Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: delidumrul
08-26-2012, Saat:10:37 PM
Yorum Yok
Hz.Muhammed(sav)’in Doğumu

[Resim: thumbs_muhammed.jpg] Büyük şahsiyetlerin yaşamlarının her bölümü, okumaya değer ve dikkate şayandır.

Bazı insanlar o kadar yüce şahsiyete sahip olur ve o kadar yücelir ki, hayatının bütün aşamaları hatta süt emme ve çocukluk dönemleri bile dikkate alınır. Dâhilerin, liderlerin ve medeniyet kafilesinin önde gelenlerinin baştanbaşa yaşamları, genelde çekici olup, hassas ve ilginç noktalarla sahiptir. Onların hayat defterleri, ana rahmine nutfelerinin atılmasından, ömürlerinin son dakikalarına kadar sırlarla doludur.

Bir yıldız parladı ve Meclis”in Ay”ı oldu,
Korkulu kalplerimize sükûnet doldu.

Kur”ân-ı Kerim”de, Hz. Musa”nın çocukluk döneminde oldukça esrarengiz olayların gerçekleştiği açıklanmıştır. Şöyle buyuruluyor: “Yüzlerce masum bebeğin, Musa doğmasın diye, zamanın hükümetinin emri ile başları kesildi; ama ilâhî irade Musa”nın bu cihana ayak basması yönündeydi. Bu yüzden onun düşmanları ona bir zarar verememekle beraber, en büyük düşmanı olan “Firavun” onun eğiticisi ve koruyucusu olmuştu. Kur”ân-ı Kerim”de şöyle buyrulur:



Hani, annene vahyolunan şeyi vah yetmiştik, (şöyle ki: ) Onu bir sandığın içine koy, suya bırak, böylece dalgalar onu sahile ulaştıraracaktır. Onu, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan himayesine alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim. Hani kız kardeşin gezinip, onun bakımını üstlenecek birini size haber vereyim mi? demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin…[1]

Hz. Meryem”in hamilelik dönemi ve Hz. Mesih”in (a.s) doğumu, Hz. Musa”dan daha ilginç ve şaşırtıcıdır. Kur”ân-ı Kerim”de, Mesih”in gelişme ve olgunlaşma dönemi şöyle anlatılıyor:



Demişti ki: “Gerçekten ben, senden Rahman olan Allah”a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).” Demişti ki: “Ben, yalnızca Rabbinden gelen bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için buradayım.” O: “Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz bir kadın değilken.” dedi. “İşte böyle.” dedi. “Rabbin, dedi ki: Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için bu çocuk olacaktır.” Ve iş de olup bitmişti. Böylece ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: “Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.” Altından bir ses ona seslendi: “Hüzne kapılma, Rabbin senin alt yanında bir ark kılmıştır.” Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin.” Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: “Ben Rahman (olan Allah)”a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.” Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: “Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.” “Ey Harun”un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi.” Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: “Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?” (İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah”ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti. Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selâm üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım günde.”[2]

Kur”ân-ı Kerim”in, Tevrat”ın ve İncil”in takipçileri bu iki çığır açıcı peygamberin doğuşlarıyla ilgili söz konusu edilen olayların doğruluğuna tanıklık ettiklerine göre Hz. Muhammed”in (s.a.v) kutlu doğumu sırasında meydana gelmiş olan ilginç olaylara şaşırmamalı ve onları da basite almamalıdırlar. Tarih ve hadis kitaplarında şöyle okuyoruz:

O doğarken Kisra sarayının çatısı yarıldı ve birkaç direği çöktü, ateşperestlerin ateş gedesi söndü, Sava gölü kurudu, Mekke puthanesindeki putlar devrildi, ondan gökyüzüne doğru kilometrelerce mesafeyi aydınlatan bir nur yükselmişti. İran padişahı Nuşirevan ve kâhinler ürkütücü kâbuslar gördüler. O, sünnet olmuş ve göbeği kesilmiş bir biçimde dünyaya geldi ve şöyle dedi:



Allahu ekber, ve”l-hamdu lillahi kesiran, subhanallahi bukreten ve esîla.
Yani; Allah en büyüktür, O”na çokça hamd olsun, sabah, akşam O”nu tesbih ederim.
Bütün bu konular, muteber tarih kaynaklarında ve tüm hadis kitaplarında kaydedilmiştir.[3]

Hz. Peygamber”in Doğum Tarihi

Tarih yazarlarının çoğu Hz. Peygamber”in Amu”l-Fil (=Fil yılı) diye bilinen Milâdî 570 yılında doğduğunu söylerler; zira o, kesin olarak Milâdî 632 yılında dünyadan göçmüştür; dünyadan göçtüğünde 62 veya 63 yaşında idi. Buna göre doğum tarihi Milâdî 570 senesi olur.

Muhaddis ve müverrihlerin çoğu Peygamberimizin (s.a.v) rebiyülevvel ayında doğduğu üzerinde ortak görüştedirler; ama doğum günüyle ilgili olarak farklı görüşler belirtilmiştir. Şia muhaddisleri, doğumun rebiyülevvel Ayının 17″si cuma günü seher vaktinden sonra olduğu üzerinde yoğunlaşırken, Ehlisünnet genellikle rebiyülevvel ayının 12″si pazartesi günü dünyaya geldiğini savunurlar.[4]
Hz. Peygamber”e (s.a.v) Ad Koyma

Yedinci gün gelip çatmıştı. Abdulmuttalip, Allah”a şükür amacıyla bir koyun kurban etti ve bir grubu yemeğe davet etti. Kureyş”ten davetlilerin bulunduğu o büyük kutlamada, torununun adını “Muhammed” koydu. Ona bu ismin Araplar arasında az olduğunu ve çocuk için neden bu ismi seçmiş olduğunu sorduklarında; gökyüzünde ve yeryüzünde övülmesini istedim dedi. Bu konuda Allah Resulü”nün şairi Hassan b. Sabit şöyle der:



Yaratıcı, peygamberi için kendi adından müştak olan bir isim seçmiştir. Bu yüzden (Allah) “Mahmut” (beğenilmiş) ve O”nun peygamberi “Muhammed” (övülmüş)tir.

