurarken evi yerle bir olmuştu.. Eşine kavuşacağı günü beklerken eşi şehit olmuştu.. Oğlunun kokusunu almayı hayal ederken, o da şimdi enkazın altındaydı... Birden yerinden doğruldu.. Koca koca molozları var gücüyle etrafa savurmaya başladı... Oğlunu arıyordu... Paramparça olmuş beşiğini bulmuştu.. Ve hemen yanında beyaz örtüye sarılmış oğlunu... Beyaz değildi artık örtüsü kıpkırmızıydı... Elleri titreyerek çıkardı onu beşiğinden... Gülüyordu Abdullah... Cansız bedeni gülüyordu hâlâ... Tabi ya cennetteki yerini görüp de gülmeyen olur muydu hiç... Yüzüne baktı bir süre Zeyd... Evet tıpkı kendisine benziyordu... Kokusunu çekti içine, cennet kokuyordu buram buram... Oğluyla birlikte elini kaldırdı havaya...

ALLAH'IIIIMMMMM...!
Sana geliyor ABDULLAH'IMMMMM...

Ve var gücüyle bağırmaya devam etti ;

ALLAAAAAHU EKBERRR
ALLAAAAAHU EKBERRR
ALLAAAAAHU EKBERRR...

Sanki Filistin yankılanıyordu bu seslerle... Sanki melekler eşlik ediyordu tekbirlere...

Ve flaşlar... Patlayan flaşlar... Kameralar yarışa girmişti bu anı görüntülemek için... Kimisi para, kimisi şöhret, kimisi de bu acıyı tüm dünyaya hissettirebilmek için oradaydı...

Kim o acıyı hissedebilirdi ki... Bizler mi...? Hayır hayır... O acıyı evladı ve eşi hunharca katledilmiş olan bir Filistinli, Afganistanlı, Çeçenistanlı, Bosnalı, Iraklı, Suriyeli bir baba hissedebilirdi....

Sümeyye adının sahibi gibi cennete uğurlanmıştı... Abdullah ise zaten günahsızdı... Onlar cennette Zeyd'i bekliyorlar...
Yazar: gakko
11-18-2012, Saat:10:37 PM
Yorum Yok
fotoğraf makinelerinin fotoğraflara eklediği bilgiler

[Resim: H5fH3.jpg] Uzmanlar, internete yüklenen fotoğrafların içerisine gizlenmiş bilgilerin daha sonra sorun olarak kullanıcının karşısına çıkabileceği uyarısında bulundular.
Cep telefonu ya da tablet bilgisayarların yanı sıra fotoğraf makineleri gibi yeni nesil birçok mobil cihaz, fotoğrafın çekildiği yerin coğrafi koordinatlarından diğer birçok özelliklere kadar birçok bilgiyi fotoğrafın dijital kodları altında saklıyor.
Temel olarak çekilen fotoğrafın tarihinin, sağ alt köşede ''çirkin bir şekilde'' duracağına bizzat dosyanın içerisinde kod olarak yerleştirmek mantığıyla 90'lı yılların sonunda ortaya çıkan teknik, daha sonra gelişme göstererek bilgilerin depolanabildiği bir görünüme büründü. Tarihin yanı sıra çekildiği makinenin özelliklerinden coğrafi koordinatlara göre onlarca bilginin depolandığı fotoğraflardaki veriler, daha sonra çeşitli amaçlarla kullanılabiliyor.
''Ciddi risk''
Adli Bilişim Uzmanı ve Başkent Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çığır İlbaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Amacı kullanıcılara kolaylık sağlamak olan bu teknik, fotoğrafların sosyal medyada paylaşılması alışkanlığıyla birleşince ciddi risk ortaya çıktı'' dedi.
Fotoğraf içerisine coğrafi koordinat eklemenin çok eski bir tekniğin geliştirilmiş biçimi olduğunu belirten İlbaş, steganografi adı verilen bu teknikle fotoğraf üzerinde gözle görülmeyen değişiklikler yapılarak yazı, dosya hatta başka bir fotoğraf gizlemenin mümkün olduğunu bildirdi.
İlbaş, şunları kaydetti:
''Bu teknik pek çok dosya biçimi için kullanılıyor. Hatta word belgelerinde belgenin yazıldığı bilgisayarın adı, bilgisayardaki donanımların seri numarasından üretilen bir sayısal imza bulunuyor. Yöntemin genel adı 'meta data'. Türkçeye 'veri içinde veri' olarak çevrilen bir terim. Her belgede ve dosyada bir meta data bulunuyor. Fotoğraf çekme özelliği olan cihazlara GPS modüllerinin eklenmesiyle birlikte başta akıllı telefonlar olmak üzere pek çok cihazda fotoğrafın çekildiği yerin hatırlanması için meta data bilgilerine üretici firmalar tarafından GPS koordinatları da eklendi.
Fotoğraflara coğrafi lokasyon bilgisi eklemek için en yaygın olarak kullanılan EXIF, CIPA (Kamera ve Görüntü Ürünleri Birliği) JEITA (Japon Elektronik ve Bilişim Teknoloji Endüstrileri Birliği) tarafından geliştirildi. Amacı kullanıcılara kolaylık sağlamak olan bu teknik, fotoğrafların sosyal medyada paylaşılması alışkanlığı ile birleşince ciddi risk ortaya çıktı. Fotoğraflardaki coğrafi koordinatları okuyan pek çok program olduğu gibi kullanımı çok kolay olan tarayıcı eklentileri de mevcut.
Önlem olarak, GPS özelliği olan ve fotoğraf çeken cihazlarda fotoğrafa koordinat bilgisini yerleştiren özelliğin pasif hale getirilmesi gerekiyor.''
Kaynak: AA
Yazar: gakko
11-18-2012, Saat:10:17 PM
Yorum Yok
Mühendis Sözlüğü

