Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: ahmetsahin
11-22-2013, Saat:09:05 PM
Yorum Yok
MEKANİK TÜRK

"Wolfgang von Kempelen Tarafından Yapılan ve Kendisine Satranç Oynatılan "Türk" Adlı Makina"

Türk, 1769 yılında 6 ay kadar bir sürede yapılıp 1770'de ilk kez İmparatoriçe Maria Theresa için sergilendiğinden beri bu konu tartışılmıştır. Otomat Viyana'da İmparatoriçe Maria Theresa'nın hizmetinde çalışan mekanikçi Wolfgang von Kempelen tarafından yapılmıştır.

İmparatoriçe Maria Theresa için yapılan bu otomat, 120 cm uzunluğunda, 105 cm genişliğinde ve 60 cm yüksekliğindedir. Akçaağaçtan ve üzerine satranç tahtası çizilmiş tekerlekli bir kabinet önünde oturan bıyıklı, sarıklı ve pelerinli bir Türk figüründen oluşuyordu. Öndeki kapak açılıp dolabın ve Türk'ün içine bakıldığında irili ufaklı pek çok kaldıraç, makara ve başka karmaşık mekanik sistemler görülebilmekteydi.

Türk’ü izleyenler onlarca yıl boyunca onun sırrını çözmeye çalışmışlardı. Bazıları çok ilginç teoriler üretmişler ve bu açıklamalara gazetelerde geniş yer verilmişti. Bir teoriye göre satranç taşlarının içine yerleştirilen mıknatıslar sayesinde Türk taşları oynatıyordu. Bir başka teori ise kuklanın içine bir çocuğun girmiş olduğunu savunuyordu.

Dr. Gamaliel Bradford ve ünlü yazar Edgar Allan Poe en akılcı çözümleri üretenler olmuştu. Edgar Allan Poe, otomaton hakkında yazdığı "Maelzel's Chess" adlı tanıtım yazısında Mekanik Türk'ü şöyle tasvir ediyordu:

"Oyunu kazanmadan önce kafasını bir zafer edasıyla sallıyor, kendini beğenmiş bakışlarla etrafına göz gezdirdikten sonra sol kolunu herzamankinden daha geriye çekiyor ve parmaklarını bir süre dinlendiriyor."

Kempelen 1804'de Viyana'da öldükten sonra otomat birkaç kez el değiştirdi ve son olarak Beethoven'in yakın arkadaşı Johann Maelzel adlı bir makine mühendisi show-man'in eline geçti. Daha sonraları ilk metronomu yapacak olan Maelzel, otomatı Kempelen'in oğlundan satın almıştı. En büyük ününü bu dönemde kazanan otomat, 1809'da Napolyon'la da oynadı.

1817-1837 tarihlerinde tüm Avrupa'yı ve Amerika'yı gezen otomat, çalışma mekanizması ve topluluklar üzerinde yarattığı etki nedeniyle birçok kitap ve makaleye konu oldu. Bunlardan en önemlisi Edgar Allan Poe'nun Kempelen hakkında yazdığı makaledir.

Satranç oynayan Türk hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler içeren The Turk, Chess Automaton (Gerald Levitt) adlı kitapta, otomatın oynadığı ve içinde Napolyon'un oyunun da olduğu 52 adet oyunun ayrıntılarını bulmak mümkündür. Bu oyunların detayları, otomat 1820 yılında Maelzel'in Londra'daki gösterileri sırasında bir arkadaşı tarafından kaydedilmişti. Bu yılı kapsayan, 1787-1837 yılları arasında otomatın içindeki kişi Jacques-François Mouret'ti.

Uzun süreler nasıl çalıştığı üzerinde fikirler yürütülen otomatın içinde satrançta oldukça tecrübeli biri vardı. Kempelen'in ustalığı da seyredenlerin düşündüğü gibi bir makineye satranç oynatmasında değil, kutunun içinde hiçbir şekilde görebilme olanağı olmayan birine satranç oynatabilmesidir. Makinenin içi seyirciye gösterildikten sonra satranç ustası kutunun içine giriyor ve mum ışığında iki büklüm bir şekilde hem karşısındaki oyuncunun yaptığı hamleleri takip edebiliyor hem de otomatı yönetip karşı hamleleri yaptırabiliyordu.

Mekanik Türk'ün sırrı, mekanizmanın bulunduğu kabinin içindeki bölümlerin katlanabilir olmasına ve mekanizmanın önden görüldüğü gibi kabinin tamamını kaplamamasında yatıyordu.

