Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: delidumrul
09-29-2012, Saat:01:21 AM
Yorum Yok


Hırsızın'dan iyilik (hayatımızın mahvolma nedeni)




[Resim: iyilikyapparalaricalh23.jpg] Adam kapıyı açınca bir grup polis gördü.
Meraklanarak:


—Hayrola? Diye sordu. Bir olay mı var?
Polislerden birisi, yanlarında bulunan genci göstererek:


—Bu hırsızı yakaladık, diye karşılık verdi. Biraz sıkıştırınca, buraya da girdiğini itiraf etti.


—Buyurun, girin! Diye yana çekildi adam. Her halde bir şeyler soracaksınız.
Hep birlikte içeriye geçtiler.


—Gelmenize çok sevindim, diye söze başladı. Bu gençle tanışmak için can atıyordum.


Bir başka polis herhalde:
—Her halde yanlış anladınız, dedi. Bu genç bizlerden değil, geçen sene evinize giren hırsızdır.


Adam yerinden doğrulup:
—Henüz bunamadım memur bey, dedi. Gencin kim olduğunu biliyorum. Ama açık söylemek gerekirse, ondan kesinlikle şikâyetçi değilim.


Adamın bu sözüne polislerle birlikte hırsız da şaşırmıştı. Adam ise çok huzurlu görünüyordu. Misafirlerine lokum ikram ettikten sonra, tane tane konuşmaya devam ederek:


—Evim soyulmadan önce çok geç yatardım, dedi. Televizyon karşısından ayrılmazdım Soygun yapan çeteleri görünce sinirlenir, cinayetler karşısında gözyaşı döker, ona buna söylenerek günaha girer, vaktimi boş şeylerle geçiririmdim. Bütün vaktim televizyon karşısında geçtiğinden, namazımı doğru dürüst kılamaz; çok istediğim halde, kitap ya da Kur’an okuyamazdım. Allahtan ki bu genç gelip beni kurtardı.


Polislerden biri dayanamayıp sordu:
—Ne yaptı ki bey amca?


Adam geri kalan lokumları, kutusuyla birlikte hırsıza ikram ederken:
—Daha ne yapsın ki? Diye tebessüm etti. Girdiğinde televizyonumu alıp götürmüştü...
Yazar: delidumrul
09-29-2012, Saat:01:17 AM
Yorum Yok

Başarının Sırrı

[Resim: 799jp.jpg] İş adamının işleri bozulmuştu. Ne yaptıysa olmuyordu.
Bir zamanlar çok başarılı bir insan olmasına rağmen şimdi büyük olan sadece borçlarıydı. Bir taraftan kredi verenler onu sıkıştırırken, diğer taraftan da bir sürü insan ödeme bekliyordu. Çok bunalmıştı ve hiçbir çıkış yolu bulamıyordu. Nefes almak için parka gitti. Bir banka oturdu, başını ellerinin arasına aldı ve bu durumdan nasıl kurtulac...ağını düşünmeye başladı.

Tam bu sırada birden, önünde yaşlı bir adam durdu.

-Çok üzgün görünüyorsun. Seni rahatsız eden birşey olduğu belli...Benimle paylaşmak ister misin? diye sordu yaşlı adam.

İşadamının yakınmalarını dinledikten sonra da,

-Sana yardım edebilirim dedi.

Çek defterini çıkardı. İşadamının adını sordu ve ona bir çek yazdı. Çeki ona verirken de şöyle dedi:

-Bu para senin. Bir yıl sonra seninle burada buluştuğumuzda bana olan borcunu ödersin. Hadi al' dedi.

Ve yaşlı adam geldiği gibi hızla gözden kayboldu.

İşadamı elindeki çeke baktı. Çekte 500.000 dolar yazıyordu ve imza ise John Rockefeller' e aitti, yani o gün için dünyanın en zengin adamına.

'Tüm borçlarımı hemen ödeyebilirim' diye düşündü.

