Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: delidumrul
02-18-2015, Saat:04:07 AM
Yorum Yok
1- Bilinçaltınızda her sorunun cevabı vardır.Uykuya dalmadan önce bilinçaltına " Sabah altıda kalkacağım" emrini verirseniz sizi tam saatinde uyandıracaktır.

2- Her gece yatarken kendi kendinize söylediğiniz olumlu ifadeler sağlığınızın ve yaşantınızın kusursuz olması yönünde olsun; bilinçaltınız Bu ifadeyi buyruk olarak algılayıp buyruğunuzu yerine getirecektir.

3- Bir kitap ya da harika bir tiyatro eseri yazmak, fevkalâde bir konuşma yapmak istiyorsanız, bu fikri sevgiyle hissederek bilinçaltınıza iletin;o da size istediğiniz karşılığı verecektir.

4- Asla "bunu yapamam" ya da "şunun olması imkânsız" gibi sözler söylemeyin. Bilinçaltınız bunu yalın anlamlarıyla alacak ve bu düşüncelerden dolayı yapmak istediğiniz şey için yeteneğiniz olmadığını kabul edecektir.

5- Size zarar verecek ya da canınızı yakacak şeyler düşünmeyin. Çünkü neye inanırsanız onunla karşılaşacaksınız.

6- En doğru şekilde düşünüp hissetmeye başlarsanız huzurlu bir zihne sahip olmanız kaçınılmaz olur. Bilinçaltınız, zihninizden geçirip doğru olduğunu iddia ettiğiniz her şeyi kabul edecek ve size bunu yaşatacaktır.

7- Bilinciniz kapıdaki bekçidir. En önemli işlevi bilinçaltını, yanlış izlenimlerden korumaktır. İyi şeylerin olabileceğini ve şu anda olmakta olduğunu düşünmeyi her zaman tercih edin.
[Resim: tZ6dzJU.jpg]
Yazar: ahmetsahin
02-17-2015, Saat:03:07 AM
Yorum Yok
 İskoçya'da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming'di adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çat diye bir ses duydu.

Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor.

Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Çiftçi çocuğu bataklıktan çıkardı ve acı bir ölümden kurtardı.

Ertesi gün Fleming'in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini.

Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum'' dedi.
Yoksul ve onurlu Fleming ; ''Kabul edemem!'' diyerek ödülü geri çevirdi.

Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü.
''Bu senin oğlun mu?'' diye sordu aristokrat.
Çiftçi gururla ''Evet!'' dedi.

Aristokrat devam etti; ''Gel seninle bir anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.''

Bu konuşmalar sonunda Fleming'in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü. Aradan yıllar geçti.
Çiftçi Fleming'in oğlu Londra'daki St. Mary's Hospital Tıp Fakültesi'nden mezun oldu ve tüm dünyaya adını penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu.

Bir süre sonra aristokratın oğlu zatürreeye yakalandı.
Onu ne mi kurtardı?
Penisilin!

Aristokratın adı : Lord Randolp Churchill' di...
Oğlunun adı ise : Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor : Çiftçinin oğlu Sir Alexander Fleming.

Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığını mutlaka bir gün alırsınız..
[Resim: WLXzHtD.jpg]
Yazar: ahmetsahin
02-17-2015, Saat:03:04 AM
Yorum Yok
Aynı hataları defalarca yapar; çünkü hatalarından ders alması gerektiğini unutur.
Verdiği sözleri unutur. . Çünkü bir zamanlar ne hissettiğini unutur.
Minnet duymaz; çünkü nerden geldiğini unutur.
Endişelenir; çünkü geleceği kontrol edemeyeceğini unutur.
Pişmanlık ve suçluluk duygusu ile yaşar; çünkü geçmişi değiştiremeyeceğini unutur.
Planlar yapar çünkü en güzel şeylerin biz onları beklemezken geldiğini unutur.
Başkalarını kötüler; çünkü kendini yüceltmenin yolunun başkasını eleştirmekle değil kendini geliştirmekle olduğunu unutur.
Somurtur; çünkü gülümsemenin her kapıyı açan,bulaşıcı bir iyilik olduğunu unutur.
Zamanını boş yere harcar; çünkü bu değerli hayatın kısacık olduğunu unutur.
Böbürlenir çünkü her şeyin geçici olduğunu unutur...
Dinlemeyi unutur ,çünkü gerçeği duyabilmek için susması gerektiğini unutur.
Bazen de unutmak istediği için UNUTUR...
Vee..en önemlisi.....
Hep birilerini suçlar çünkü aynaya bakmayı unutur....yani..
Kısacası insan unutur.....
[Resim: Sr8SK3z.jpg?1]
Yazar: ahmetsahin
02-17-2015, Saat:03:03 AM
Yorum Yok
Çok uzak bir adada yaşayan güzeller güzeli ahtapot ve çok yakışıklı bir akrep birbirlerine aşık olmuşlar. Fakat ikisi de birbirinden korkuyormuş. Ahtapot akrepden onu zehirli iğnesiyle sokar diye, akrep ise ahtapotun uzun kolları onu boğar diye… Fakat daha fazla dayanamayarak ikiside birbirlerine kollarını uzatmışlar. Ahtapot en kötü ihtimalle bir kolumu veririm, nasıl olsa yerine yenisi gelir, diye düşünmüş. Akrep ise onun için kendimi feda edebilirim, demiş. Birbirlerini çok seviyorlarmış. O kadar mutlularmış ki bütün hayvanlar çok kıskanıyormuş onları…<br />
<br />
Zamanla akrepten sıkılmaya başlamış ahtapot, aklında açık denizler varmış hep… Oralara gidip başka hayvanlarla tanışmanın hayalini kuruyormuş. Güzelliğini bu şekilde geçirmemek için okyanuslara doğru yüzmeye başlamış.<br />
<br />
Terk edilen akrep günlerce sahilde onun dönmesini beklemiş. Ardından çok ağlamış fakat göz pınarları olmadığı için, hep içine akmış göz yaşları. Okyanusların en güzel sularında süzülen ahtapot yeni yerler gördükçe işte gerçek mutluluk diye düşünüyormuş içinden.<br />
<br />
Akrebi çoktan unutmuş. Derken birden bir balıkçı ağına dolanmış olarak bulmuş kendisini. Kurtulmaya çalıştıkca daha çok dolanıyormuş. Onu gemiye çekmişler. Balıkçılar ahtapotun kollarını kesip geri denize atmışlar. Kesilen kollarıysa içki masalarında meze olarak kullanılmak üzere bir restorana satılacakmış.<br />
<br />
Canı çok yanan ve ne yapacağını bilemeyen ahtapot eski aşkı akrebe dönmeye karar vermiş; fakat kolları olmadığı için yüzemiyormuş artık. Terk edilen akrepse onsuz olmaktansa ölmeyi tercih etmiş ve zehirli iğnesiyle kendisini sokmuş. Diğer hayvanlardan yardım isteyen ahtapot akrebe ulaşmak üzereymiş. Akrebin yanına vardığında ise akrebi ölmek üzereyken yakalamış. Akrep son nefesini verirken, evet işte ben bu güzellik için kendimi feda ettim, demiş içinden. Gerçek aşkının akrep olduğunu anlamış ahtapot. Ama artık ne ahtapotun onu saracak kolları kalmış , ne de akrebin onu tekrar sevebilecek kalbi…<br />
<br />
Her şey zamanında yaşandığında güzeldir…<br />
<img alt="" src="http://i.imgur.com/sk8ISyR.jpg?1">http://i.imgur.com/sk8ISyR.jpg?1</img>
Yazar: ahmetsahin
02-17-2015, Saat:02:53 AM
Yorum Yok
1931 yılı o zamanki adıyla Tayyare Piyangosu'nun ilk özel yılbaşı piyangosunu düzenlediği tarih olarak özel bir önem taşır. Yılbaşı çılgınlığının başlangıcını belki de bu olaya bağlamak doğru olacaktır. Bu piyangonun, "yılbaşı-kumar" ilişkisinin bir açıdan resmen kabul edilmesi anlamına geldiğini söylemek istemiyordum ama, dönemin resmi yayınlarında bu yönde bir saptama olunca aktarmadan edemedim:
"Bütün dünyada bir adet vardır: Eski seneden yeni seneye geçilirken o gece tamam gece yarısında herkes yeni senedeki talihini denemek için oyun oynar, piyango çeker. Bizim memleketimizde kumar oynamak ve piyango çekmek kanunen yasaktır. Piyango çekmek hakkı yalnız "Türk Tayyare Cemiyeti"ne verilmiştir.
İşte Cemiyet de her memlekette olan bu âdete uyarak bu yıl başında çekilmek üzere bir piyango tertip etmiştir. 1931 senesi kânunuevellinin [Aralık] otuz birinci günü saat yirmi dörtte çekilecek olan bu piyango o kadar zengin ki.." [1]