Kabin içinde, operatörün oyunu takip etmesine yardım eden ikinci bir satranç tahtası daha vardı. Otomatın oynadığı ana satranç tahtasının altında, her karenin altında zemberek şeklinde bir mekanızma ve her taşın altında da bir mıknatıs bulunuyordu. Bu sistem sayesinde kabin içindeki oyuncu hangi taşın hangi kareye oynadığını takip edebiliyor ve ikincil satranç tahtasında yaptığı hamleleri ana tahtaya bildiren özel düzeneği kullanarak Mekanik Türk'ü hareket ettirebiliyordu.

Kempelen, satranç oynayan Türk'ün içinde bir insan saklaması ve toplulukları kandırması nedeniyle birçok mekanikçi ve bilim adamı tarafından şarlatanlıkla suçlanmıştır.

Kempelen'in 1804'teki ölümünün ardından Mekanik Türk elden ele dolaştı ve Johann Maelzel'e ulaştı. O zamana kadar bunun bir aldatmaca olduğundan şüphelenenler çıksa da işin sırrı yıllar boyunca tam olarak ortaya çıkmadı.

1809'da Napoleon Bonapart'ı yenen Mekanik Türk, satranç zaferlerine Fransa ve İngiltere'de devam etti. 1820'de bilgisayarın babası sayılan Charles Babbage ile bir maç yaptı.

Artan borçları yüzünden Maelzel Avrupa'yı terk ederek Amerika'ya doğru yola çıktı. ABD'de başarılı bir turne gerçekleştiren Maelzel, Güney Amerika'da bunu sürdürmeyi düşündü ve Mekanik Türk'ü Küba'ya götürmeye karar verdi. Küba'da, sekreteri ve sırdaşı (ve büyük ihtimalle Mekanik Türk'ün içindeki adam olan) satranç ustası William Schlumberger öldü. Güney Amerika'da iflas eden Maelzel ABD'ye dönüşte kabininde ölü olarak bulundu ve cesedi denize atıldı.

Kendisine ün kazandıran iki önemli otomatı dışında Kempelen çok farklı konularda da çalışmıştır. Bratislava Kalesi'ne su taşıma sistemi, bugün halen kullanılmakta olan Tuna nehrinin üstündeki sarkaç şeklindeki köprü, görme yeteneğini kaybeden müzisyen ve yazar bir arkadaşının çalışmalarını yazabilmesi için geliştirdiği körler için yazma makinesi buluşlarından bazılarıdır. İmparatorluk güzel sanatlar akademisinin üyesi olan Kempelen'in el yazması gravürleri ve çizimleri de mucidin kayda değer bir sanatçı olduğunun göstergesidir.

Mezata çıkarılan Mekanik Türk'ün yeni sahibi Doktor ve Cerrah John Mitchell oldu. Bir kulüp kuran Mitchell, burada kulüp üyelerine ücret karşılığı Mekanik Türk'ün sırlarını göstermeye başladı. Önceleri ufak bir şöhrete kavuşsa da Maelzel kadar başarılı bir şov adamı olmadığı için otomatı 1854 yılında Filedelfiya'daki bir müzeye bağışladı. Yapımından 85 yıl sonra Mekanik Türk "Büyük Filedelfiya yangını"nda yandı ve tarihe karıştı. Mitchel'in oğlu, Mekanik Türk'ün sırlarını açıkladığı bir kitap yayınladı. Tarih boyunca 15 satranç uzmanı ve ustası Mekanik Türk'le karşılaştı, hakkından birçok kitap ve makale yazıldı. Fakat hiçbiri Mekanik Türk'ün sırrını tam olarak ortaya koyamadı.

1828'de Maelzel'in ölümünden sonra Philadelphia'da küçük bir müzeye konan otomat 1854'te çıkan bir yangın sonucunda tamamen yanmıştır.

Mekanik Türk isimli Tom Standage tarafından yazılmış kitap da 2004 yılında Saga Yayınları tarafından Gülenbilge Zanardi çevirisiyle yayınlanmıştır

Neden Türk?

Dönemin Türk kültürünün Avrupa'daki etkisi ve Avrupa'nın büyük bölümünün Türk akınlarından nasibini alıp, uzun süre Türk egemenliği altında yaşaması nedeniyle toplumsal bellekte yer edinen, güçlü Türk imajı buna neden gösterilebilir.
[Resim: 6eaAdRn.jpg]

 

 
Yazar: gakko
11-21-2013, Saat:11:34 PM
Forum: TESBİTLER
Yorum Yok
HİÇBİR ŞEY YAPMAMA SANATI!


