Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: ahmetsahin
07-22-2014, Saat:12:43 AM
Forum: Filistin
Yorum Yok
[Resim: wai5M6U.jpg]Terörist israilin yaptığı son katliamlara özgürlükçü ve insan haklarına saygılı batılı devletler sessiz kalmaya ve içten içe desteklmeye devam etsede, bazı vatandaşlar hala insan oldukarının farkına vararak kendilerince birşeyler yapmaya çalışıyorlar, bularda bir taneside aşıgaki videosunu verdiğimiz mütiş bir klip...

 

 
Yazar: merve
07-07-2014, Saat:12:58 AM
Yorum Yok
Sefere çıkan kanuni Sultan Süleyman Han'ın Ordusuna Belgrad yakinlarinda bir yerde konaklama emri verildi.

Askerler, çevredeki su ve çesmelerden istifâde edip, abdest tazelemeye, susuzluklarini gidermeye çalisiyorlardi.

Çesmelerden birinin yakinlarinda bir manastir vardi. Manastirin rahibi, Osmanli askerinin durumunu ögrenip, haçli askerlerini haberdâr etmek için, manastirdaki rahibelerden birkaçini süsleyip, ellerine verdigi testilerle çesmeye gönderdi.

Rahibelerin geldigini gören Osmanli askerleri, hemen çesme basindan ayrilip, rahibelere sirtlarini döndüler.

Rahibeler testilerini doldurup gidinceye kadar kimse dönüp bakmadi. Rahibeler gelip durumu anlatinca;koparilan üzümlerin yerlerine para birakildigini duy an Rahip, bu kadarini beklemiyordu.

Bunlar ne biçim insanlardi. Maldamülkte gözleri yoktu, kadinakiza iltifat etmiyorlar, memleketlerinden günlerce uzak yerlere kadar geliyorlar, korkmadan ve endise etmeden canlarini veriyorlardi.

Hemen kâgit kalem istedi. Osmanli askerlerinin karsisina çikmak için hazirlanan haçli ordulari komutanina sunlari yazdi;

"Ey haçli kumandanlari!.. Siz bu ordu ile nasil basa çikabilirsiniz? Bu insanlar canlarini düsünmeden Allah yolunda komutanlari emrinde çekinmeden can veriyorlar. Biliyorlar ki, gidecekleri yer Cennet'tir. Kadinakiza ehemmiyet vermiyorlar, yanlarina gönderdigim rahibelere sirtini döndüler. Malamülke de önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini terkederek cihâda çikiyorlar. Herkese karsi iyi davranip, kimseye zulmetmiyorlar.

Ey haçli kumandanlari!.. Siz, onlardaki bu hasletleri ortadan kaldirmadan karsilarina çikip savasmaya kalkisirsaniz elinize binlerce askerinizin canina mal olacak aci bir tecrübeden baska bir sey geçmez.

Buna ragmen haçli kumandanlari, kahraman Türk askerlerinin kiliçlarina yem olmak için adetâ birbirleriyle yaris ettiler.

Türk askerine yeni yeni zaferler kazandirdilar. Avrupalilar, kendi kötü hasletlerini Osmanlilara asiladiklari zaman, onlari yenebileceklerini yillar sonra anladilar ve faaliyetlerini bu yönde yogunlastirdilar.
[Resim: eDsklwa.jpg]
Ama gör ki aradan 400 sene geçiyor ve o yüce ordunun bu güzel hasletleri bir bir ellerinden alınmış ve o ordunun torunlarına komutanlarına iftiralar atılıp televizyon adına verdikleri bir icattan ahlaksız dizileri izlettiriliyor... Adına da SANAT diyorlar.. Adına da muhteşem yüzyıl diyorlar..

Yazıklar olsun susup sessiz kalanlara..

Yazıklar olsun nemelazım diyenlere.
Yazar: merve
06-14-2014, Saat:12:12 AM
Yorum Yok
Dijital ekranlara Türkçe zorunluluğu
[Resim: 5XzPCNi.jpg]1 Ocak 2015 tarihinden itibaren elektronik ürünlerin kullanıcı arayüzünde (dijital ekran) yer alan yazılı, sesli ve görüntülü ifadeler Türkçe olacak.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, tanıtma ve kullanma kılavuzları, garanti belgeleri ve satış sonrası hizmetlere ilişkin usul ve esasları belirledi. Buna göre, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren elektronik ürünlerin kullanıcı arayüzünde (dijital ekran) yer alan yazılı, sesli ve görüntülü ifadeler Türkçe olacak.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde hazırlanan "Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği", "Garanti Belgesi Yönetmeliği" ve "Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Yönetmeliği", Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. 