Yani bu iki kelime bir kökten alınmış ve aynı anlama gelmektedir.[5]

Kesinlikle bu adın seçilmesinde gaybî ilhamların olduğu inkâr edilemez. Şöyle ki, Muhammed adı, Araplar arasında biliniyordu, ama çok az kimse o zamana kadar bu adla adlandırılmıştı. Tıpkı bazı tarih yazarlarının yaptığı araştırmaya göre o güne kadar sadece on altı kişi bu isimle adlandırılmıştı. Şair bu konunda şöyle der:



Hz. Peygamber”den önce Muhammed adı ile adlandırılanlar, sadece on altı kişiydi. [6]
Ahmed, Hz. Peygamber”in (s.a.v) Bir Diğer Meşhur Adı

Hz. Resulullah”ın (s.a.v) yaşam tarihi hakkında azıcık bilgi sahibi olan birisi, onun çocukluğundan beri iki adı olduğunu ve halkın ona her iki adla hitap ettiğini bilir. İsimlerinden biri, saygıdeğer ceddi Abdulmuttalib”in koyduğu “Muhammed” ve diğeri annesi Amine”nin ona verdiği “Ahmed” ismidir. Bu, İslâm tarihinin tartışmasız konularından birisidir. Siret yazarları bu konuyu nakletmişlerdir. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için Sire-i Halebî adlı esere bakabilirsiniz.[7]

Abdulmuttalib”in vefatından sonra, Muhammed”in (s.a.v) kefalet ve bakımı değerli amcası Ebu Talib”e bırakılmıştı. Olağanüstü bir ilgi ve sevgi ile tam kırk iki yıl şefkat kanatlarını onun üzerine gerdi ve pervane misali şem”in etrafında döndü. Onu koruma uğruna malını ve canını feda etmekten çekinmedi. Yeğeni hakkında okuduğu şiirlerin bazısında ona “Muhammed” ve bazısında da “Ahmed” olarak hitap eder. Bu da o dönemde, “Ahmed” isminin onun bilinen isimlerinden biri olduğunu göstermektedir.

—————————————————-

[1]- Taha Suresi, 38-40
[2]- Meryem Suresi, 18-33
[3]- Yakubî Tarihi, 2/5; Biharu”l-Envar, 15/248; Sire-i Halebî, 1/64
[4]- Mukrizi, onun, doğum günü, ayı ve yılı hakkındaki bütün görüşleri toplamıştır. bk. Mukrizi, el-Emta, 3.s.
[5]- Sire-i Halebî, 1/93.s.
[6]- age. 97.s
[7]- İnsanu”l-Uyun Fi Sîreti”l-Emin ve”l-Me”mun, 1/93-100.
Yazar: delidumrul
08-24-2012, Saat:11:08 PM
Yorum Yok
Yalan Söylemek ve Yalanla İlgili Hadisler/Ayetler (sorulu cevaplı detaylı anlatım)


Yalan sıdkın zıddıdır!
“Yalan sıdkın zıddıdır. Dinimiz yalancılığı kötü huyların başında kabul eder ve şiddetle red eder. Kuran-ı Kerim’de küfür bazen kizble ifade edilir. Mükezzib yani yalancı, kâfir manasındadır.”
“Allah adına yalan söyleyen ve hak kendisine geldiği zaman onu yalanlayan kimseden daha zalim kim vardır? Kâfirler için cehennemde yer mi yok?” (Zümer, 32) ayetinde kizb küfür manasında kullanılmıştır.”

“Resulüllah (asm) müslümanın hırsızlık zina içki gibi hakkında had cezası gelen en ağır suçları işleyenlerin bile cennete gidebileceğini belirtir, fakat yalanı müslümana bir türlü yakıştıramaz. Resulüllah’ın (asm) ifadelerinde yalanın sayılan bu günahlardan çok daha çirkin, çok daha aldatıcı bir cürüm, en bayağı bir ahlaksızlık olduğunu belirtir.” (Kimya-yı Saadet)

Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin başıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yalan, rızkı azaltır.) [Ebuşşeyh, İsfehani]

(Yalan, nifak kapılarından biridir.) [İbni Adiy]

(İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.) [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]

(Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buhari]

(Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.) [İbni Mace]

(Pazarcıların çoğu facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söyleyerek alış-veriş yaparlar.) [Hakim]

(Aldatan Cehennemdedir.) [Taberani]

Peygamber efendimiz, yalan söyleyenin ağzının bir taraftan kulağına kadar demir çengelle yırtılacağını, diğer tarafa geçildiğinde, önceki yırtılan tarafın iyi olacağını, sonra iyi olan tarafın tekrar yırtılarak bu şekilde kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edeceğini bildirmiştir. (Buhari)

Bir kimse, Peygamber efendimize dedi ki:
- Bırakamadığım üç günaha tutuldum. Bunlar, zina, yalan ve içki.
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
- Yalanı benim için terket!
Adam, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, (Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söyleyerek verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. (Şir’a)

Büyükler buyuruyor ki:
Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. (Lokman Hakim)

Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazret-i Ali)

Yalancı ile cimri Cehenneme girer. Fakat, hangisi daha derine atılır, bilmem. (Şabi)

Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalbde boğuşur. (Malik bin Dinar)

İçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (Hasan-ı Basri)

Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. (Hazret-i Âişe)

Sual: Birisini üzmemek, kalbini kırmamak için mesela, başka şehirde oturan annem sağlığımı sorduğunda, hasta olsam bile “çok iyiyim” diyorum. Hasta olduğumu söylersem üzülüp vesvese yapıyor. İyiyim dersem caiz midir?
CEVAP
Caizdir, günah değildir.

Sual: Biri yiyecek bir şey ikram edip de sorarsa (veya sormadan), hiç beğenmediğimiz halde “çok güzeldi, ellerinize sağlık” demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Aynı konuşma o kişinin gıyabında geçerse, mesela, ev sahibinden ayrıldıktan sonra birisi “yemek nasıldı, beğendin mi diye” sorarsa, beğenmesek de “evet, güzeldi” demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Yalan olduğu kesin belli olan, kimseyi inandırmayacak bir konuda şaka olarak söylemek mesela, “nasıl bu kadar hızlı geldin” diyen birisine “uçarak geldim” diye şakacıktan söylemek mesela, “kendime özel bir jet aldım” demek caiz mi?
CEVAP
Caizdir.

