Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: ahmetsahin
02-10-2015, Saat:01:10 AM
Yorum Yok
İki şey ‘Kalitesiz İnsan’ın özelliğidir:

Şikayetçilik
Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:

Bakış açısını değiştirmek
Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:

Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgeçinden geçirmek
Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür:

Demagoji (Laf kalabalığı)
Kendini ağıra satmak (övmek,vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı ‘Nitelikli İnsan’ yapar:

İradeye hakim Olmak
Uyumlu Olmak

İki şey ‘Ekstra Değer’ katar:

Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır:

Kararsızlık
Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:

Nitelikli çevre
Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:

Baskın yeteneği bulmak
Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:

Ustalardan ustalığı öğrenmek
Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:

Niyetin saf olması
Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:

Sorunun değil, çözümün parçası olmak
Hayata ve her şeye yeni (özgün,orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller:

Aşırılık (mübalağa, abartı,ifrat)
Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:

Tebessüm (gülümseme)
Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:

Anne
Baba

İki şey geri alınmaz:

Geçen zaman
Söylenen söz

İki şey ulaşmaya değerdir:

Sevgi
Bilgi

İki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:

Nefes alabilmek
Nefes verebilmek
[Resim: qeP4P8V.jpg]
Yazar: delidumrul
02-09-2015, Saat:01:35 AM
Yorum Yok
Âkil adam, Peygamber Efendimiz’in (asm) sözlerinden ve tecrübelerinden hareketle, oğluna evlenmeden evvel birkaç öğüt verir. İşte onlardan bir demet:

Oğlum! Şimdi sana 30 yıllık evliliğimin tecrübelerine dayanarak bazı nasihatlerde bulunacağım. Bu nasihatle uyarsan dünyada mutlu bir ömür geçirdiğin gibi, ahirette de ebedî saadete ulaşırsın inşaallah.

* Doğup büyüdüğü, senelerce yaşadığı bir yuvadan çıkarak, yabancı bir yere gelecek, huyunu-suyunu tam olarak bilmediğin bir insanla yaşayacak, bir yastıkta kocayacaksınız.

* Sen ona dost ol ki, o sana sevgili olsun.

* Sen evin direği ol ki, o da kirişi olsun.

* Sen ona hizmetkâr ol ki, o da sana cariye olsun.

* Ona sıkıntı verme ki, o da sana huzur kaynağı olsun.

* Sen ondan uzaklaşma ki, o da sana yakın olsun!

* Onun eğe, kaburga kemiğinden (mecazdır) yaratıldığını unutma ki, doğrultmaya kalkmayasın!

* Gözü ol, kulağı ol, kolu ol, gücü ol, onu koru ki, başkasına sığınmasın!

* Dışarıda işlerinle, içeride eşinle, çocuklarınla meşgul ol!

* Yiyecek, içecek hususunda cömert ol; “kanaati, iktisadı öğret”, ancak “Çok harcıyor, israf ediyor” diye asla şikâyette bulunma!

* Karının hakkını kendi hakkına tercih et!

* Eşinin akrabasını gözet!

* Evde asla asık suratlı olma, onu sevdiğini sık sık ifadeden çekinme!

* Eşinin senden ne istediklerini dikkatle not al! Meşrû isteklerini geri çevirmemeye çalış. Gücünün yetmediklerini ise, belirli bir takvime bağla. Tarihî geldiğinde de vaadini yerine getir.

* Evin idare ve düzeni ona aittir, her şeye karışma!

* Çocuklarının en büyük ve en tesirli hocası anneleridir.

* Eşinle sık sık istişare et.

* Yaptığın işleri, iyilikleri başına kakma! İyilik olarak ektiğin her tane, yüz tane olarak sana döner!

* Emirler yağdırmaktan kaçın. Ona güzellikle, iyilikle ve yumuşak sözle nasihat et.

* Hanımının hatalarını sakın çocuklarının ve başkalarının yanında söyleme. Yalnız iken, yumuşak bir şekilde söyle!

* Aile sırlarınızı kimseyle paylaşma.

* Kötü alışkanlıklardan ve yalandan uzak dur! Bunlar yuvayı içten içe yıkan birer kurttur.