Satış Sonrası Hizmetler Yönetmeliği'ne göre, üretici veya ithalatçılar, ürünlerin kullanım ömrü süresince, satış sonrası hizmetleri sağlamak üzere belirlenen sayı ve özellikte yetkili servis istasyonunu, yeterli teknik kadroya sahip şekilde kurmak zorunda olacak. 

Üretici veya ithalatçılar, tüketicilerin talebi üzerine yedek parça satışından kaçınamayacak. Servis istasyonlarının, yedek parça fiyat listesini, tüketicilerin görebileceği bir yere asması veya katalog halinde ya da elektronik ortamda tüketiciye göstermesi zorunlu olacak. 

Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Yönetmeliği

Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu Yönetmeliği'ne göre de tüketicinin kullanımına sunulan mallar Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzuyla satılacak. Tanıtma ve kullanma kılavuzu açık, sade, anlaşılabilir bir dilde ve okunabilir şekilde düzenlenecek ve kağıt üzerinde yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısıyla tüketiciye verilecek. 

Kılavuzun kalıcı veri saklayıcısıyla tüketiciye sunulması halinde bu bilgiler ayrıca üretici veya ithalatçının internet sitesinde de yer alacak. 

Yönetmeliğe göre, ürünlerin kullanıcı arayüzünde yer alan yazılı, sesli ve görüntülü ifadelerin Türkçe olması zorunlu olacak. Bu hüküm, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek. 

Garanti Belgesi Yönetmeliği

Garanti Belgesi Yönetmeliği'ne göre de satılan mala ilişkin olarak düzenlenen faturalar garanti belgesi yerine geçmeyecek.

Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, satıcı, malın bedelinin tümünü veya bedelden yapılan indirim tutarını derhal tüketiciye iade edecek.

Tüketicinin, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakkını seçmesi durumunda satıcı, azami 30 iş günü içerisinde, bu talebi yerine getirecek.

 
Yazar: merve
05-28-2014, Saat:10:01 PM
Yorum Yok
‘’Başarı ile Başarmak’’ benim ailemdi…

Her insanın hayatta en büyük amacı mutlu olmaktan geçer. Her şey bunun uğruna yapılmaktadır. Ancak herkesin mutlu olmak için kullandığı araçlar farklıdır. Bugün sizlere kendi mutluluk aracımın hikayesini anlatacağım.

Benim mutluluk aracım her durumda motivasyonumun yüksek olması ve sadece başarıya endeksli bir yaşam sürmemdi. Motivasyonumu sağlayan şey içimdeki hala devam etmekte olan büyük enerjiydi. Küçüklüğümden beri aileme ve çevreme ''Ben Büyük Adam Olacağım'' deyip herkese sıkıntı yaşattım. Ne yapayım hayallerim büyüktü kimseden saklamadım. Babam ise bu sözün ardından gülerek sadece adam ol yeter demişti. Hâlbuki ben adam olmanın ötesinde büyük adam olmanın hayaliyle büyüyordum. Motivasyonumu kendim sağlamam gerektiğini daha çocuk yaşlarda öğrenmek durumunda kaldım. Annem ile babam ben on üç yaşından beri ayrıydılar. Ben annemle yaşamayı tercih ettim. Annemin maneviyatını ve şefkatini babamın ise iş hayatındaki prensiplerini ve başarılarını örnek aldım. Benim için çok zor geçen yıllardı. Annemle babamla bir aile ortamı yaşayamadım sevgi ve huzur gibi şeylere açtım. Bunu bastırmak için kendime hayali bir anne birde baba buldum. Bunun adına BAŞARI ile BAŞARMAK’ koydum. O süreçten sonra prensiplerimi oluşturarak başarıya yani benim mutluluk yuvama odaklandım.