John Rockefeller' e ait bu çekle her şeyi çözebilirdi. Ama çeki bozdurmaktan vazgeçti. Bu değerli çeki kasasına koydu.

Onun kasasında olduğunu bilmenin güveniyle yepyeni bir iyimserlikle işine tekrar dört elle sarıldı. Büyük küçük demeden tüm işleri değerlendirmeye başladı. Ödeme planlarını yeniden yapılandırdı. İyi yapılan işler yeni işleri
doğurdu.

Birkaç ay sonra tekrar işlerini yoluna koyabilmişti. Takip eden aylarda ise borçlarından tümüyle kurtulup hatta para kazanmaya başlamıştı. Tüm bir yıl boyunca çalıştı durdu. Tam bir yıl sonra, elinde bozulmamış çek ile parka gitti. Kararlaştırılmış saatin gelmesini bekledi.

Tam zamanında yaşlı adamın hızla ona doğru geldiğini gördü. Tam ona çekini geri verip başarı öyküsünü paylaşacakken bir hemşire koşarak geldi ve adamı yakaladı.

Hemşire :

- Onu bulduğuma çok sevindim, umarım sizi rahatsız etmemiştir dedi. Çünkü bu bey sürekli olarak huzur evinden kaçıp, bu parka geliyor. Herkese kendisinin John Rockfeller olduğunu söylüyor diye ekledi.

Hemşire adamın koluna girip onunla birlikte uzaklaştı.

İşadamı şaşkın bir şekilde öylece durdu kaldı.Sanki donmuştu. Tüm yıl boyunca arkasında yarım milyon dolar olduğuna inanarak işler almış, yapmış ve satmıştı. Birden, hayatının akışını değiştiren şeyin para olmadığını fark etti.

Hayatını değiştirenin yeniden kendinde bulduğu kendine güven ve inançtı. Başarının sırrı, kasamızda duran değil, kendi kalbimizde ve kafamızda olanlardır. Başka yerde aramaya gerek yok.

elimizde hiç birşey olmasa herşey bende bitiyor diyebilmliyiz
Yazar: delidumrul
09-29-2012, Saat:01:14 AM
Yorum Yok

Şizofrenin Aşkı

[Resim: birsizofreninaski673477.jpg] Babam öleli 12 yıl olmuştu ve ben 20 yaşına geldiğimde babasız olmanın acısını artık çok daha iyi anlıyordum..

Annemle birlikte küçük ama mutlu bir dünya kurmuştuk kendimize.. Mevsimlerden bahardı, sokaklarda parklarda dolaşıyordum..

Bu bahar daha bir çoşkulu hissediyordum kendimi.. Birçok arkadaş edinmiştim.. Mehmet, Can Canı´ın kuzeni Merve ve daha birçoğu..

Her gün belirli saatlerde buluşup eğlenceli dakikaler yaşıyorduk.. Onlarla o kadar eğleniyordum ki işe dahi gitmiyordum..

Yine işe gitmediğim bir günde yalnız başıma dolaşırken arkadaşlarımla her zaman oturduğumuz parkta gördüm onu.. O kadar güzeldi ki..

Bir süre çevresinde dönüp beni fark etmesini umdum ama bana hiç bakmıyordu. Tam umutsuzluğa kapılmışken son bir cesaretle yanına yaklaştım ve “Oturabilir miyim” diye sordum. Deniz mavisi gözleriyle bakıp, küçük bir tebessümden sonra ”Oturabilirsiniz” dedi. Kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu..

Ne söyleyeceğimi bilemiyordum. Sonra kısık bir sesle ”Adım Vedat” diyebildim. Bana dönüp “Nazlı” dedi. Bir süre sonra telefonlarımızı birbirimize verdik ve ayrıldık. Akşam olanları anneme anlattım. Annem gözlerimdeki mutluluğu fark edince çok sevinmişti..