[Resim: 3zgNn.jpg] * Büyük bir teknolojik başarı! (Yine çuvalladık.)

* Yıllarca süren kapsamlı çalışmalar sonucunda geliştirildi.(Kazara keşfettik.)


* Tasarımlar toleranslar dahilinde oldu.(Kuralları esnettikten sonra güç bela becerdik.)

* Test sonuçları son derece memnuniyet vericiydi.(İşe yarıyor ama nasıl oldu anlamadık.)

* Müşteri memnuniyeti sağlanmıştır.(Programın öyle gerisindeyiz ki müşteri eline ne geçerse şükrediyor.)

* Yakın proje koordinatörü(Başkasına yaptıramadık bari işi paylaşalım.)

* Öngörülemeyen sorunlar nedeniyle proje programın biraz gerisinde kaldı.(Şu sıralar başka projeyle ilgileniyoruz.)

* Proje bir sonraki rapor döneminde sonuçlandırılacak.(Daha başlamadık bile ama bir şeyler söylememiz gerekiyordu.)

* Farklı yaklaşımlar denenmektedir.(Ne yaptığımızı biz de bilmiyoruz ama idare ediyoruz işte!)

* Soruna yeni bir yaklaşım denenmektedir.(Yeni eleman aldık.Onun üstüne yıkacağız.)

* Tasarımı baştan yapmamız gerekecek.(Bu şeyi anlayan tek adam vardı.O da istifa etti.)

* Bazı küçük sorunları düzeltmek için üzerinde duruyoruz.(Baştan başlıyoruz.)

* Esas olarak tamamlandı.(Yarısı bitti sayılır.)

* Tahmin ediyoruz.(İnşallah)

* Çizimin hazırlanması uzun sürdü.(Daha hiçbir şey çizmedik ki!)

* İyi tanımlanmış değil.(kimse üzerinde düşünmedi.)

* Daha fazla analiz gerekiyor.(İş çığırından çıktı.)

* Proje önümüzdeki yılın son çeyreğinde hazır olcak.(O zamana kadar gecikmeden sorumlu birini buluruz elbet.)

* Senin teorini biz çok denedik. Uygulanabirliği yok.(Aslında iyi fikir, kendi fikrimmiş gibi raporumda belirteyim.)

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 15 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 15 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 346

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 743

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,575

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,176

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,357

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,677

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,678

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,003

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,568

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,730
Task