Geçen gün gazeteciliğe yeni başlamış bir meslektaşım, bir internet sitesinde yayınlanmak üzere benimle bir röportaj yaptı.

Onunla konuşurken ortaya çıktı ki benim hayattaki tek hobim tembellikmiş..

Böyle bir soru sordu: Hobileriniz neler?

Hemen aklıma gelenleri sıraladım: Kitap okurum, sinemaya giderim, müzik dinlerim..

Yanıt tatmin edici olmadı elbette.. Elimde bir kadeh şarapla, tembel tembel otururken neler yaptığımı sormuyordu..

Gerçek hobiler istiyordu.. Model uçak yaparım, çatının kiremitlerini aktarırım, çamurdan heykeller yaparım gibi..

Ama benim böyle bir hobim yok.. Zaten sabırsız kişiliğim böyle hobilerim olmasına da izin vermez ki.. Model uçak yapmaya başladım diyelim, yarım saat sonra uçağın uçmasını isterim, oturup üç hafta boyunca ince ince onu boyamakla, parçalarını bir araya getirmekle uğraşamam ki..

Ya da daha kötüsü olur.. O elimdeki şey bitene kadar başka hiçbir işle uğraşamam.. Uyuyamam, yemek yiyemem, insanlarla konuşamam, etrafta neler olup bittiğiyle ilgilenemem vs.. Hobim olacak derken, işini kaybetmiş bir asosyal yaratık olur çıkarım..

Boş gezen ile kalfası

Babamın beni böyle hobilere yöneltmek için evdeki her şeyi bozmama ses çıkarmaması hiçbir işe yaramadı anlayacağınız..

Benim hobim tembellik, bilmediğim bir yönümü, böylece bir röportaj sırasında öğrenmiş oldum.. Oysa kendimi çok çalışkan zannederdim hep!

Washingtona son gidişimde bir de kitap almışım kendime, bilinçaltının insanı dürtmesi bu olsa gerek..

Kitabın adı şu: The Art of Doing Nothing.. Hiçbir şey yapmama sanatı! Yazarı Veronique Vienne.. Kitapta Erica Lennartın çektiği fotoğraflar da yer alıyor..

Hiçbir şey yapmadan geçirilen zamanları bir tür meditasyona dönüştürebilmenin sırları anlatılıyor kitapta..
Boş boş otururken nasıl ıslık çalarsınız, nasıl nefes almalısınız, bir kanepede tembel tembel yatarken neler yapmalısınız, güneşin batışı nasıl seyredilir gibi..

Beklemek de yetenek ister!

Benim ilgimi en çok The Art of Waiting başlıklı bölüm çekti.. Bekleme sanatı!

Söz verdiğim saatte, söz verdiğim yerde olmak gibi, bizim ülkemiz için gereksiz bir çaba içinde olurum hep.. Ve bu yüzden hep beklerim.. Eşimin hazırlanmasını, kızımın telefon konuşmasını bitirmesini, yeğenimin yemeğe gitmeden beş dakika önce girdiği duştan çıkmasını, arkadaşlarımın saatleri olduğunu hatırlamalarını.. Ömrüm beklemekle nihayet bulacak şarkısı sanırım benim gibi insanlar için bestelenmiş..

Sakın saatine bakma

Şöyle öneriler var bu bölümde: Beklerken saatinize bakıp durmayın.. (Evet, gerçekten bakmayın, çünkü o zaman bir dakika denen sürenin aslında ne kadar uzun olduğu ortaya çıkıyor). Bunun yerine önerilen şey ıslıkla bir şarkı çalmanız.. Eğer ortam buna uygun değilse ayaklarınızla tempo tutarak içinizden bir şarkı da söyleyebilirmişsiniz..

Ama en iyisi sandalyenize sırtınızı iyice yapıştırıp, bacaklarınızı uzatmanızmış.. Eğer büyük bir salonda bekliyorsanız mumları, yerdeki karoları, perdedeki çiçekleri vs. saymanız, bulduğunuz sayıların karekökünü almanız ya da dördüncü kuvvetini hesaplamanız da öneriler arasında..