Arkadaşları bize davet ettim;

İlerleyen günlerde Nazlı ile daha sık görüşür olduk. Zaman ilerledikçe ona daha çok bağlanıyordum. O hayatıma girdikten sonra işe gitmeye bile başlamış, diğer arkadaşlarımla da daha az görüşür olmuştum. Arkadaşlar sitem edince kendimi affettirmeye, onları akşam yemeğine davet ettim. ve hazırlık yapmak için erkenden eve gittim..

Anneme arkadaşlarımın geleceğini ve güzel bir yemek yapmak için hazırlığa başlamamız gerektiğini söyledim. Akşam gelip çatmıştı. Kapı çaldı, hemen koşup açtım. Arkadaşlar gelmişti. Onları salona alıp sofrayı hazırlamak için mutfaktaki anneme yardıma gittim. Sofra hazırlandıktan sonra salona geçip onları içeri çağırdım..

Arkadaşlarımı masaya alırken annemin bakşlarındaki korku ve şaşkınlık ifadesine bi anlam verememiştim. Tam arkadaşlarımı tanıtıyordum ki annem büyük bir feryatla masadan ayrılıp gitti. Olanları bir türlü anlayamıyordum. Arkadaşlardan özür diledim ve yemeğe başladık. Yemeğin ve sohbetin ardından arkadaşlar gitti.

Annemin odasına gidip olanları sorduğumda hiç cevap vermedi. Sadece yüzüme bakıp ağlıyordu..

Eve gelen misafir;

Aradan 3 ay geçmişti. Arkadaşlarla ve özellikle Nazlı ile görüşmelerimiz iyice sıklaşmıştı. Bir ara anneme sözü Nazlı´dan açıp onunla birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi ve evlenmek istediğimizi anlattım..

Annem mutlu olmamdan gülüyordu. Ama gözündeki korkuyu ve acıyı hissedebiliyordum. Öbür gün iş dönüşü eve geldiğimde bir misafir vardı. Tanıştık ve annem o arada kayboldu..

O adam bana tuhaf sorular sorup durdu.. 1-2 saat oturduktan sonra annem gelip misafiri yolcu etti..

Anneme gelenin kim olduğunu sorduğumda doktor olduğunu söyledi ”Yoksa hasta mısın” dedim. Annem doktorun benim için geldiğini ve sadece genel bir kontrol yaptırmak istediğini söyledi..

Sabah erken kalkıp hastaneye gittik ve bir çok testten geçirildim..

Bir kaç saat sonra doktor gelip hiçbir şeyimin olmadığını söyledi ve annemi odasına çağırdı..

Akşam eve geldiğimde annemin gözleri ağlamaktan şişmişti. Ne olduğunu sorduğumda “Bir cenazeye gittim, çok etkilendim” dedi..

Artık Nazlı ile hemen hemen her gün görüşüyorduk. Her geçen gün ona olan aşkım içimden taşacak gibi oluyordu..

Eve erken döndüğüm bir gün misafirler olduğunu gördüm. kimse beni fark etmedi. Mutfağa gidip atıştırırken ister istemez konuşulanlara kulak misafiri oldum..

Konu bendim ve annemin niye böyle üzgün olduğunu o an anladım. Meğer hastane, doktor hep bu yüzdenmiş..

Meğer ben şizofreni hastasıymışım ! . .

adını bile bilmediğim bu hastalık benim hayal dünyasında yaşamama neden oluyormuş..

Misafirler gidene kadar ortaya çıkmadım;

Annem onları geçirince beni arkasında gördü ve “Birşey duydun mu” der gibi yüzüme bakıyordu. Ona “Herşeyi duydum” dedim..

Kadıncağızın gözleri dolmuştu ve bana sarılarak ağladı. Ona üzülmemesini ve kendimi çok iyi hissettiğmi söyledim ama gerçekten korkmuştum..

Bana arkadaşlarımı davet ettiğim gün hasta olduğumu anladığını söyledi;

Annemin anlattığına göre benim hiç arkadaşım yoktu. Eve davet ettiğim kişiler tamamen hayal ürünüydü. Annemin hazırladığı sofrada sadece ben oturmuştum ve sanki arkadaşlarım varmış gibi saatlerce o hayali varlıklarla konuşmuştum..