Başarı elde etmek ona ulaşmaya çalışırken o heyecanı yaşamak sanki annem ile babamla yemek yemek birlikte pikniğe gitmekti. Kendimi onun kollarına attım şu an da dahil olmak üzere ‘’Başarıyı Düşlemek, Başarmak’’gibi kavramlar bu hayatta beni her şeyden daha mutlu ediyor. Bu sebeple ısrarcı, inatçı olmayı zihnime kalbime aşıladım, pes etme duygusunu ortadan kaldırdım. Çünkü bu benim mutluluk aracımdı. 15. yaşıma geldiğimde babamdan aldığım haftalıklarla ilk kişisel projemi kendime uyguladım. Bunun adı ‘’Mutluluk Bankası’’ idi. Bankadan bir hesap açtırdım. A tipi ve B tipi fon olmak üzere kendime iki yatırım aracı seçtim. A tipi fon başarısızlığı B tipi fon ise başarıyı temsil ediyordu. Hayatımda başarsızlık namına ne varsa aldığım kararlar veya girdiğim sınavlar olabilir o hafta A tipi fona 100 TL, başarı adına ise birinin mutlu olmasını sağlamak, mutluluğu başarmak, sözlerimi tutmayı başarmak gibi durumlarda B tipi fona 50 TL yatırıyordum. Böylelikle Başarı ile Başarısızlığı mutluluk çerçevesinde analiz edebiliyordum ay sonunda.

Özetle mutluluk aracım ve motivasyon kaynağım; başarıya aç olmamdı. Onu hayal etmenin verdiği muazzam enerjiyle yaşamımı sürdürmem oldu. O yüzden başladığım bir işi mutlaka başarıya ulaştırmam gerekiyor çünkü başarı benim ailemdi.
Mutluluk aracımızın başarı olmasını istiyorsak öncelikli gereken şey kendimizi iyi motive etmek ve başarıyı ailemiz olarak görmekten geçer. Ona ne kadar çok saygı gösterirsek başarıya giden kaideleri bir bir yerine getirirsek o da o kadar bize sevgisini verir.

[Resim: uNZsVBo.jpg]
Yazar: merve
05-03-2014, Saat:11:49 AM
Yorum 1
Taktik İHA Bayraktar Gökyüzünde!
Kale-Baykar ortaklığı tarafından geliştirilen milli İHA Bayraktar, ilk tam otomatik uçuşunu gerçekleştirerek Cumhuriyet tarihinde bir ilke imza attı.

Keşan Askeri Havaalanı'nda başarıyla uçan Bayraktar'ın bütün elektronik, yazılım ve alt sistemleri Türk mühendisler tarafından üretildi.

Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) ile Kale-Baykar Ortaklığı arasında imzalanan sözleşmeyle 2012 Ocak içerisinde başlayan Milli ve Özgün Taktik Sınıfı İnsansız Hava Aracı Geliştirme projesinin ürünü Bayraktar İHA ilk tam otomatik uçuş testini başarıyla tamamladı. Keşan Askeri Havalimanı’nda 29 Nisan Salı günü gerçekleşen uçuşla Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı.

Türk mühendislerin başarışı
Baykar Ar-Ge ekibi tarafından 2 yıldan bu yana yürütülen yoğun çalışmalar sonucunda askeri ve sivil havacılık standartlarına uygun olarak tasarlanan Bayraktar Taktik İHA sisteminde 3 yedekli uçuş kontrol bilgisayarı, görev bilgisayarı, INS-GPS Sistemi, servo aktüatör sistemleri, pilot statik sistem, güç sistemi, hava veri kayıt sistemi gibi bir çok kritik elektronik ve yazılım bileşenli alt sistem milli ve özgün olarak Türkiye'de ve Türk mühendisler tarafından ilk kez geliştirildi.

Heron'da bile yok
Üç yedekli uçuş kontrol bilgisayarı taktik İHA'larda dünyada ilk kez Bayraktar'da kullanıldı. Sistemin bir arıza halinde devamlılığını sağlayan kontrol bilgisayarı sistemi özel olarak geliştirildi. Türkiye'nin elinde bulunan Heron'larda çift uçuş kontrol bilgisayarı bulunuyor.

TSK'ya teslim edilecek
Gelişmiş versiyon olan ve başarıyla uçan Bayraktar İHA'nın uçuş testlerini tamamlamasının ardından Kale-Baykar TSK'ya 2014 yıl sonuna kadar ilk etapta 6 İHA, 2 yer kontrol istasyonu, 3 yer veri terminali, 2 uzak görüntü terminali ve 2 kamera sistemi teslim edecek. İkinci aşamada da 6 İHA sistemi teslimi sonrasında TSK envanterine 12 Bayraktar İHA sistemi girecek.