* Sen ona katlanırsan, o da sana katlanır. O katlanmazsa da Allah’ın seni onunla imtihan ettiğini düşün. Ona her yönüyle iyi bir hayat arkadaşı olmaya çalış!

* Önemli gün ve bilhassa bayramlarda küçük ve basit de olsa, ona hediyeler al!

* Unutma, eşine merhamet edersen, sana da merhamet edilir.

* Daima tefekkürde ol. İbadetlerini ifâ et. Namazlarını vaktinde ve mümkünse cemaatle kılmaya çalış!

* Sen Allah’tan razı ol ki, Allah da senden razı olsun! Senin rızan, nimete şükür, nikmete rıza ve sabretmektir.

* Şu sözü çerçeveleterek başının üzerine as: “Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlâkın gereğine göre davran.” (Tirmizi, Birr, 55.)

* Evliliğin de senin için bir imtihan olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarma.
[Resim: U5ERe3D.jpg?1]
Yazar: delidumrul
02-09-2015, Saat:01:30 AM
Yorum Yok
 İngiltere’de yargıçların maaşı yoktur. Onun yerine ihtiyaçları oldukça kullandıkları kredisi sınırsız çek defterleri vardır.

İngiliz devleti hakimlerine o kadar güveniyor yani.

Bir gün hakimin biri bir bankaya gidip 1.000.000 poundluk bir çek bozdurmak istediğini söylemiş. Tabii ortalık birbirine girmiş.

Banka yöneticileri en üst makamdan onay almadan bu kadar parayı veremeyecekleri söyleyip hemen Içişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Başbakanlığa filan telefon etmişler.

Ancak aradıkları her yerden gelen cevap aynıymış: ÖDEYİN!

Gel gelelim bankada o kadar nakit yokmuş. Hakimden ertesi gün gelmesi rica edilmiş.

Ertesi gün para bir bavul içinde hazırmış. Aradan birkaç gün geçmiş.

Hakim çıkagelmiş. Parayı bankaya geri vermek istiyormuş. Banka yönetimi şaşırıp kalmış.

Hemen Adalet Bakanlığı’nı aramışlar.

Derhal bakanlık müfettişleri devreye girmiş ve hakime hareketinin sebebini sormuşlar.

Hakim :

“Kraliçe nin hükümeti bize gerçekten bu kadar güveniyor mu? Onu sınadım” cevabını vermiş.

Raporlar bakanlığa iletilmiş ve aynı gün hakim azledilmiş. Adalet bakanlığı hakime gönderdiği yazıda gerekçeyi şöyle açıklamış:

“Kraliçe hükümetinin saygın bir hakimi, devletine güvenmiyor ve onu sınıyorsa, devlet ona asla güvenmez.”

– “Güven” çok ince bir çizgidir. Onu kalınlaştırarak kırılmasını engelleyen tek şey, ” iki taraflı ” olmasıdır.

– Şimdi birkaç noktayı sorgulamak istiyorum. Cevapları kendinize verin.

İşinizdeki ilişkilerinizde, ortamınızda güven önemli mi?

Personeliniz size ne kadar güveniyor? Neden? Güven seviyesi beklentilerinizi karşılıyor mu? Geliştirmek için neye ihtiyacınız var? Aldığınız aksiyon nedir?