Ya Nazlı da hayalse?

Hiçbir şey umurumda değildi. Her şey, bütün bir dünya hayal olabilirdi ama ya Nazlı ?!

Ya o da hayalse? Bu ihtimal beni delirtmeye yetiyordu..

Annem bir çok ilaç getiriyor ve bunların rahatlamam için olduğunu söylüyordu. Ama ben zaten rahattım. İşten ayrıldım ve aradan 3 gün geçtikten sonra dışarı çıktım. Her zaman gittiğimiz parka gittim..

Arkadaşlar yine oradaydı;

Aslında belki oradan hiç ayrılmamışlardı. Onlarla konuşurken parktaki diğer insanların alaylı alaylı güldüğü fark ettim. O gülen insanlara ”Siz gerçek değilsiniz!” diye bağırdım..

Ama onlar sadece gülüyorlardı;

Peşimi bırakmalarını söyledim. Nereye gidersem onlarda benimle beraberlerdi. İlaçlar beni iyice dağıtmıştı. Düşüncelerimi toplayamıyordum. Arkadaşlar da yavaş yavaş benden uzaklaşıyorlardı..

Nazlı´yı aramaktan korkuyordum. Çünkü ararsam Nazlı diye birinin olmadığını anlayabilirdim. Bir gün dayanamayıp aradım ve her zamanki yerimizde buluştuk. Ona bir yandan başıma gelenleri anlatırken diğer yandan da çevredeki insanları süzüyordum. Yine bana gülmelerinden korkuyordum.. Eğer bana gülüyorlarsa bu Nazlı´nın olmadığını gösterecekti..

Evet çevredeki insanlar yine bana alaylı bakıyorlardı ama bu defa gülmüyorlardı. Nazlı olayı beni gün geçtikçe bitiriyordu..

Bir gün anneme Nazlı´yı eve getireceğimi söyledim. Annemin gözleri kocaman oldu. Yine bir hayali eve getireceğimden korkuyordu. Ama ben kendime güveniyordum. Nazlı bir hayal değil gerçekti..

Annem isteksiz olsa da benim ısrarımla kabul etti. bir gün Nazlı´yla buluştuk ve ona ”Seni biraz sonra anneme götüreceğim” dedim. Nazlı çok telaşlandı. Hazırlıksız olduğunu söyledi ama ben ısrar edince kabul etti..

Artık geri dönüş yoktu. Biraz sohbetin ardından eve doğru yola koyulduk. Sokağa gelip eve yaklaştığımızda son bir kez kulağına eğilip “Seni çok seviyorum” dedim..

Eve geldik, kapıyı çaldım. Annem kapıyı açtığında ben önden girip ayakkabılarımı çıkardım ve Nazlı´yı içeri aldım. Anneme bakıp gözlerimle Nazlı´yı işaret ederken kalbim duracaktı sanki. Annemin gözlerindeki yaşı görünce olduğum yere yığıldım..

Demek yine hayaldi;

Ama annemin ağzından çıkan şu kelimeler benim için o an bir dua kadar kutsaldı;

“Hoş geldin, güzel kızım . . .”

hiç umut kalmadıgında bile cesaretimiz bizi kurtarabilecek tek yoldur.
Yazar: delidumrul
09-29-2012, Saat:12:57 AM
Yorum Yok

Acele Karar Vermeyin

[Resim: oacelekararvermeyin117.jpg] Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış...
Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış.. "Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...
İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş."Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu.Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez." Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...
Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.Bunu gören köylüler toplanıp ihttiyardan özür dilemişler."Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.."
"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara."Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş."O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez." Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler...
"Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..."
"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde...
Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor."