"Bütün sistemleri milli"
Vatan'ın konuştuğu Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar ilk tam otomatik uçuşunu şöyle anlattı: "Ar-Ge ekibimiz taktik İHA projesi kapsamında dünya klasmanında kendi sınıfında en ileri teknolojik yeteneklere sahip platform dahil birçok kritik alt sistemi milli olarak geliştirdi. Bu anlamda ilk otomatik uçuş testinin başarıyla sonuçlanmasıyla Cumhuriyet tarihimizde bir ilk yaşandı. Geliştirdiğimiz sistem ve alt sistemler tamamen milli ve özgün tasarıma sahip olup, yurtiçi katma değeri yüzde 93'tür. Ülkemizde havacılık alanında özellikle insansız teknolojilerde son 10 yıldır çok önemli adımlar atılmakta ve bu sürecin kesintiye uğratılmadan devam ettirilmesi çok önemli. İHA teknolojisi başlı başına bir sektör oluşturabilecek derinliğe sahip bir alan, dolayısıyla bizim gibi ana platform bazında mühendislik ve geliştirme faaliyeti yürüten firmaların başarısı önümüzdeki yakın gelecek içerisinde güçlü sanayi alt yapısı oluşturulmasını da sağlayacaktır."

20 saat uçuyor
12 metre kanat açıklığı, 650 kg. azami kalkış ağırlığı ve 20 saat uçuş süresine sahip Bayraktar İHA sisteminde pist üzerinde harici radar vb. desteği olmaksızın olmaksızın tam otomatik taksi, kalkış, seyir, iniş ve park yapabilme özellikleri bulunuyor. 22 bin 500 feet yüksekliğe çıkan Bayraktar İHA yeni nesil uçaklarda yoğun olarak kullanılan karbon fiber malzeme kullanılarak üretildi. NATO talimatnamesine uygun tasarlanıp üretilen Yer Kontrol İstasyonu Sistemi, 150 km. menzilden İHA’yı komuta, kontrol ve izleme işlemlerini gerçekleştiriyor.

Taktik İHA Projesi’nin ilk fazı SSM tarafından özgün yurtiçi geliştirme ve yerli rekabet modeline uygun olarak 2007 yılında başlatıldı. Kale-Baykar tarafından geliştirilen ilk prototip sistemler 2009 yılında Sinop Havalimanı’nda resmi heyet huzurunda başarılı uçuş performansı sergiledi. 2010 Ocak ayında gerçekleşen Savunma Sanayi İcra Kurulu Kararı ile nihai üretim ve geliştirme aşaması için sözleşme görüşmelerine başlanması kararı alınmasını müteakiben projenin son fazı 2012 Ocak ayında başladı.
[Resim: zLZkLWh.jpg?1]


 
Yazar: intikamcı
04-25-2014, Saat:11:58 PM
Yorum Yok
İpsiz Recep’ler Olmasaydı!

[Resim: lBxybiN.jpg]“1. Dünya Savaşı sonunda Ordusunun büyük kısmını şehit vermiş, dağılmış, Mondros Mütarekesiyle de resmen dağıtılmakta olan Silahlı Kuvvetlerimiz, vatan savunması için yeniden oluşturulmak zorundaydı. Esasen Mütareke ve işgallerle birlikte İstanbul’dan Anadolu’ya subaylar geçmekte, Milli Mücadele’yi örgütlemek için çalışmaktaydılar. Silah geçirmekte istihbarat yollamakta ve silahlı saldırılar, sabotajlar yapmaktaydılar. İstanbul’da oluşturulan ‘Karakol’ örgütü, Müdafaa-i Hukuk Teşkilatları, hem işgal altındaki İstanbul’da hemde Anadolu’daki direnişleri örgütlüyor, destekliyorlardı. Milletin kahramanları gönüllü olarak Kuva-yi Milliye direnişini ülkenin dört yanında başlatmışlardı. Bu gönüllü, aktif savaşçı güçler büyük önem taşıyorlardı. İşte Rizeli kahraman Milis Yüzbaşı İpsiz Recep ve arkadaşları Milli Kuvvetlerin, Kuvvacıların önde gelen kahramanlarındandır.

Teşkilat-ı Mahsusa’cılar tarafından oluşturulan, ‘Karakol Cemiyeti’ Anadolu’ya silah, cephane kaçırılması, subay ve istihbarat yollanması, direniş örgütlenmesindeki gizli gruplardan ilki ve en önemlisidir. 13 Kasım 1919’da İstanbul’da Kara Vasıf Bey ve arkadaşları tarafından oluşturulan ‘Karakol Cemiyeti’ içerisinde; silahlı milis ve askeri gücü olan, Yahya Kaptan Müfrezesi, Büyük Arslan Müfrezesi, İpsiz Recep Müfrezesi, Kuşçubaşı Eşref Müfrezesi gibi müfrezeler yer almıştır. İpsiz Recep Müfrezesi (çetesi), Rize’de İslampaşa ve Portakallık Mahallesi’nde kurulmuştur. Daha evvel Kandıra ve Karasu bölgelerinde eşkıyalık yapan İpsiz Recep, milli harekete katıldıktan sonra Kefken bölgesine komutan olarak atanmıştır. Çetenin ilk yönetimini de Zekeriya Tiryaki, Bayram Ali Çekmiş ve Hasan Çekmiş oluşturmuştur. 1862 tarihinde Rize’de dünyaya gelen Recep, çok haylaz ve söz dinlemez bir çocuk olduğu için, annesi tarafından ‘İpsiz’ lakabı ile çağrılmıştır.