Ve en önemlisi de şu: İlginizi geleceğe verin.. İçinde olduğunuz zaman, zaten geçip gitmekte olan zamandır!,
[Resim: xIA4IMy.jpg]
MEHMET YILMAZ/ MİLLİYET


 
Yazar: gakko
11-20-2013, Saat:01:28 AM
Yorum Yok
Arkadaşlar harem nedir?
Harem,kızların sarayda eğitim gördüğü yerdir.Şimdi bu ne demek arkadaşlar izlediğiniz tarih diziler sizi yanıltıyor örneğin Kanuni Sultan Süleyman 46 yıl tahtta kalmıştır hayatında sayısız seferlere katılmıştır ölümü de Zigetvar kalesine 72 yaşında olmasına rağmen at üzerinde üşenmeden gitmiştir.Ölümü 48 gün gizlenmiş ölümünden bir gün sonra kale fethedilmiştir. Böyle bir padişah bir halife yanlış öğrenildiği gibi haremden çıkmaz nasıl olur diyelim öyle peki hangi ara bu kadar yer fethetmiş 6.5 milyon km2 olan topraklardan 15 milyon km2'ye.

Altta gördüğünüz 1. resim gerçek haremdir. 2.resim Meryem Uzerli'nin canlandırdığı diziden yanlış bir harem örneğidir. Yanlış resim olduğunu 1. resimden anlayabilirsiniz.3. resim ise yabancıların hayali olarak çizdiği resimlerdendir. Hareme erkeklerin girmesinin yasak olduğunu biliyorsunuz.Yabancılarda ne gibi şeyler yapıyorlar diye düşünüp aklından gerçekte doğru olmayan resimler çizmiştir. 2. resim'e dikkatlice bakın güya namaz kılıyorlar bakın birinin elleri havada biri elini beline koymuş biri yere yatmış sözde secdeye yatıyor. Sizler anlatmak istediğim harem düşündüğünüz gibi bir yer değil mesela haremde eğitim gören bir kız ile enderunda eğitim gören bir erkeği evlendiriyorlardı. Amacı iki görmüş bilgili devlete yararlı bireyler evlenince çocukları da onlar gibi olur.

SONUÇ: Televizyonda çıkan saçma sapan tarihi kötüleyen dizi ve filmleri izlemeyin, 2. resimdeki gibi resimlere (ve açık saçık resimlere) inanmayın, Lütfen böyle dizi film yapan yerleri gerek sosyal medyada gerek günlük hayatta gerekli yerlere şikayet edin ki halkımız tarihini ecdadını daha fazla yanlış öğrenmesinler. 


[Resim: a0PuPbZ.png]
Yazar: gakko
11-20-2013, Saat:01:19 AM
Forum: İran
Yorum Yok
İrandan 2 bin kilometrelik çapta 16- 30 saat uçabilen İHA

2 bin kilometrelik çapta 16- 30 saat aralıksız uçabiliyor

İran, çeşitli füzelerle donatılabilen ve 2 bin kilometre menzile sahip yeni ürettiği insansız hava aracını tanıttı.
2 bin kilometrelik çapta 16- 30 saat aralıksız uçabiliyor

TAHRAN, (DHA)

İran Savunma Bakanı Hüseyin Dehgan'ın katıldığı törenle sergilenen 'Fotros' adlı yeni hava aracının, bugüne kadar İran'ın ürettiği en büyük insansız hava aracı olduğu belirtildi. Bakan Dehgan, tanıtım töreninde yaptığı konuşmada Fotros'un bilgi toplama operasyonları yanı sıra havadan yüzeye fırlatılan çeşitli füze ve roketlerle donatılabildiğini ve muharebe operasyonlarında da kullanabildiğini ifade etti. Yerel imkânlarla üretildiği belirtilen yeni uçağın 2 bin kilometrelik bir çapta 16- 30 saat aralıksız uçabildiği kaydedildi. 

[Resim: Eo9HF3n.jpg]

 
Yazar: ahmetsahin
11-18-2013, Saat:10:38 PM
Yorum Yok
  Türkiye'nin dünya çapında tanınan en ünlü altı hackerı Aktüel'e konuştu.3G uyumlu akıllı telefonlarımız elimizden düşmüyor. Peki tüm sırlarınızı ve şifrelerinizi bilen birer düşmana dönüşebilirler mi?
Oyun oynamayı seviyorsunuz… Ya siz de her şeyinizi kaybederseniz?
İnternet bankacılığı büyük rahatlık. Peki dolandırılmanızın an meselesi olduğunu söylesek…
Türkiye’nin en büyük hacker’ları, sanal dünyadaki riskleri anlattılar.

[Resim: T8r386U.jpg]Tamer Şahin
Türkiye’nin ilk ceza alan hacker’ı. 99 yılında Superonline’ı, 2001’de Osmanlı Bankası’nı hack’ledi. 2002’de Microsoft’un sistemlerine sızarak Bill Gates’in e-mail yazışmalarını ve proje dökümanlarını internette yayınladı. Şu an 29 yaşında ve İzmir’de bilgi güvenliği şirketi var. Artık hack yapmıyor, sistemleri hacker’lardan koruyor.