Sual: Fransa’da yüksek tahsil yapıyorum. Özellikle namazımı kılabilmek için bazen okulda yalan söylemek zorunda kalıyorum. Bu yalan caiz mi?
CEVAP
Fransa gibi İslamiyet ile idare edilmeyen yerlerde, kendimize zararı gelecekse idarecilere yalan söylemek caiz olur. Namaz kıldın ve okula geç kaldın, nerede idin denince, doğru söylersek bir zarar gelme durumu varsa yalan söyleyebiliriz, bu dinimizin emridir. Hatta mecbur kalınca küfrü gerektirici söz bile söylenir, önemli olan kendimize zarar gelmemelidir.

Müşrikler, Hazret-i Ammar’a, babasına ve annesine [Sümeyye Hatuna] işkence edip, sıcak kum içine gömerler ve üzerinde et pişecek kadar sıcak taşları gövdelerine dizerlerdi. Sonra “Lat ve Uzza putu, Muhammed’in dininden iyi de” derlerdi. Demeyince de işkenceyi artırırlardı. Bir keresinde Resul-i Ekrem, (Sabredin ey Yaser ehli! Size vaat edilen yer Cennettir) buyurdu. Yaserlerin müşriklerden gördüğü işkence, dillere destan olmuştur. İşkenceye uğramadığı günleri yoktu. Bir gün Hazret-i Sümeyye’yi iki devenin arkasına bağlamışlar işkence ediyorlardı. Nihayet Ebu Cehlin kamçılarına dayanamayıp şehid oldu. Hazret-i Yaser’i de şiddetli işkence ile öldürdüler. İslam’da ilk şehid olan bunlardır. Hazret-i Ammar, kâfirlerin zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Resul-i Ekrem efendimize, Ammar kâfir oldu dediler. Buyurdu ki:
(Hayır o kâfir olmaz. Baştan ayağa kadar iman ile doludur.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ imanı Ammar’ın tepeden tırnağa bütün vücuduna sindirtmiştir. İman onun et ve kanına karışmıştır. O hak neredeyse orada yer alır. Onun vücudundan herhangi bir şey yemesi Cehenneme yakışmaz.) [İbni Asakir]

(Ammar bin Yaser, iki durumda karşılaştığında mutlaka en doğru olanını tercih eder.) [İbni Mace]

Hazret-i Ammarı serbest bıraktılar. Resulullah efendimiz, mübarek eliyle gözünün yaşını silip teselli buyurdu. Bu hadise üzerine, Nahl suresinin (Allah’a küfredenlere şiddetli azap vardır. Ancak kalbine iman yerleşmiş olduğu halde [küfre] zorlanıp, sadece diliyle söyleyenler müstesna) mealindeki 106. âyeti nazil oldu. Resulullah efendimiz de Hazret-i Ammar’a (Müşrikler eziyet ederse, yine böyle söyle) buyurdu.

Sual: Tariz ve kinayeli konuşmada mahzur var mıdır?
CEVAP
Tariz ve kinayeli ifade kullanmakta mahzur yoktur. Tariz, delalet yolu ile, bir sözü bir manayı karşısındakine anlatmaktır. Mesela karşıdaki kimse cimri ise, ona (Sen cimrisin) demeyip (cimrilik çirkin bir şeydir) demek böyledir.

Kinaye, maksadı, kapalı bir şekilde dolaylı olarak anlatmaktır. Mesela, (Falancanın kapısı herkese açıktır) denince bu kimsenin misafirperver olduğu anlaşılır. Peygamber efendimiz ihtiyar bir kadına, (ihtiyar kadın Cennete girmez) buyurunca kadın üzüldü. Bunun üzerine, (Sen o gün ihtiyar olmazsın) buyurdu. Yani Cennetteki bütün kadınların genç olacağını bildirdi.

İnsanın yalan söylemek zorunda olduğu zaman tariz ve kinaye yollu ifade kullanmasında mahzur yoktur. Mesela bir kimseyi evden arasalar, o kimsenin de acil işi olduğu için gitmek istemese, oğluna, (Ekseriya babam falanca kütüphaneye gider) demesini söylese, günah olmaz. Yahut babası bahçede ise, (Babam evde yok) demesinde mahzur yoktur. Fakat sebepsiz böyle yapması uygun olmaz. Mesela, elindeki güzel bir kalemi görüp, (Bu kalemi sana falanca âlim mi verdi?) diye soranlara, o âlim kalemi vermediği halde, (Allah o âlimden razı olsun) demek uygun olmaz. Çünkü böyle demekle kalemi âlimin verdiğine işaret edilmektedir.

Sual: “Yüzünü gören Cennetlik” veya “Yüzünü gören hacı oluyor” deniyor. Böyle söylemekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Her ikisini de söylemek caiz olmaz. Çünkü bunları söylemek yalan olur. Bir kimseyi görmekle hacı veya Cennetlik olunmaz. Peygamber aleyhisselamı bile gören kimsenin imanı yok ise Cennetlik olamaz. Şaka olarak veya mecaz olarak da böyle şeyleri söylememelidir!

Sual: Ticaretle uğraşıyorum. Bazen yemin ediyor, yalan söylüyorum. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
CEVAP
Her müslüman, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi, kâfirlere de yapmamalıdır!

Satılan malı, aşırı övmemelidir! Çünkü, hem yalan söylemiş, hem aldatmış, hem de zulmetmiş olur. Hatta, doğru olarak da, müşterinin bildiği şeyi söylememelidir! Çünkü, bu da faydasız söz olur. Kıyamette her sözden sual olunacaktır.