Siz personelinize ne kadar güveniyorsunuz? Neden? Güven seviyesi beklentilerinizi karşılıyor mu? Geliştirmek için neye ihtiyacınız var? Aldığınız aksiyon nedir?
[Resim: qfY83SD.jpg]
Yazar: delidumrul
02-08-2015, Saat:03:56 PM
Yorum Yok
 Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?”
“Sohbet ediyor musunuz?”
“Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.”
“Kaç yaşında?”
“On yedi yaşında.”
“Mesela ne diyorsunuz?”
“Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.”
“Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.”
“Evet.”
“Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.”
“Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.”
“Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.”
Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı.
İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu.
Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu.
Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum.
“Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim. Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu.
“Adın ne?”
“Selim.”
“Kaç yaşındasın?”
“On iki.”
“Bugün ayın kaçı?”
“24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.)
“Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?”
Anladığını belirtmek için başını salladı.
“Lütfen gözünü aç.”
Selim, gözünü açtı.
“Bugünün tarihini söyler misin?”
“24 Aralık 2028.”
“Kaç yaşındasın?”
“Otuz iki.”
“Ne iş yapıyorsun?”
“İç mimarlık.”
Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar.
“Nerede çalışıyorsun?”
“New York, Manhattan’da.”
Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi.
“Evli misin?”
“Hayır.”
“Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?”
“Kızların hepsi evlendi.”
Gülüşmeler..
“Çalıştığın yere beni götürür müsün?”
“Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.”
Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik.
“Burası ‘home office,’” dedi.
İçeri girdikten sonra açıkladı:
“Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.”
“Selim, salonda neler var?”
“Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.”
“Duvarlarda ne var?”
“Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.”
“Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?”
“Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.”
“En küçük sen misin?”
“Evet.”
“Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?”
Hiç beklemeden “Evet,” dedi.
“Haydi, anlat bize,” dedim.
“Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim. Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.”
Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu.
Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum:
“Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?”
“Hayır!”
“Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?”
“Olanla ilgili olarak konuştuk.”
“Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin? Konuşmamızdan zevk aldın mı?”
“Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.”
***
Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir.
Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar.
Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez.
Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum.
Doğan Cüceloğlu (26.06.2011)
 

HUZUR

Yazar: delidumrul
02-08-2015, Saat:11:36 AM
Yorum Yok
Bir gün halkı tarafından sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Ya­rışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar, birbirin­den güzel resimler yaparlar...

Sonunda eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar ver­mesi gereklidir. Resimlerden birisinde sükûnetli bir göl vardır. Göl bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanları mükemmel bir huzur resmi olduğunu düşündürecek kadar güzeldir.

Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağ­lar... Üst tarafta öfkeli bir gökyüzünden boşanan yağmurlar ve çakan şimşek, resmi daha da sıkıntılı hâle sokmaktadır. Dağın eteklerindeki bir şelale ise insana gürültüyü, yorgunluğu hatır­latacak kadar hırçın resmedilmiştir. Kısaca resim, pek de öyle huzur verecek türden değildir. Fakat kral resme bakınca şelale­nin ardında kayalıklardaki çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Çalılığın üstünde ise anne bir kuşun örttüğü bir kuş yuvası göze çarpmaktadır. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuşun kurduğu yuva, harika bir huzur ve sükun örneği sunmaktadır izleyenlere...

Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim... Kralın açıklaması çok da uzun değildir:

"Huzur hiçbir gürültünün sıkıntının ya da zorluğun bulun­madığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükûn bulabilmesidir.”
İMKANIN SINIRLARINI GÖRMEK İÇİN İMKANSIZI DENEMEK LAZIM
[Resim: 1jPJuzT.jpg?1]
Yazar: delidumrul
02-08-2015, Saat:11:12 AM
Yorum Yok
Anlamı o kadar derindir ki kimse bilmez yada bilmek istemez. Sadece kalemle bırakılan birkaç değersiz şeydir dimi '...'
(1. Nokta)
Anlamı gidenlerin arkasından bakmaktır: Gidenlerin ve geri gelmeyeceğinizi sandığınız şeylerin. Değer verdiğiniz ama bu değeri hiçe sayanların arkasından gözyaşı dökenlerin, kendilerini anlattığı bir işarettir. Sevgidir, aşktır; belki de en önemlisi ihanettir, güvendiğiniz kişinin sizi yarı yolda bırakmasıdır, umutsuzluktur, sabahlara kadar acı çekmektir. Bir çocuğun elinden şekerinin alınmasıdır. AĞLAMAKTIR.
(2. Nokta)
Anlamı beklemektir: Bir anda silip atamadığınız, değer verdiğiniz şeyin geri gelmesini beklemektir. Size bir gün döneceğini, elbet bir gün istediğiniz şeyi elde edebileceğinizi düşünmektir. Aslında bildiğiniz şeyi bilmezlikten gelmektir KENDİNİZİ KANDIRMAKTIR.
(3. Nokta)
Anlamı umutsuzluktur. Bekleyip kendinizi kandırdığınız günleri hatırlamak ve bir sigara yakmaktır. İçinize çektiğinizde zehirlendiğinizi bilerek bu acıyı yaşamaktır. Bir anlık zevk için bütün hayatımızı bir hiç uğruna satmaktır. Anlamı AŞK YALANDIR '...
İMKANIN SINIRLARINI GÖRMEK İÇİN İMKANSIZI DENEMEK LAZIM
[Resim: txT85G0.jpg]
Yazar: ahmetsahin
02-06-2015, Saat:09:23 PM
Yorum Yok
Bir uçak yolculuğunda yan koltukta oturan bir adamın alyansını sağ elinin işaret parmağına taktığını fark eden yazar yorum yapmaktan kendini alamaz; 'Bayım alyansınızı yanlış elinize takmışsınız!'