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

"Acele karar vermeyin.Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir.Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur.Buna rağmen akıl,insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar.Bir kapı kapanırken, başkası açılır.Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
Yazar: mevthawk
09-25-2012, Saat:12:30 AM
Yorum Yok
Osmanlı'da erkeğin bayana hediye olarak ayna vermesi


[Resim: 26280750172433650449720.jpg]Osmanlı'da erkeğin bayana hediye olarak ayna vermesinin âdet olduğu ve bunun bayan için nice pahalı hediyelerden daha mâkbul olduğunu biliyor muydunuz? Çünkü aynanın manası " sana senden daha güzel bir hediye bulamadım " demekmiş...
Ecdamızın kadına biçtigi anlamın günümüzdeki gibi sadece maddeden ibaret olmadığı bir örnekle daha açıklanıyor burada. cahil ve düşman insanlar tarafından böyle sayılarla ifade edilemeyecek örneklerdeki akıl almaz güzellikteki hallerde olan ecdadımızı çağdışı, kadının cinsel objeden başka bir öneminin olmadığı vs vs şeklindeki tamamı iftira olan ithamlarda bulunulması ve hala buna devam edilmesi ise gayet düşündürücüdür...

[Resim: 40869944318077573446917.jpg]
Yazar: mevthawk
09-23-2012, Saat:11:43 AM
Yorum Yok
Camilere imkanı olduğu halde bağış yapılmasına böğürenlere ithaf olunur


[Resim: 52332536485891692473012.jpg] Bugün Avrupa’da kiliseye kayıtlı olan milyonlarca insanın maaş, ücret veya gelir vergilerinden bir bölümü kiliseye aidat olarak kesilir. Bunu da Avrupa'da yaşayan kardeşler çok iyi bilir. Bu aidatların 1991 yılı toplamı sadece Almanya’daki karşılığı 15 milyar 700 milyon markı bulmuştur. Rakama bakınız. Şu an herhalde ne kadar fazladır bu oran. Ayrıca Almanya’da aynı yıl kiliseden kaydını sildirenlerin sayısının 300.000 kişiyi bulduğunu biliyoruz. Bugün ise sırf kiliseye vergi vermemek için kaydını kiliseden sildiren yaklaşık olarak 20 milyon hıristiyan kişi vardır. Bugün Türkiyemizde 3 5 kuruş para toplanarak yapılan camileri yapanlara karşı "yardım toplanmaması için böğürenleri" kınıyorum. Hem para vermiyor hem de müslümanların para vermesine karşı çıkıyor. Kafa yapısı ne güzel değil mi ?
[Resim: kilisex.jpg]
Kaynak Zafer dergisi, Mart/1993, syf 5
Yazar: mevthawk
09-23-2012, Saat:11:37 AM
Yorum Yok
Osmanlı Saray Kadınları ,harem

[Resim: 48742436489229358805929d.jpg] Tarihi hadiselere ön yargılı bakan birçok batılı yazarın Osmanlı kadınlarının saray hayatını kendi hayat felsefelerine göre değerlendirip,”kafes edebiyatı” çerçevesinde senaryolaştırmasına karşılık, yıllarca İstanbul’da yaşayan “Muhteşem İstanbul” kitabının yazarı Gerard de Nerval’in Osmanlı saray kadınları hakkında : “Saray kadınlarına gelince, bunların gerçekten birer alim olduklarını söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalağa yoktur. Çünkü saraya giren her kadın, tarih, edebiyat. müzik, resim ve coğrafya konularında çok ciddi bir eğitime tabi tutulur. Bu kadınların birçoğu, sanatkar veya şairdirler” diye yazmıştır yazmasına ama hani şöyle söylemek isterim: Elin yabancısı Osmanlımızı el üstünde tutar, bizdenmiş gibi görünenler yerin dibine vurmaya çalışır Osmanlımızı. Ama yerin dibine giren onlardır, şanlı ecdadımız değil.

Kaynak
Gerard de Nerval; Muhteşem istanbul, Boğaziçi Yay., İst?1974, s. 82

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 10 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 10 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 345

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 728

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,574

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,173

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,356

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,676

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,677

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,001

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,566

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,727
Task