Bu tarihten başlayarak yılbaşı piyangolarının Türkiye tarihinde özel bir yer taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

1935 yılında, Başvekil İnönü imzasıyla Millet Meclisi'ne sunulan "Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun Tasarısı"nda, "Bütün medeni milletlerce tatil günü olarak kabul edilen 31 Aralık öğleden sonrasıyla 1 Ocak günlerinin uygulanmakta olan tatil günlerine eklenmesi" teklif edildi. Kanunun kabulüyle, hem ulusal bir eksiğimiz giderildi, hem de yılbaşı geceleri sabahlayanların resmen uyuyabilmeleri sağlandı! Bu ilk tatil gününün ertesinde "Son Posta" gazetesi muhabiri, gözlemlerini şöyle aktarıyordu: "Bu yıl yılbaşı gecesi, ay sonuna ve bayram ertesine gelişine rağmen, gayet neşeli geçti. Beyoğlu Gazinoları bir gecede, bir sene içinde görmedikleri kadar bol müşteri buldular ve bütün bir yılın ziyanını örtecek kadar satış yaptılar. Dün sabah, saat ondan akşama kadar, sokaklarda sayım gününü hatırlatan bir tenhalık seziliyordu. Tatili fırsat sayarak sabahın onuna kadar güle oynaya içenler, ayılıp da sokağa çıkamamışlardı." [2]

Kaynaklar;

1- Köylünün Gazetesi No.67 (10 Kasım 1931) aktaran Mete Tunçay, Türkiyede Piyango Tarihi ve Millî Piyango İdaresi Ankara 1993, s.218

2- Aktaran; Berna Tuna, "Yılbaşı. İthal Malı Eğlence" Hürriyet 30 Aralık 1991
[Resim: eLeZJmc.jpg]
Yazar: ahmetsahin
02-17-2015, Saat:02:52 AM
Yorum Yok
 Bir Çin prensi tahta çıkacaktı ama yasalara göre, daha önce evlenmesi gerekiyordu.

Uygun bir aday bulmak için bölgedeki genç kızları huzuruna çağırdı.
Saraydaki hizmetçilerden birinin kızı prensi çok seviyordu. O da prensin huzuruna çıkmak istedi. Annesinin uyarılarını dinlemedi, çünkü sevdiği adamı bir kere bile görmek onu mutlu edecekti.

Beklenen gece geldi. Genç ve güzel kızlar en güzel giysilerini giymişler, süslenmişler, kendilerini beğendirmek için her çareye başvurmuşlardı. Prens kızlara birer tohum verdi. Bunu saksılarına dikmelerini, altı ay sonra gelmelerini söyledi.

En güzel çiçeği yetiştiren kızı kendine eş olarak seçecekti. Herkes tohumu alıp heyecanla evlerine geri döndü.

Genç kız da kendisine verilen tohumu alıp saksıya ekti. O kadar bakmasına, özenmesine karşılık toprakta tek bir filiz bile görünmedi. Her şeyi denedi, uzmanlara danıştı ama bir fayda göremedi.
Altı ay dolmuştu ama saksı hâlâ bomboştu.