Adam bunun üzerine; Yanlış kadınla evlendim de ondan!' diye karşılık verir.
yazar bu anıyı aktardıktan sonra şöyle sorar; 'Peki ya bu adam doğru adam mı? Yani kadın doğru adamla mı evlenmiş? Yanlış seçilmiş bir insana doğru insanmış gibi davranırsanız sonuçta doğru insanla evlenmiş olmaz mısınız? Doğru seçilmiş bir insanla evlendiğiniz halde yanlış davranıyorsanız yanlış bir evlilik yapmışsınız demektir çünkü.

Doğru insan olmak doğru insanla evlenmekten çok daha fazlasıdır!'

Yazar kitabında şu öyküyü anlatır..

'Yıllar önce Hawai'de başlık parasına benzer bir uygulama revaçtadır.

Bir erkeğin sevdiği kızla evlenebilmesi için kızın ailesine belli sayıda inek vermek zorundadır. İnek sayısının 10 adet olması gerekmekle birlikte kızın özelliklerine göre bu sayı değişebilmektedir.

Ve adada iki kızı olan bir adam yaşamaktadır. Kızlardan büyük olanı bizdeki deyişle -kabul görmeyen- tipte, şanssız bir kızdır ve babası ona 3 inek fiyat biçmiştir; 2 inekli bir teklifi de kabul edecektir; hatta iyi bir pazarlıkla 1 ineğe fit olmaya razıdır.

Bir gün adanın zenginlerinden Johny Lingo bu eve geldiğinde herkes onun diğer kızı isteyeceğini düşünür. Oysa yaşlı adamı sevince boğarak büyük kıza talip olur. Herkes en azından isteneni yani; 3 inek ödeyeceğini düşünürken Johny yanında 12 tane inekle gelmiştir!!..
O dönemlerde normal bir balayı ortalama bir yıl sürmektedir ama gelin ve damat iki yıllık balayı planlamıştır.Damatla gelinin dönmesinin beklendiği gün ahaliden biri dönüşlerini haber vermeye gelir gelmesine ama gelenlerin Jony ve eşi olduğundan emin değildir. Aslında Johny'i tanımıştır fakat kızdan emin olamamıştır; yaklaşan kadın çok güzel, zarif birisidir.

İyice yaklaştıklarında kimsenin tereddütü kalmaz. Fakat kızın güzelliği,cazibesi ve çekiciliği en eleştirici gözle bile reddedilmeyecek ölçüdedir. Yakından bakanlar Johnny'nin 12 inek karşılığında iyi bir alışveriş yaptığını düşünürler.'Yazar işin püf noktasını şöyle özetler;

'Johnny 12 inek ödedi, kız 12 ineklik bir kadın haline geldi.'Bu hep böyle olmaktadır; eşinize veya sevgilinize verdiğiniz değer, ona kazandırdığınız değerdir.

Aslında 'doğru adam', 'doğru kadını'inşa eder, 'doğru kadın' da 'doğru adamı'...
[Resim: EpiWL5F.jpg?1]

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 4 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 4 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 313

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 696

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,561

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,169

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,353

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,667

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,641

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 2,996

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,561

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,720
Task