Laptop, iPad, netbook gibi taşınabilir ürünlerin artmasıyla, hareket hâlindeki verinin güvenliği büyük bir mesele oldu. Kullanıcıların büyük kısmı taşınabilir cihazlara yükledikleri verileri şifreleme gereksinimi duymuyorlar. Bu çok tehlikeli.

İkinci el bilgisayarların diskleri kalıcı anlamda silinmeden satılıyor. Satın alan kişi bilgileri bir yazılımla geri getirip sonra farklı amaçlar için kullanabiliyor.

Siyasi amaçlı olarak sessiz sedasız sistemlere girilip bilgi çalınıyor. Kimsenin haberi olmuyor ve güvenlik denetimleri yapılmadığından yıllarca o açıklar orada kalıyor. Bu arada en ciddi açıklar Apple, Microsoft gibi kapalı kaynak koduna sahip üreticilerde. Her geçen gün yeni bir sürpriz güvenlik açığıyla karşılaşılabiliyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda Blackberry cihazlara sahte internet erişim noktası kabul ettirip şifreleri elde etmekle ilgili bir zayıflık bulundu. Test ettiğim 10 kişiden 8’inde bu güvenlik açığı işe yaradı.

Büyük şirketler, büyük ve standarda bağlanmış prosedürlerle bilgi güvenliği sağlayan kuruluşlara güvenliklerini teslim ediyor. 
Hacker’lık ise dinamizm içeren bir merak. Rutin prosedürler eşliğinde düşünmez, işlemez. Kontrollerini yaptırırken gerçek hacker’lardan yardım almalılar.

Facebook’a en az bilgiyi verin. İleride profil bilgileri, üye olduğunuz gruplar, beğenileriniz, eğilimleriniz kategorize edilip bir nevi fişleneceksiniz.

"GSM operatörlerinin merkez bilgisayarları da hack edilebilir ama buna gerek yok. Birkaç bin dolarlık ekipman ile sahte bir baz istasyonu işlevi görecek cihazlar yapmak mümkün. Bu şekilde bulunduğunuz alan içerisindeki tüm cep telefonlarında yapılan görüşmeleri takip edebiliyorsunuz." - 
Tamer Şahin

UNIX MASTER
[Resim: 0rab3vN.jpg]ABD’li ve İsrailli işadamlarının banka hesap şifrelerini kırarak kendi hesabına para aktardı. Bu paralarla Çeçenistan’a bağışlarda bulundu. Kendisini yakalayan bilgi işlem dairesi baş komiserinin intikam için polnet şifresini kırarak interpol yazışmalarını deşifre etti ve açığa alınmasına sebep oldu. En son ABD’de bir bankanın müşterilerinin hesap bilgilerini ele geçirdi, vurgun yapmak üzereyken yakalandı. Üç yıl cezaevinde yattı. 27 yaşında. Yaptığı işin “sanal Robin Hood”luk olduğunu söylüyor.

Bana kalsa cep telefonlarını kullanmayın diyeceğim. Olamayacağına göre, şunu söyleyebilirim, kesinlikle telefonunuzdan hesap girişi yapmayın. Telefonunuzdan internete girip bir program indirmeyin ve veri alışverişi yapmayın. Artık 3G cep telefonları çok yaygınlaştı ama insanlar antivirüs kullanmıyorlar telefonlarında genellikle.


Hacker, siyasetçiler gibi önemli kişilerin cep telefonunu hack edip mesajlarını kendi bilgisayarına da yönlendirebilir. Telefondan girdiği web sitelerini The Joker denilen bir program ile sayfa sayfa toplayabilir. Bu şekilde internet bankacılığı kullanırken sayfada şifre girdiği bölümü görebilir.

Nokia cep telefonlarındaki mevcut bir açık ile o cep telefonunun SMS almasını tamamen engellemek mümkün.

Cep telefonlarını tehdit eden, bluetooth ve Symbian ile bulaşan ilk virüs Cabir’in ardından, Skull virüsünün yeni sürümü Skull.D de Symbian işletim sistemi kullanan cep telefonları için ciddi bir tehlike oluşturmaya başladı şu sıralar. Akıllı telefonların genelinde Symbian işletim sistemi kullanılıyor. Skulls adı verilen truva atı, telefonun sistem uygulamalarını devre dışı bırakarak ikonlarını kafatası fotoğraflarıyla değiştiriyor.

Kendini oyun gibi gösteren “Mosquitoes” adlı bir virüs de cep telefonlarından rastgele SMS gönderebiliyor. Web siteleri ya da dosya paylaşım ağlarından indirilen oyun cep telefonunda çalıştırıldıktan sonra virüs aktif hâle geliyor.