Recep’in Müfrezesinde yer alanlardan Kara Emin, Recep’e ‘Emice’ diye hitap ettiği için, diğer elemanlar tarafından da benimsenmiş ve ‘Emice’ diye de çağrılmıştır. Rize’de 1. Dünya Savaşı’nda Ruslara ve Ermenilere karşı Rize’yi savunmak için mücadele veren Recep, Milli Mücadele başında İstanbul’a gitmiş, çete faaliyetlerini sürdürmüştür. İşgal altında olan İstanbul’da, geceleri meyhanelerine gelen İngiliz subaylarını, adamlarıyla öldürmüştür. Karakol Cemiyeti bünyesinde Milli Mücadele için gerekli silah ve cephanenin temini için çalışmış, gizli olarak elde ettikleri silah ve cephaneyi gemilerle, Sakarya ve İnebolu’ya göndermiştir. Rizeli Hacı Bayram, İngiliz cephaneliğini basıp silahları, kayık ve mavnalara yükleyip, Sakarya’ya götürüp askere teslim etmiştir.

İpsiz Recep devamen, İstanbul’da bir İngiliz Amiralini öldürmüş, soygun yapan, İstanbullu zenginlerden haraç alan Rum Andon çetesini ise, reislerini öldürüp, dağıtmıştır.Artık İstanbul’da kalması imkânsızlaşan Recep, adamlarıyla önce Kefken Adası’nda karargâh kurmuş, Rizeli diğer arkadaşlarını yanına çağırmıştır. Fevzi Paşa’nın izniyle de, Rize’de Mehmet Mataracı tellal bağırtmış, “Sakarya’da İpsiz Recep’in çetesine gönüllü yazılacak! Recep çetesine giden affedilecek! Herkes silahıyla gelsin…” diyerek kuvvet toplanmıştır. Üçyüz kadar gönüllü toplanmış, bunların başlarına Tuzcu Halit Ağa, kardeşi Hüseyin Ağa ve Çayeli’nden Perkamlı Keçeli geçirilmiştir. Karasu’da İpsiz Recep Müfrezesine dâhil olan Rizeli gönüllüler Yunan kuvvetleriyle savaşmışlardır. Bir yandan da İpsiz Recep’in adamları, İstanbul’dan Sakarya’ya silah taşımaya devam etmiştir. Bu silahlar çoğunlukla Türk hatta İngiliz cephaneliklerinden gizlice baskınla sağlanıyor, zor şartlarda ulaştırılıyordu.

Anadolu’ya Karadeniz yoluyla küçük gemi, mavna ve kayıklarla silah sevkiyatında diğer pek çok Rizeli, kaptan ve tayfalar önemli görevler yapmışlardır. İpsiz Recep, Adapazarı ve civarında Rum ve Ermeni çetelerine karşı, “Çeteyle Çete savaşır” yaklaşımıyla mücadele vermiş ve başarılı olmuştur. Recep’e Sakarya Savaşında, bölgesinde Yunanlıların Sakarya’nın doğu kıyısına geçmesini engelleme görevi verilmiş, bunu da engellemiştir. İpsiz Recep, Adapazarı isyanının bastırılmasında da önemli yararlılıklar göstermiştir. Kandıra’yı başarılı üç baskınla Yunanlılardan temizlemiştir. Geyve Hükümet konağını Yunanlılardan geri alarak, göndere Türk bayrağını çektirmiştir.
İstiklal Savaşı bittikten sonra Atatürk’ü ziyaret etmiş, ilgi ve sevgi görmüştür. Mustafa Kemal ona ‘Emice’ diye hitap etmiş, Karasu’da istediği arazileri vermiştir. Recep Karasu’ya yerleşmiş, ne yazık ki 1928 yılında tifodan ölmüştür. Recep, bugün de Karasu halkı tarafından, bilinmekte ve sevilmektedir. Mezarı anıt mezar haline getirilmiştir. Son yıllarda Rize’de de anılması için girişimler başlatılmış, etkinlikler yapılmıştır. Sakarya Kumandanı diye de lakaplandırılan, Milis Yüzbaşı İpsiz Recep Müfrezesi’nin (çetesi) Milli Mücadele döneminde kan, can pahasına gerçekleştirdikleri fedakâr savaşlarından kısa bir kesit anlatmış bulunuyorum. Korku nedir bilmeyen gönüllü Kuvvetlerimiz olan Kahramanlarımız, Kuva-yi Milliye Destanıyla Vatanı Savunmuşlardır… Sisler arasında unutulan, esasen öncelikle bilinmesi gereken İpsiz Recepleri hatırlatmak, halkımıza özellikle gençlerimize öğretmek, tarih bilincini yükseltmek, bugünde Ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunları bozacak en önemli gücümüz olacaktır. Kuva-yı Milliye kahramanları, Milis Komutanlar, mezarları kaybolmuş sayısız şehitler, isimsiz Kahramanlar…. Demirci Efeler, Kara Yılanlar, Şahin Beyler, Sütçü İmamlar, Topal Osmanlar… İpsiz Recepler…