Yemin ile satmaya gelince, yalan yere yemin etmek haramdır. Yani büyük günahtır. Doğru yemin ederse, az bir şey için Allahü teâlânın ismini söylemek saygısızlık olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Alış-veriş yaparken, vallahi böyledir, billahi öyle değildir diye yemin eden kimseye ve “bugün git, yarın gel” diyerek sözünde durmayan sanatkâra yazıklar olsun!) [Deylemi]

(Malını yemin ederek beğendirmeye çalışan kimseye kıyamette merhamet edilmez.) [İ. Gazali]

Sual: Yalan yere yemin ederek başkasının hakkını almak günah değil midir?
CEVAP
Yalan yere yapılan yemine, yemin-i gamus denir. Günaha, Cehenneme sokucu yemin demektir. Peygamber efendimize, (Yemin-i gamus)un ne olduğu sorulunca, (Yalan yere yemin ederek müslümanın malını almaktır) buyurdu. (Buhari)

Yalan yere yemin ederek birisinin malını almak, büyük günahlardandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir müslümanın malını, haksız olarak almak için yalan yere yemin eden, Hak teâlânın gazabına uğrar.) [Buhari]

(Birinin malını almak için yalan yere yemin eden, Allahü teâlânın huzuruna cüzzamlı bir facir olarak çıkar.) [İbni Mace]
[Facir; fitneci, fesatçı, günahkâr kimsedir.]

(Yalan yere yemin etmek, evleri harap eder.) [Beyheki]

(Yalan yere yemin eden, Cehenneme gidecektir.) [Hakim]

(Yalan yere yemin, malın yok olmasına sebep olur.) [Bezzar]

(Yalan yere yemin ederek, bir müslümanın malını alana, Cennet haram, Cehennem vacip olur.) [Hakim]

Yalan yere yemin ederek, başkasının malını alan kimse, pişman olursa aldığı malı sahibine, sahibi ölmüşse, vârislerine vermelidir! Vârisleri de yoksa, fakirlere vermelidir! Malını aldığı kimselerle helalleşmeli, onlara dua etmelidir.

Yalanın caiz olduğu yerler
Sual: Yalan hangi hallerde caizdir?
CEVAP
Yalan söylemek haramdır, çok büyük günahtır. Ölmemek için leş yemek caiz olduğu gibi, ölümden kurtulmak için yalan söylemek de caizdir. (Hadika)

Hazret-i Sevbanbuyurdu ki: (Her yalan günahtır. Ancak bir Müslümana faydası dokunan veya bir Müslümanın zararını kaldıran yalan bundan hariçtir.)

Yalanın caiz olduğu yerlerden bazıları şunlardır:

1- Savaşta: Hazret-i Ali otururken düşmanın biri, aniden karşısına kılıçla çıkıp, (Şimdi seni benim elimden kim kurtarabilir?) der. Hazret-i Ali de, parmağı ile adamın arkasını gösterip (Peki dövüşelim; fakat iki kişiyle mi?) der. Düşman, arkamdaki kim diye bakınca, Hazret-i Ali, kılıcını çekip, düşmanını zararsız hâle getirir. Düşman, oturan insana yaptığı kendi hilesini görmeden (Bana hile yaptın?) der. Hazet-i Ali de, (Ama asıl sen beni gafil avlayacaktın ya) der ve şu hadis-i şerifi bildirir:
(Harb hiledir.) [İbni Sünni, İbni Lal]

2- İki Müslümanı barıştırmak için:
Üç günden sonra dargın durmak günahtır. Dargın olan iki Müslümanı barıştırmak için aralarını bulucu yalan söylemek caizdir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İki kişinin arasını bulmak, nafile namaz, oruç ve sadakadan daha faziletlidir.) [Tirmizi]

(İki kişinin arasını düzeltmek ve hayırlı iş için söylenen söz, yalan sayılmaz.) [Müslim]

(İki Müslümanı barıştırmak için, birbirlerine iyi söz getirmek yalan sayılmaz.) [İbni Lal]

Peygamber efendimiz gülümsediği zaman, Hazret-i Ömer sebebini sual edince, buyurdu ki:
(Ümmetimden iki kişi, Allahü teâlânın huzuruna çıktı. Birisi dedi ki:
-Ya Rabbi, bu adamdan hakkımı al!
Allahü teâlâ buyurur:
- Bu adamın hakkını ver!
-Ya Rabbi, bir iyiliğim kalmadı ki nasıl vereyim?

Allahü teâlâ hak sahibine buyurur:
- Bu adamın iyiliği kalmadı. Ne yapacaksın?
- Günahlarımı alsın!

Bu arada Peygamber efendimiz ağlayarak (O gün öyle dehşetli bir gündür ki, o gün başkalarının günahlarını yüklenmek şöyle dursun insan kendi günahının yükünü çekemez.)
Allahü teâlâ, hak sahibine buyurur:
- Başını kaldırıp Cennetin şu muhteşem köşklerine bak!

Hak sahibi baktıktan sonra der ki:
- Evet görüyorum. Bu muhteşem köşkler, hangi şehid, hangi sıddık veya hangi peygamberindir?
- İşte o gördüğün göz kamaştırıcı köşkler, bedellerini ödeyenler içindir.

-Ya Rabbi bunların bedellerini kim ödeyebilir?
- Sen ödeyebilirsin.

- Nasıl ödeyebilirim, neyim var ki?
- Hakkını bu kardeşine bağışlamakla bu köşke sahip olursun.
- Bağışladım ya Rabbi.

Allahü teâlâ buyurur ki:
- Haydi kardeşinin elinden tutup Cennete girin!
Peygamber efendimiz devamla buyurdu ki:
(Allah’tan korkun ve aralarınızı düzeltmeye çalışın! Zira Allahü teâlâ, kıyamet gününde sizin aralarınızı düzeltir.) [Harâiti]

3- İki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için:
Araları bozulmak üzere olan iki Müslümanın aralarının açılmasını önlemek için yalan söylemek caiz olur. İyiliğe vesile olan yalan, fitneye sebep olan doğrudan makbuldür.

4- Eşi ile iyi geçinmek için:
Eşler birbirini idare etmek için yalan söyleyebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Eşini idare etmek için yalan söylemek caizdir.) [İbni Lal]

(Eşler birbirini idare etmek için yalan söylerse günah olmaz.) [Müslim]

İbni Erkam hazretleri, Hazret-i Ömer’e, (Eşim beni sevmiyor. Sevmediğini de yüzüme karşı söyledi. Böyle bir eş ile yaşamak istemem) dedi. Hazret-i Ömer, kadına (Niçin kocanızın yüzüne karşı öyle söylediniz) buyurdu. (Yalan söylememek için. Yoksa burada yalana izin var mıdır?) dedi. Hazret-i Ömer, (Elbette burada yalan söylemeye izin vardır. Bir kadın, kocasını sevmese de, onu üzmemek için, yalan söylerse günah olmaz) buyurdu.