ILLEGALMavi Marmara Baskını’nın ardından İsrailli ticari markaları ve kurumsal web siteleri hack’leyerek ana sayfalarına protesto mesajı bıraktı. Irak’taki katliamlarla ilgili olarak da Pentagon’un resmi web sitesini hack’leyerek küfür içerikli bir rap şarkısının sözlerini (Karakaplan-Başar/Gel Hadi Saldır) ana sayfaya yerleştirdi. Sekiz ay cezaevinde kaldı. 24 yaşında.

Kurumlar güvenlik işlerini webmaster’lara veriyorlar. Genellikle webmaster’ın pek bir bilgisi olmuyor. Ya da dalgın oluyor. Sistemde bırakacağı en ufak bir açık zarara yol açabilir.

Bireysel kullanıcılar, azıcık web bilgisi ile site açıyorlar, Trojan ve casus yazılımlara karşı önlem almıyorlar. Komik gelebilir ama en büyük açık kullanıcının kendisidir. Bir kere sunucunuz kendinize ait olmalı. Şüphelendiğiniz anda bilgisayarınıza hemen format atmalısınız.

Gerektiğinde facebook, msn kayıtlarınızı bile önünüze sererlerse şaşırmayın. Her sisteme girilebilir, her şifre kırılabilir. İnanın bazen güvenlik şirketleri bile sisteme girme ve şifre kırmada dışarıya bilgi sızdırabiliyor, menfaati olduğu sürece. Bu arada kişi ne kadar önlem alırsa alsın, gerçek bir 
hacker’ın hedefindeyse kurtulması imkânsızdır. Herkes mutlaka bir açık bırakır. Ama kusursuz bir hack de mümkün değil, hacker da açık bırakır ve yüzde 50 ihtimalle yakalanır. Bunu ABD’nin ilk, dünyanın en büyük hacker’ı Kevin David Mitnick bile yapamadı.
Bankacılıkta şimdi parmak damar tanıma sistemi kullanılıyor, iris tanıma sistemleri var. Ama bunlar da taklit edilebilir yakın gelecekte.


JEOPARDY VE POWERDREAM
Grupları Code The Arts. Beyaz Saray -whitehouse.gov- resmi web sitesi, Bank Of Montreal, Bank Of Amerika hack’leri arasında. 28 yaşındalar.

En çok tehdit altında olan web siteleri e-ticaret sistemleri. Web arayüzünde kullanılan “script”lerde bulunan ufacık bir açık birçok insanın mağdur olmasına neden olabiliyor. Her sistem hack edilebilir, sadece zorlaştıkça filmlerdeki hack sahnelerine benzemeye başlar. Türkiye’de bankaların da, büyük şirketlerin sistemleri de tehdit altında. En güvenli sistem fişi çekili sistemdir.

Bankacılık işlemleri, mesajlaşmalar ve telefon konuşmalarında veriler merkeze şifrelenerek gönderilir ama kırılamayacak bir şifre yok şu anda. Blackberry’nin dinlenebildiğini biliyorum örneğin. GSM operatörlerinin merkez bilgisayarları da hack’lenebilir ama böyle bir şeyi yapmak büyük bir plan ve uzun bir zaman gerektirir.

Hack’lenemeyecek web sitesi yoktur, hatta Linux Ubuntu dışında hack’lenemeyecek sistem de yok. Google, Microsoft, Facebook ve Twitter gibi büyük sitelerin dahi Türkiye’de hack’lenmiş olması bunun ispatı. Ben kendim dünyanın en büyük altı bankasını hack’ledim.


Web arayüzünden yönetilen kameralar da hack ediliyor. Kişiler ve kurumlar önümüzdeki birkaç yıl içerisinde yabancı
hacker saldırılarına dikkat etmelidir çünkü Türkiye’de büyük bir hacker oluşumu ve inanılmaz derecede birlik var. Bir protesto olacak dendiğinde herkesin birlik olması tepki çekiyor hâliyle.

Jeopardy, Honda’nın Çin’deki sitesini hackledi.

Redhack grubunun sembolü.


MADHUNTER (BLACK PEACE GROUP VE TÜRKGÜVENLİĞİ)Grubuyla birlikte “imam vurma” oyunu Avusturya’da üretildiği için yüzlerce Avusturya sitesini, Florida’daki Kur’an yakma eylemi üzerine yüzlerce Amerikan sitesini ve Florida Üniversitesi’ni hack’ledi. 21 yaşında. Uçak teknisyeni.