Onlar olmasaydı, bu Vatan kurtulur muydu?..
Yazar: intikamcı
04-25-2014, Saat:10:44 PM
Yorum Yok
Abdülhamid Tahttan Nasıl İndirildi?Tarihte Yahudileri Batı'nın ve Rusya'nın kıyımından kurtaran ama Yahudilerin Filistin bölgesine yerleşmelerine izin vermeyen Osmanlı Devleti oldu.

Filistin'de yaşanan insanlık dramı devam ederken, nasıl oldu da İsrail bu bölgeye yerleşti ve olaylar bugünlere geldi diye herkes düşünüyor. Elbette ki Yahudilerin Filistin ve Kudüs bölgesine yerleştirilmesi bir tesadüf değil. Yahudilerin Ortadoğu bölgesine yerleştirilmesini en çok isteyenlerin başında Batı geliyor. Peki, Batı bunu neden istedi? Yahudilerin bu bölgeye yerleştirilmesini reddeden ve Yahudilerin "Bize bu toprakları sat" teklifine "Vatan toprakları satılmaz. Kan akıtılarak kazanılan vatan toprakları ancak kan akıtılarak verilir" sözüyle cevap veren II. Abdulhamid nasıl bir oyunla tahttan indirildi? Yine "Ben Filistin ve Kudüs'te Yahudilere yerleşim izni vermediğim için tahttan indirildim" diyen II. Abdülhamid, sürgünde olduğu Selanik'ten şeyhine nasıl bir mektup yazdı ve neyi anlattı?

Müslümanların İsrail ve Yahudi düşmanlığının Filistin'de yaşanan insanlık dramından kaynaklandığını anlatan ve Osmanlı'nın, Yahudileri, Batı'nın kanlı elinden kurtardığının altını çizen Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Tarihçi Doç. Dr. Caner Arabacı, çapıcı ve bir o kadar da ilginç açıklamalarda blundu.

Arabacı, Batı'nın, Yahudileri İslam dünyası içinde nasıl kullandığını, nasıl İslam ülkelerinin başına bela edildiğini ve II. Abdülhamid'in nasıl oyun hazırlanarak tahttan indirildiğini anlattı.

ANTİSEMİTİZM İSLAM ÂLEMİNDE Mİ DOĞDU?

Batı'nın Yahudileri kendi topraklarından atmak için Osmanlı'yı kullandığını anlatan Doç. Dr. Caner Arabacı, Yahudi düşmanlığı anlamına gelen Antisemitizm'in Batı uygulaması olduğunu söyledi. Antisemitizm'in İslam âleminde doğmadığının altını çizen Arabacı, Yahudilere, Filistin bölgesine yerleşmeden önce düşmanlık güdülmediğini anlattı.

Müslümanların Yahudi düşmanlığı nereden geliyor? sorusunun cevabını veren Arabacı, "Dünya tarihinde 1948 yılında ülke olarak var olan İsrail, Osmanlı zamanında da devletleşme ve alan kazanmak için birçok çabaya girmişti. 1834'te Alman Generali Von Moltke Osmanlı ordusuna katılır ve 1840'a kadar Osmanlı ordusunda kalır. Amaç Yahudileri Ortadoğu bölgesine sürmektir. Bu General, hem Batı'nın içindeki safra temizlenir. Hem de Ortadoğu'da Almanca konuşan kullanabileceğimiz temaslar kurabileceğimiz bir Müslüman olmayan halk, Müslüman halkın içine yerleştirilmiş olur diye düşünür. İşte Batı'nın bu bölgede Yahudi devleti kurdurmasının nedeni de bu. Batı'nın Yahudilere bakışı hep böyledir. Katolik olan ve Katolik olmayan da bu dışlama ve pislik olarak görme değişmiyor. Asırlar boyuncu Hz. İsa'nın haça gerilmesinin sorumlusu olarak gördükleri için Yahudileri hep dışlamışlar ve bir kirlilik olarak görmüşler. Batı'da özel bir Yahudi düşmanlığı var. Antisemitizm'in doğduğu yer İslam Âlemi değildir. Antisemitizm'in kaynağı Hristiyan âlemidir. Kavim, ırk olarak Yahudi düşmanlığını Batı yürütüyor" diye konuştu.