5- Zalimden, bir Müslümanın bulunduğu yeri gizlemek için.

6- Müslümanın malını zalimlerden korumak için.

7- Müslümanı memnun etmek için:
Bir arkadaş beğenip bir kravat alsa veya bir elbise diktirse, bu bizim hoşumuza gitmese de, bu elbise size çok yakışmış demek caiz olan yalana girer. Bir Müslümanı sevindirmek için bir bahane aramalıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Farzdan sonra Allahü teâlânın en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.) [Taberani]

Genel olarak kadınlar, süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldığı bir elbise için, (Bu elbise, sana ne kadar da güzel yakışmış?) demek, yalan olmaz. Çünkü dinimiz, hanımla iyi geçinmek için yalan söylemeyi caiz görmüştür. Hele haklı bir takdiri esirgemek ahmaklıktır.

8- Müslümanın günahını, sırrını ve aybını gizlemek için:
Müslüman gencin biri, iftiraya uğrar. Sonunda idama mahkum olur. İnfaz saatini beklerken, kendisine iftira edenlere, bu arada hükümdara ağzına gelen sözleri sarf eder, sövüp sayar. Bu acı acı bağırmalar, bir müddet devam eder. Hükümdar, saraydan bu feryatları duyar. Fakat ara uzak olduğu için ne söylediğini anlayamaz.

İki vezirinin yanına giden hükümdar, bu gencin neler söylediğini sorar. Birinci vezir, “Hükümdarım bu genç, (Allah, affedenleri aziz eder) hadis-i şerifini söylüyor, “Affedenlerin yeri Cennet” diyor. Sizden af talebinde bulunuyordu” der. Bu söz, hükümdarın hoşuna gider. (Bu genci affettim, serbest bırakın) der. İkinci vezir, hemen atılır: “Haşmetli hükümdarımız, bu veziriniz, zat-ı âlinize karşı, yalan söylüyor. Genç, af istemiyor, size sövüp sayıyordu” der. Hükümdar der ki: (Bre vezir, sen yersiz doğru söylemekle, iki kişinin ölümüne sebep olmak istiyorsun. Şu vezirin yalanı ise bir canı kurtarmıştır. Unutma ki, iş bitiren yalan, fitneye sebep olan doğrudan iyidir.)

Hükümdar, yersiz doğru söyleyen veziri azleder, yerinde yalan söyleyerek bir suçsuzu idamdan kurtaran veziri de kendisine sadrazam yapar.

9 – Fakire ikram için:
Biz satıcı olsak, fakir birisi de gelip beğendiği bir malı almak istese, fakat pahalı gelse, biz o malı on milyona almışsak, fakire, biz bu malı beşe aldık, bir milyon kâr ile size altıya satabiliriz desek bu caizdir, günah olmaz.

10 – Haklı iken, karşısındakine sen haklısın demek:
Eşin biri diğerine sen haklısın derse geçim olur. İkisi de ben haklıyım derse geçim olmaz. İkisi de sen haklısın derse, o zaman o evde ilahi aşk başlar. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]

(Affedin ki affedilesiniz!) [İ. Ahmed]

(Kaba davranana nazik davranır, zulmedeni affeder, sizi mahrum edene ihsan eder, sizden uzaklaşana yaklaşırsanız yüksek derecelere kavuşursunuz.) [Bezzar]

Daha bunun gibi şeylerde yalan söylemek caizdir. Mesela içki içen veya başka bir günah işleyen kimseye sen günah mı işliyorsun diye sorduklarında, kötü örnek olmamak için, hayır günah işlemedim diyebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kötü şeyler yapan, bunları gizlemeye çalışsın!) [Hakim]

Büyükler yalan söylemek gerekince, sözün manasını değiştirerek, doğru söylemeyi tercih etmişlerdir. Mesela Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı (Bu kadar çalıştın, zekat topladın, bize ne getirdin?) dedi. O da, (Beni gözeten vardı, bir şey getiremedim) dedi. O, gözetenden Allahü teâlâyı kastetti. Hanımı ise, Hazret-i Ömer’in onu kontrol eden birini gönderdiğini sandı. Hanımı, Hazret-i Ömer’in evine gidip, kızarak, (Muaz, Resulullahın ve Ebu Bekr-i Sıddık’ın yanında emin idi. Siz niçin onun peşine adam takıyorsunuz?) dedi. Hazret-i Ömer, Hazret-i Muaz’dan işin aslını öğrenince, hanımına bir miktar hediye gönderdi.

Kuyruklu yalan uyduranlar
Sual: Yalanın caiz olduğu yerler var. Adam, bunu ruhsat bilerek, ne kuyruklu yalanlar savuruyor. Ana babasına ve diğer büyüklere karşı akıl almaz yalanlar uyduruyor. Bazen de yalanı meydana çıkınca şaka yaptım diyor. Yalan dinimizde büyük günah değil midir?
CEVAP
Yalan Kur’an-ı kerimde de, hadis-i şeriflerde de büyük günah olarak bildirilmektedir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah’ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur.) [Nahl 105]

Görüldüğü gibi yalan söylemek imana zıttır. Dört hadis-i şerif meali şöyledir:
(Yalan, imana aykırıdır.) [Beyheki]

(Yalan, münafıklık alametidir.) [Buhari]

(Şu üç şeyden biri bulunan kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da münafıktır: Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik.) [Buhari, Ebu Davud]

(Müminde her huy olabilir. Ama, hain olmaz ve yalan söylemez.) [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]

Yalanın zararları ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yalan, Cehennem kapılarından bir kapıdır.) [Hatib]

(Yalandan sakının! Çünkü yalan günaha, günah da Cehenneme sürükler.) [Buhari]

(Yalan rızkı azaltır.) [İsfehani, Ebuşşeyh]

(Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona hıyanet ve yalan söylemez.) [Tirmizi]

(Danışana, yalan söyleyen ona hıyanet etmiş olur.) [İbni Cerir]

Güldürmek için, şakadan da olsa yalan söylemek de caiz değildir. Bir hadis-i şerif meali:
(İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Davud]

Hazret-i Abdullah bin Âmir anlatır:
Ben küçükken, Resul-i Ekrem evimize gelmişti. Oynamaya giderken, annem bana, (Abdullah gel, sana bir şey vereceğim) dedi. Resul-i Ekrem, (Ona ne vereceksin?) buyurdu. Annem de (Hurma vereceğim) dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Eğer bir şey vermeyip aldatmak için söyleseydin, yalan günahı yazılırdı.) [Şir'a]

Yalan olmaz
Sual: Bir şeyi 15 liraya alan kimse, 10 lira ile 5 lira verdiğini düşünerek, 10 lira verdim dese, yalan söylemiş olur mu?