Knight Online gibi oyunlardan para kazanan 
hacker’lar var. Karakterinizi güçlendirmek için çeşitli şeyler alıyorsunuz, bunlar paralıdır. Oynayan kişileri hack’leyip parayla alınan eşyaları soyuyorlar ve satıyorlar, para elde ediyorlar. Facebook üzerinden de böyle olaylar çok oluyor. Pokerden mesela… Orada da chip yani sanal para alınıyor. Bu işle uğraşan hacker’lar genellikle şu senaryoyu kullanıyor: Bir sahte profil yaratıyor, mesela bir kadın profili, sonra da oyuna giriyor. Oyunu bilmez gibi paralı erkeklerle konuşmaya başlıyor. İlişki msn’den devam ediyor. Kurbanının trojan, keylogger ve bu tarz şeylerle Facebook şifresini çalıp içindeki chip’leri kendi Facebook hesabına aktarıyor. Sonra da bunları satıp gerçek paraya dönüştürüyor. İçinde para geçen her oyundan korkacaksınız. Hem dolandırılırsınız hem de sizi kullanarak haberiniz bile olmadan illegal işlere bulaştırabilirler. Knight Online, Metin2, Zynga poker gibi oyunlar ilk aklıma gelenler.

Hacking uzay gibidir. Bilgisayarınıza sızan bir 
hacker, trojan kullanarak veya wireless şifrenizi kırıp sizin net ağınızı kullanarak başkalarının kredi kartıyla işlemler yapar. Ama bu işi sizin yaptığınız sanılır.

Bireysel kullanıcıların bilgisayarlarına yabancıları oturtmamaları lazım. Msn’den konuştuğunuz kişinin de aslında o kişi olmayabileceğini, arkadaşınızın hesabının hack’lenmiş olabileceğini ve 
hacker’ın onun hesabından arkadaşınızmış gibi sizinle konuşabileceğini unutmayın.

Laptop, iPad, netbook gibi taşınabilir ürünlerin artmasıyla, hareket hâlindeki verinin güvenliği büyük bir mesele oldu. Kullanıcıların büyük kısmı taşınabilir cihazlara yükledikleri verileri şifreleme gereksinimi duymuyorlar.


 
[Resim: QY1LE0f.jpg]
 

 
Yazar: ahmetsahin
11-18-2013, Saat:10:35 PM
Yorum Yok
HACI BAYRAM VELİ'NİN SAMİMİYET TESTİ VE MEYDANI BOŞALTAN MÜRİTLERİ

[Resim: snEvvux.jpg]Hacı Bayram Veli Hazretleri Osmanlı'da bütün halkın ve Sultan II. Murad'ın sevip saydığı manevi önderlerden birisi idi. Hükümdarın Hacı Bayram'a saygısı o derece büyüktü ki ona mürit olanlardan vergi almıyordu. 

Ama gelin görün ki bütün Ankara halkı Hacı Bayram'ın müridi olduğunu iddia ediyordu. Ankara´da kimden vergi istense "Ben Hacı Bayram'ın müridiyim" deyip işin içinden sıyrılıyordu. Bu durum hükümdara yansıtıldı. Hükümdar Hacı Bayram'a bir mektup gönderip, "Gerçek müridlerinizin sayısını bana bildiriniz, sizin bildirdiğiniz herkes vergiden muaf tutulmak üzere kabulümdür" dedi.

Hacı Bayram devletine saygılı bir maneviyat büyüğü olarak kendisine bağlılığın kötüye kullanılmasından zaten muzdarip idi. Bunun üzerine "Bütün müridlerim falan gün, falan meydanda toplansın" diye Ankara'nın her yerine haber saldı.

O gün hemen bütün Ankara halkı şeyhlerinin davetine uyarak bildirilen yere akın ettiler. Hacı Bayram Veli bir tepeciğe kurdurduğu siyah kıl bir çadırdan çıkarak kalabalığa sordu: 

"Beni seviyor musunuz?" 

Kalabalık hep bir ağızdan karşılık verdi: 

"Elbette seviyoruz." 

"Bana yürekten bağlı mısınız? İstesem benim için canınızı verir misiniz?" 

Kalabalık cevap verdi: 

"Canımız senin yoluna feda olsun..." 

Hacı Bayram Veli bunun üzerine "Öyleyse bugün benimle beraber olanlar şu çadırın içinde kurban edilerek bağlılıklarını gösterecekler. Şimdi sırayla buyrun çadıra.." dedi. 

Kalabalıktan bir kişi çıktı. Hacı Bayram onu çadıra aldı. Çadırda önceden hazırlattığı koyunlardan birini kestirerek, kanını çadırdan dışarıya akıttırdı. 