Prens sunacağı bir çiçek olmadığı halde gene de belirtilen gün ve saatte boş saksıyla saraya gitti. Oysa diğer kızlar güzel çiçekli saksılarla gelmişlerdi…

Sonunda beklenen an geldi. Prens salona girdi, kızların arasında dolaştı, saksıları birer birer inceledi. Hizmetçinin kızını kendine eş olarak seçtiğini duyurdu.
Herkes şaşırmıştı. Diğer kızlar bu karara tepki gösterdiler, itiraz ettiler. Boş saksıyla gelen kız nasıl eş olarak seçilirdi? Prens durumu şöyle açıkladı:

“Bu genç hanım en değerli çiçeği yetiştirip bana sundu. O çiçeğin adı dürüstlük çiçeğidir. Çünkü sizlere dağıttığım tohumların hepsi sahteydi ve çiçek açmaları olanaksızdı.”
[Resim: pqUp4Mo.jpg]
Yazar: ahmetsahin
02-17-2015, Saat:02:50 AM
Yorum Yok
 Yakın zamanlarda bir dükkân açmış olan bir adam, dükkânının tepesine “Burada Taze Balık Satılır” yazan büyük bir tabela astı.
Yanına bir arkadaşı geldi ve dedi ki “ Tabelada neden “Burada” yazıyor?”
Adam “Burada” kelimesini tabeladan kaldırdı.
Sonra başka bir arkadaşı geldi ve dedi ki “ “Satılır”? Tabii ki satılır. Bağış yapmıyorsun, öyle değil mi?”
“Satılır” kelimesi tabeladan kalktı.
Üçüncüsü geldi ve dedi ki “ “Taze Balık”? Taze olmak zorunda. Bayat balığı senden kim alacak? “Taze” kelimesi çıkartıldı.
Dükkân sahibi boynunu eğdi. Tabelada şimdi sadece “Balık” kelimesi vardı ve dördüncü gelerek“ “Balık”? Bunu çıkartmak ne iyi olur! Zaten bir kilometre öteden kokusunu alabilirsin” dedi. Dükkân sahibi tabeladaki son kelimeyi de sildi.
Beşinci bir adam geldi ve dedi ki “Dükkânın tepesine boş bir tabela asmanın ne anlamı var?” Dükkân sahibi tabelayı çıkarttı.
Sahneye altıncı bir adam geldi ve dedi ki “ Bu kadar büyük bir dükkân açtın. “Burada Taze Balık Satılır” yazan bir tabela asamıyor musun?”
İnsanları dinlemeye devam edersen daha çok ve daha çok aklın karışacak; bu şekilde aklın karışmış duruma geldin. Senin karışıklığın bu: bir sürü insanı dinlemek ve hepsi farklı tavsiyelerde bulunuyorlar. Ve ben onların iyi niyetli olmadıklarını söylemiyorum; iyi niyetliler, ancak bilinçli değiller; öyle olsalar sana tavsiyede bulunmazlardı. Sana bir iç görü verirlerdi, tavsiye değil. Sana ne yapman, ne yapmaman gerektiğini söylemezlerdi. Senin daha uyanık hale gelmen için sana yardım ederlerdi ki, sen ne yapılması ve ne yapılmaması gerektiğini kendin görebilesin.
Gerçek arkadaş, sana tavsiyede bulunmayan, ancak daha tetikte olman, daha uyanık olman, hayatın içinde daha bilinçli olman için yardım edendir- hayatının problemlerinin, fırsatlarının, gizemlerinin içinde- sana kendi yolculuğuna çıkman için yardım edendir, deneyimlemen için, araştırman ve araman için, birçok hata yapman için seni cesaretlendirendir...
[Resim: wRw1Ae9.jpg]

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 20 aktif kullanıcı var. Google
(0 Üye - 19 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 333

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 710

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,571

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,170

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,356

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,669

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,666

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,000

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,564

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,722
Task