Hayır, yalan söylemiş olmaz; çünkü 10 lira verdiği yalan değildir. Diğer verdiği 5 lirayı söylememiş oluyor, yalan olmuyor. Yine bunun gibi, 15 hurma yemiş olan birine kaç hurma yedin diye sorsalar, o da 10 tane hurma yedim dese, yalan söylemiş olmaz; sadece yediği 5 taneyi söylememiş olur. (F. Hindiyye)

Bunun gibi, biz satıcı olsak, bir fakir de gelip beğendiği bir malı almak istese; fakat pahalı gelse, biz o malı 10 liraya aldığımız halde, (Bu mala 5 lira verdik, size 6 liraya satabiliriz) desek caiz olur, günah olmaz.

Yine bunun gibi sebeplerle, kölenin efendisine, babanın oğluna veya oğlunun babasına yaptığı şahitlikler geçerli olmaz. Mesela baba, bir kimseye 10 sopa vursa, o kimse de babaya 5 sopa vursa, oğluna yemin ettirseler, o da, (Vallahi bu adamın babama 5 sopa vurduğunu gördüm) dese doğru söylemiş olur, yalan olmaz. Söylediği doğru; fakat gizledikleri de vardır. Başka şeyleri gizlemesi, ayrı bir konudur. Babasının vurduğu sopa, büyük ve kalın olabilir. Adamın sopası ince olabilir. Bunlar sorulmazsa, şahit söylemezse yalan olmaz.

Sualde de böyle bir incelik var. Bir 5 lira, bir de 10 lira vermiştir. Birisini söylemeyip, verdiği 10 lirayı söylemesi yalan değildir.

Yalan yere yemin edilmez
Sual: Dinimizde, (Zaruretler haramları mubah kılar) kuralı olduğu halde, S. Ebediyye’de, (Zaruret olsa da, yalan yere yemin etmek caiz olmaz. Tariz, yani iki manalı kelime söyleyip yemin edilir) deniyor. Zaruretler haramları niye mubah kılmıyor?
CEVAP
Tariz söyleyerek bu işten kurtulma imkânı varken yalan söylemek caiz olmaz. Tariz yani iki manaya gelen kelime ile söylemek caiz olur. Mesela, bir kimsenin babasını eşkıyalar götürmeye gelseler, babası bahçede veya komşuda ise, (Vallahi babam evde yok, o, ekseriya falanca kütüphaneye gider) derse, yalan söylememiş olur. Böylece eşkıyalardan kurtulmuş olur. Tariz imkânı da yoksa, zaruret karşısında yalan söylemek o zaman caiz olur.

Güzel yalan, çirkin doğru
Sual: Helal olan yalanla, haram olan doğru nedir? Güzel yalana ve çirkin doğruya bir örnek verir misiniz?
CEVAP
Yalan söylemek haramdır, ama savaşta düşmana karşı helâl, hatta yerine göre farz olur. Müminleri zarardan kurtarmak için, dini korumak, İslamiyet’in bir emrini yerine getirmek için olursa sevabdır. Fitneye sebep olan doğru ise günahtır. (Fitne çıkaran doğru söz, günahtır) ve (Fitneye mani olan yalan, fitneye sebep olan doğrudan iyidir) denmiştir.

Yalanla İlgili Diğer Hadisler;

Ravi: Ali
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Benim hakkımda yalan söylemeyin Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer”
Kaynak: Buhari, İlm 38; Müslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizi, İlm 8, (2662)

Ravi: İbnu’z-Zübeyr
Tanım: Babama dedim ki: “Ben niye senin Resulullah’tan hadis rivayetini işitmiyorum Halbuki falan ve falandan çokça işitiyorum?” Bana şu cevabı verdi: “Evet ben, Müslüman olduğum günden beri Aleyhissalatu vesselam’ı hiç terketmedih ep beraber olduk Ancak O’nun şöyle söylediğini de işittim: “Kim bile bile bana yalan nisbet ederse ateşteki yerini hazırlasın”
Kaynak: Buhari, İlm 38; Ebu Davud, İlm 4, (3651)

Ravi: Muğire İbnu Şu’be
Tanım: Resulullah (aleyhissalatu sa) buyurdular ki: “Benim üzerime söylenen yalan, bir başkası üzerine söylenen yalan gibi değildir Öyleyse kim bile bile bana yalan nisbet ederse cehennemdeki yerini hazırlasın!”
Kaynak: Buhari, Cenaiz 34; Müslim, Mukaddime 4, (4); Tirmizi, İlm 9, (2664)

Ravi: Safvan İbnu Süleym
Tanım: Ey Allah’ın Resulü! dedik, “mü’min korkak olur mu?” “Evet!” buyurdular”Pekiyi cimri olur mu?” dedik, yine: “Evet!” buyurdular Biz yine: “Pekiyi yalancı olur mu?” diye sorduk Bu sefer: “Hayır! buyurdular
Kaynak: Muvatta, Kelam 19, (2, 990)

Ravi: İbnu Mes’ud
Tanım: Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur Sonunda Allah nezdinde “yalancılar” arasına kaydedilir
Kaynak: Muvatta, Kelam 18, 2,(990)

Ravi: Behz İbnu Hakim an ebbihi an ceddihi
Tanım: Resulullah bururdular ki: “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona”
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 88, (4990); Tirmizi, Zühd 10, (2316)