YAHUDİLERİN BATI'NIN ELİNDEN KURTULUŞU NASIL OLDU?

Batı'nın Yahudileri tarih boyunca katlettiğini belirten Arabacı, "Batı Yahudileri yok etmeye çalışırken kurtaran Türklerdir. 1492 ve sonrasında Aragon ve Kastilya krallıkları Yahudileri kıymıştır. İşte o dönem Yahudileri kurtarıp İstanbul'a, İzmir'e ve Selanik'e yerleştiren Osmanlı Devleti'dir. Osmanlı denizcileridir. İslam âlemi Yahudileri Batı gibi pislik olarak değil, insan olarak görür. Günümüzde İsrail'in orantısız güç kullanmasından dolayı sahipsiz, kendi içinde açık hava hapishanesine aldığı bir halkı yok etmeye yönelmesinden, ona durmadan operasyonlar düzenlemesinden dolayı İslam âleminde bir İsrail aleyhtarlığı gelişiyor; ama bu kökende antisemitizm değildir. Yani haksızlığa karşı bir direniş gibi, haksızlığı sevmeme gibi bir tavırdır" dedi.

ABDULHAMİD'İN TAHTTAN İNDİRİLDİĞİ KARANLIK OPERASYON

II. Abdülhamid'in İttihatçılar tarafından Osmanlı ordusuna getirilen avcı taburları tarafından tahttan indirildiğini anlatan Arabacı, "II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi 2.Meşrutiyet'ten sonradır. Abdulhamid 27 Nisan gibi tahttan indirilir. 31 Mart Vakası Osmanlı tarihinin son dönemlerinin en karanlık olaylarından biridir. Abdulhamid 31 Mart Vakası'ndan dolayı sorumlu tutulur ama enteresan bir şeydir. 31 Mart olaylarını çıkaran avcı taburlarıdır. Avcı taburları 3.ordu içinden meşrutiyeti korumak üzere İstanbul'a ittihat ve terakki tarafından getirilip yerleştirilen askeri birliklerdir. Avcı taburlarının kullanılarak isyanın başlatılması oyun içinde oyundur. Tahttan indirildiğini tebliğe gelen ekibin içinde Emanuel Karasu diye Selanikli Yahudi bir ittihat terakki milletvekili vardır. Esat Toptani bir Arnavut ırkçısı Balkan harbinde Osmanlı devletine büyük ihanet eden adamlardan biridir. Abdulhamid'e 1909'da tahttan indirildiğini tebliğe gelenlerden ikisi bunlardır. Yani Abdülhamid 33 yıllık bir devlet başkanlığından sonra böyle karanlık bir operasyonla Osmanlı devletinin başından indirilir. Ardından gelen yönetimler de Kudüs-Filistin yöresine Yahudi yerleşimini kolaylaştırmışlar. Tüm engelleri kaldırmışlar. O Abdulhamid titizliğini göstermemişlerdir. Abdulhamid'in tahttan indirilip götürülüp hapsedildiği yer de Selanik'te bir Yahudi'ye ait Alatini köşkü'dür. İşte Abdulhamid şeyhine yazdığı Filistin mektubunu burada sürgün hayatı yaşarken kaleme alır ve Filistin'i vermediği için Yahudiler tarafından tahttan indirildiğini anlatır" diye konuştu.

SİYONİSTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPAN EKİP

Jön Türkler'in Siyonist ekiple işbirliği yaparak II. Abdülhamid'in tahttan indirildiğini ifade eden Arabacı, "Abdulhamid'in özellikle Theodor Herzl başkalığındaki Siyonizm grubun planlarına karşı duruşu tahttan indirilme sürecinde tam bir cezaya dönüşür. Ancak cezayı görünürde verenler Siyonist ekip değildir. Ama onlarla iş birliği yapan Jön Türklerdir. Filistin ve Kudüs yöresini Yahudi yerleşime açma Abdulhamid'in tezine ters bir uygulamadır. İsrail'in ya da Siyonist Yahudilerin Kudüs bölgesine yerleşmesiyle ilgili çok net iddialar var. Mesela Abdulhamid'ten yerleşme izni istediklerinde Abdulhamid'in teklifleri var. 'Neden Kudüs civarı? Anadolu'ya veya Mezopotamya'ya yerleştirelim' der. İşte bu dönem Rusya'nın 3 milyon Yahudi'yi ülkesinden sürdüğü dönemdir. Theodor Herzl de '3 milyon insanımızı nereye yerleştireceğiz. Osmanlı Devletiyle çatışmadan bunu halletmeliyiz' der. İlk önce Madagaskar tarafını düşünürler ama tutmaz. Geleneksel Siyonizm ile siyasi Siyonizm Kudüs bölgesinde örtüştürülür. Vaatlerde bulunarak, basını kullanarak Osmanlı'dan izin alamayınca bu tavrı sürdüren Osmanlı yönetimini cezalandırma tarzına dönüştürürler. İçeriden yardım eden Jön Türklerdir" şeklinde konuştu.

YAHUDİ DÜŞMANLIĞI FİLİSTİN SORUNU DEVAM ETTİKÇE SÜRECEK

Ortadoğu'da tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu işaret eden Arabacı, "Filistin'de sorun sürdükçe insanların kafa yormaya devam edeceği bir konu olacak. Orada tedavi olması gereken bir hastalık ve insanlık dramı var. İnsanların etrafına 700 kilometre duvar ördüler. Utanç duvarlarının yıkıldığı bir dönemde İsrail dünyanın gözünün içine baka baka bir halkı 700 kilometrelik betonarme bir utanç duvarının içine alıyor. Berlin'i ayıran duvar kaldırılıp müzelik bir haline getirilirken, bugün Gazze'de insanlık ayıbı işleniyor. İş hayatı, tedavisi, suyu, inşaat malzemesi kısıtlanan ve canına kastedilen bir konumda. Bu dram devam ettiği müddetçe insanların aklı Siyonizm'e gidecektir ve düşmanlık devam edecektir" ifadelerini kullandı.

İŞTE ABDÜLHAMİD'İN O MEKTUBU

İşte 31 Mart olayıyla İttihatçılar tarafından tahttan indirilip Selanik'e gönderilen Sultan II. Abdülhamid'in, bu dönemde Suriye'deki şeyhi Mahmut Ebu Şamat'a yazdığı Filistin mektubundan dikkat çeken satırlar:

"Ancak ve ancak 'Jön Türk' ismiyle maruf ve meşhur olan İttihat Cemiyeti'nin rüesasının tazyik ve tehdidiyle Hilâfet-i İslâmiyeyi terke mecbur edildim. Bu ittihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin'de Yahudiler için bir vatan-ı kavmî kabul ve tasdik etmediğim için ısrarlarında devam ettiler. Bu ısrarlarına ve tehditlerine rağmen ben de katiyen bu teklifi kabul etmedim. Bilâhare yüz elli milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaat ettiler. Bu teklifi dahi katiyen reddettim ve kendilerine şu sözle mukabelede bulundum: 'Değil yüz elli milyon İngiliz lirası, dünya dolusu altın verseniz bu tekliflerinizi katiyen kabul etmem! Ben otuz seneden fazla bir müddetle Millet-i İslâmiye'ye ve Ümmet-i Muhammediye'ye hizmet ettim. Bütün Müslümanların ve salatin ve Hulefa-i İslâmiyeden aba ve ecdadımın sahifelerini karartmam ve binaenaleyh bu tekliflerinizi mutlaka kabul etmem' diye kat''î cevap verdikten sonra hal'imde ittifak ettiler. Ve beni Selanik'e göndereceklerini bildirdiler. Bu son tekliflerini kabul ettim ve Allah Teâla'ya hamd ettim ki ve ederim ki; Devlet-i Osmaniyye ve Alem-i İslâm'a ebedî bir leke olacak olan tekliflerini, yani Arazi-i Mukaddese ve Filistin'de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim. İşte bundan sonra olan oldu. Ve bundan dolayı da Mevlâ-yı Müteal Hazretlerine hamd ederim

[Resim: AwtmS7D.jpg]

 

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 10 aktif kullanıcı var. Google, Yandex Metrika
(0 Üye - 8 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 345

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 728

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,574

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,173

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,356

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,676

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,677

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,001

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,566

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,727
Task