Bunu gören binlerce mürit çadıra giren adamın gerçekten kurban edildiğini sanarak ürperdiler. 

Hacı Bayram dışarı çıktı, "Bir kişi daha gelsin" dedi. Bir adam daha çıktı. Onu da çadıra alıp aynı işlemi yaptı. 

Sonra dışarı çıktı ve bir kişi daha istedi. İşin şakayla gelir yanı yoktu. Giren gidiyordu.. Kendi arasında mırıldanan halkın sesi ile meydan kaynıyordu. Yine de bir hanım ileri çıktı. 

Hacı Bayram onu da çadıra aldı. Aynı olay tekrarlandı. Dördüncü defa Hacı Bayram kurbanlık isteyince herkes "Bu adam delirmiş.. Canımıza kastı var.. Aman kaçıp kendinizi kurtarın.. Yazıklar olsun.. Müridin olmaz olaydık.." diye kaçışarak meydanı tamamen boşaltmış.. Etrafta kimse kalmamış.. 

Bunun üzerine Hacı Bayram Veli Hazretleri hükümdara kaç müridi olduğunu yazılı olarak bildirmiş:

"Sultanım, vergiden affedilmek üzere bana samimiyetle bağlı gerçek müritlerim iki er kişi ile bir hatun kişiden ibaret üç kişidir."

 


 

 
Yazar: ahmetsahin
11-16-2013, Saat:10:18 AM
Yorum Yok
Marmaray’ın özel bir sırrı ortaya çıktı
!
Asrın Projesi Marmaray, İstanbul Boğazı’nda Hüdai Yolu olarak bilinen kısmın altına inşa edildi.
  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün açılışını yapacağı ve tüm dünyanın gözlerini çevirdiği ‘Asrın Projesi’ olarak nitelendirilen Marmaray, Boğaz’da ‘Hüdai Yolu’ olarak bilinen ve sakin deniz yolu olarak adlandırılan kısmın hemen altına yapıldı.
TÖRENE DAVET EDİLİROsmanlı padişahlarından Sultan Ahmed Han’ın bir cami yapmak istemesi ve Sarayburnu’nda yer tespitinin yapılmasının ardından günümüz ifadesiyle temel atma töreni düzenlenir. Törene dönemin ileri gelen alimlerinden Aziz Mahmud Hüdai de davet edilir

.
DENİZİN KÖPÜRMESİNE ALDIRMADICaminin inşa edileceği alana ilk kazmayı Aziz Mahmud Hüdai vurur ve ardından padişah ile beraber yoruluncaya kadar çalışırlar. Cami inşaatının bitmesinin ardından Padişah, hem açılış için hem de Cuma hutbesi okuması için Mahmud Hudai’yi çağırır. O gün denizin köpürmesi ile karşıya geçmek imkansız hale gelirken, Hudai talebeleri ile birlikte Boğaz’dan kiraladığı kayık ile rahat bir şekilde karşıya geçer. Aziz Mahmud Hüdai’nin o gün geçtiği yol Hüdai yolu olarak anılmaya başlanır .

YOLUN HEMEN ALTINA İNŞA EDİLDİ’
Sosyal medyada da sakin deniz yolu olarak isimlendirilen ‘Hüdai Yolu’ ile ilgili çok sayıda paylaşım yapıldı. Mesajlarda, ‘Asrın Projesi’nin Hüdai Yolu’nun hemen altına inşa edildiği yazıldı .

KAYIĞA BİNDİĞİ YERDEN AÇILACAKSultan Abdülmecit’in 1860′ta ortaya attığı ve ancak 2004 yılında inşasına başlanabilen ‘Asrın Projesi’ Marmaray, Üsküdar girişinde düzenlenecek törenle açılacak. Törenin düzenleneceği alanın da Hüdai’nin kayığa bindiği alana çok yakın olduğu konuşuluyor.

BU GÜZERGAH KULLANILDI’
Üsküdar Belediye Başkan Yardımcı Hilmi Türkmen de sosyal medya hesabı Twitter’dan konuyla ilgili bir mesaj paylaşarak, ‘Salı günü açılacak olan Marmaray’da Hüdai Hz.leri’nin Hüdai Yolu denilen güzergahının kullanıldığını biliyor musunuz ?’ 

[Resim: HySsdl1.jpg?1]


 
 

 

 

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 17 aktif kullanıcı var. Google
(0 Üye - 16 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 345

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 741

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,574

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,174

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,356

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,676

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,677

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,001

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,566

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,729
Task