Ravi: Esma
Tanım: Bir kadın gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Benim bir kumam var Ona karşı (yalan söyleyerek) kocamın vermediği şeyle karnımı doyurmuş göstersem bana bir mahzur getirir mi?” diye sordu Aleyhissalatu vesselam: “Verilmeyenle karnını doyurmuş gösterip övünen, tıpkı, iki alan elbisesini giyen gibidir” cevabını verdi
Kaynak: Buhari, Nikah 106; Müslim, Libas 127, (2130); Ebu Davud, Edeb 91, (4997)

Ravi: Abdullah İbnu Amir
Tanım: Bir gün, Resulullah (sav), evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: “Hele bir gel sana ne vereceğim!” dedi Aleyhissalatu vesselam anneme: “Çocuğa ne vermek istemişim?” diye sordu “Ona bir hurma vermek istemiştim” deyince, Aleyhissalatu vesselam: “Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdular
Kaynak: Ebu Davud, Edeb 88, (4991)

Ravi: Esma Bintu Yezid
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: “Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi ademoğluna haramdır: Bu üç yere gelince: 1) Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı, 2) Harpte söylenecek yalan Çünkü harp bir hileden ibarettir 3) İki Müslümanın arasında sulhu sağlamak kasdiyla söylenen yalan”
Kaynak: Tirmizi, Birr 26, (1940)

Ravi: Ümmü Külsüm Bintu Ukbe
Tanım: Resulullah (sav)’ı işittim, diyordu ki: “İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip, hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir”
Kaynak: Buhari, Sulh 2; Müslim, Birr 101, (2605); Ebu Davud, Edeb 58, (4921); Tirmizi, Birr 26, (1939)

Ravi: Safvan İbnu Süleym ez-Zühn
Tanım: Bir adam: “Ey Allah’ın Resulü! Ben karıma yalan söyleyeyim mi?” demişti Aleyhissalatu vesselam : “Yalanda hayır yoktur” buyurdular Adam: “Vaadde bulunmama, lehinde söylememe ne dersiniz?” diye tekrar sordu: Aleyhissalatu vesselam da: “Öyleyse sana bir vebal yok!” buyurdular
Kaynak: Muvatta, Kelam 18, (2, 990)


Yalanla İlgili Ayetler;

- Birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayın (2/188)

- Gerçeği sürekli ters yüz eden, günaha düşkün olan herkesin vay haline (45/7)

- İşte böyle; kim Allah’ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının yalan söz söylemekten de kaçının (22/30)

- Ki onlar yalan şahidlikte bulunmayanlar boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir (25/72)

- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran aşağılık (68/10)

- İş hükme bağlanıp-bitince şeytan der ki: “Doğrusu Allah size gerçek olan va’di va’detti ben de size vaadde bulundum fakat size yalan söyledim Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu yalnızca sizi çağırdım siz de bana icabet ettiniz Öyleyse beni kınamayın siz kendinizi kınayın Ben sizi kurtacak değilim siz de beni kurtacak değilsiniz Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım Gerçek şu ki zalimlere acı bir azab vardır” (14/22)

- Onlardan öyleleri vardır ki dillerini kitaba doğru eğip bükerler siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye Oysa o kitaptan değildir “Bu Allah katındandır” derler Oysa o Allah katından değildir Kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı (böyle) yalan söylerler (3/78)

- Kim de cimrilik eder kendini müstağni görürse (92/8)

- Ve en güzel olanı yalan sayarsa (92/9)

- Biz de ona en zorlu olanı (azaba uğramasını) kolaylaştıracağız (92/10)

- Ey iman edenler ! Allah’tan korkun ve doğrularla beraber olunuz! (Tevbe: 9/119)


[Resim: yalan_29188.jpg]
alıntıdır.
Yazar: delidumrul
08-24-2012, Saat:11:01 PM
Yorum Yok
..MUTLULUĞUN FORMÜLÜ 40 AYETTE..

[Resim: mutluluunforml40ayette.jpg] 1- İsra 37: Kibirli olma, alçakgönüllü davran.

2- Müddesir 1-5: Kendini fazla abartma.

3- Tekvir 25-27: Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma.

4- Bakara 156: Onlar baslarina bir musibet geldigi zaman: "Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na dönecegiz." derler.

5- Beled 5-6: Her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme.

6- Hucurat 10: Büyüklük kompleksine kapılıp, insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma.

7- Muhammed 7: İyiliği karşılık beklemeden yap.

8- Rum 21: Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster.

9- Vakıa 83-87: Ölümden korkmak yerine, ölüm gerçeğiyle yüzleş.

10- Bakara 263: Yaptığın iyilikleri unut. Anlatarak onları kıymetsizleştirme.

11- Furkan 63: Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine. Öfkenin dinmesini bekle.

12- İnşirah 1-3: Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur. İhtirasını törpüle.

13- Maun 4-5: Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma. Söyleyeceklerini iyi tart.

14- Mücadele 7: Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma.

15- Rahman 7-9: Çıkarcı olma. Adil davran.

16- Tekasür 1-2: Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme.

17- Tevbe 40: En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma.

18- Fatır 19-22: Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine, senden zor durumda olanları görüp rahatla.

19- Fecr 27-28: En sevdiğin şeyleri, başkalarıyla paylaşmanın keyfine var.

20- Hakka 33-35: Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için asla feda etme.

21- Haşr 10: Muhatabına güvenmek istiyorsan, önce sen güvenilir ol.

22- Kalem 1-2: Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma. Gücünü insanların yararına kullan.

23- Münafıkun 4: Bencil olma, tebrik etmeyi bil.

24- Saff 2: Yalandan uzak dur.

25- Yusuf 32-33: Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin, hayatını esir almasına izin verme.

26- Ankebut 41: İyi bir dostun, paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma.

27- Al-I İmran 92: İyilik yapma arzunu, şarta bağlama. Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma.

28- En'am 50: Önyargılarla hayatı kendine zehir etme.

29- En'am 60: Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler, hayatının kâbusu olmasın.

30- Felak 1-5: Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç.

31- Hacc 46: Kendini, hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullama.

32- İbrahim 42: Merhametli olmaktan asla vazgeçme.

33- İsra 23: Anne ve babana 'üff' bile deme.

34- Nisa 149: Kendini sürekli övmekten uzak dur.

35- Yunus 12: Vazgeçilmez olmadığını Kabul et.

36- Enfal 56: Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma.

37- Furkan 43: Heveslerini kendine ilah edinme.

38- Necm 3: İnanma duygunu diri tut.

39- Nisa 58: Karar verirken, vicdanının sesini duymazlıktan gelme

40- Fatiha-1: Alemleri ve seni yaradan Rabbine daima teşekkür ve hamd duygularıyla dolu ol .
Yazar: delidumrul
08-24-2012, Saat:10:56 PM
Yorum Yok
Kütüb-i Sitte hakkında ayrıntılı bilgi ve Kütüb-i Sitte nin tamamı


bilgisayarınıza indirmek be bilgisayarınızda kullanmak için tıklayın

Meşhur altı sahih hadis kitabı. Hadis mecmualarının en sahihleri kabul edilen; Buhârî ve Müslim'in el-Câmiu's-Sahih'leri ile Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve ibn Mâce'nin Sünen'leri; hadis tasnifinin altın çağı olan Hicrî üçüncü yüzyılda telif edilmiş olmak, mümkün mertebe sahih hadisleri ihtiva etmek, konulara göre tasnif edilmek (alelebvâb)... gibi ortak özelliklerinden dolayı, daha sonraki asırlarda Kütüb-i Sitte: Altı Kitap, ortak adıyla şöhret bulmuştur. Bazı âlimler, az da olsa zayıf ve mevzu hadisler ihtiva ettiği için İbn Mâce'nin Sünen'i yerine İmam Mâlik'in Muvatta'ı veya Dârimî'nin Sünen'ini Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı kabul etmişlerdir.

Buhârî ve Müslim'in Câmi'leri, Sahıhayn (İki Sahih) adıyla, müellifleri daha hayattayken büyük bir üne kavuşmuş, bunları Ebu Davud, Tirmizî ve Nesâi'nin Sünen'leri takip etmiş ve hadis âlimleri arasında bu kitaplar Usûl-i Hamse (Beş Temel) diye büyük bir kabul görmüştü. Ebu'l-Fazl Muhammed İbn Tahir el-Makdisî (H.507)'nin Usûl-i Hamse'ye yazdığı ve sahabeyi alfabetik olarak sıralamak suretiyle onlardan nakledilen, belirli kitaplardan bulunan hadislerin kaynağını göstermek için yazıları kitaplar anlamına gelen etrafa İbn Mâce'nin Sünen'ini de eklemesi ve Şurûti'l-Ümmeti's-Sitte (Altı İmamın Şartları) adlı kitabını telifiyle muteber hadis kitaplarının grub adı bundan sonra, İbn Mâce'nin de ilave edilmesiyle Kütüb-i Sitte olarak meşhur olmuştur.

Böyle bir isimlendirme, Kütüb-i Sitte içinde zayıf, hatta mevzu (bilhassa İbn Mâce'de) hiç bir hadis bulunmadığı, onlar dışındaki hadis kitaplarında da sahih hadis olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Buhârî ve Müslim başta olmak üzere, Kütüb-i Sitte müelliflerinden hiç biri, kendi kitaplarına sahih hadislerin tamamını aldıkları, kitaplarındakilerin dışında sahih hadis bulunmadığı şeklinde bir iddiada bulunmamışlardır. Esasen bir hadisin sıhhati, hangi kitapta bulunduğuna bakarak değil, onu nakleden kişilerin haline bakılarak tesbit edilebilir. Diğer taraftan bu altı imam, kendilerinden önce derlenmiş olan yazılı ve sözlü hadis kaynaklarından yararlanarak bu eserleri meydana getirmişlerdir. Bu değerli eserlerin tasnifine, kendilerinden önceki çalışmalar zemin hazırladığı gibi, hadis tasnifi onlardan sonra da devam etmiştir.

İlmî çevrelerde büyük bir kabul gören Kütüb-i Sitte ile ilgili çok sayıda ve hacimli çalışmalar yapılmıştır. Bunların büyük bir kısmı bu kitapların şerhi (açıklaması), ravilerinin durumları, cem (mükerrerleri çıkararak birlikte rivayet ettikleri hadisleri bir araya toplama) ile ilgilidir. Kütüb-i Sitte hadislerini bir araya toplayıcı çalışmalardan biri, Beğavî'nin (H.516) Mesâbîhu's-Sünne'sidir. Hadisleri, senedlerini hazfederek kitabına alan Beğavî eserini Sünen tarzında tasnif etmiş, Kütüb-i Sitte ve Dârimî'nin Sünen'inde bulunan hadisleri 4434 hadiste toplamıştır. Bu konuda yapılan önemli bir çalışma da İbnu'l-Esîr'in (H.606) Câmiu'l-Usûl li Ehâdisi'r-Rasûl isimli eseridir. İbnu'l-Esîr, İbn Mâce hariç Kütüb-i Sitte ile Muvatta'da bulunan hadisleri,-mükerrerlerini çıkararak- alfabetik tarzda tertib ettiği kitaplar ve onların alt başlıkları olan bablar halinde tasnif etmiştir. 9523 hadis bulunan bu eser Kütüb-i Sitte adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Kütüb-i Sitte'yi oluşturan kitaplar ve özellikleri:

1. Buhârî ve el-Câmiu's-Sahîh'i: Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buhârî (H. 194-256/M.810-870) 40 yıl süren ilmî seyahatler esnasında toplamış olduğu engin hadis malzemesini 16 yılda tasnif ederek, "el-Câmiu's Sahîhu'l-Müsnedü'l-Muhtasar min Umûri Rasûlillahi (s.a.s) ve Sünenihi ve Eyyâmih" adlı eserini yazmıştır. Hocası İshak b. Rahuye'nin, "Rasûlüllah'ın sahih hadislerini muhtasar bir kitapta toplasanız" tavsiyesiyle hareket eden Buhârî, 600.000 hadis arasında seçtiği 7275 hadisi, 97 kitap ve 3400 den fazla bab'a (alt bölüm) yerleştirmiş, konuları geldikçe aynı hadisi bir kaç yerde daha tekrar etmiştir. Bu nedenle, mükerrerler dışındaki toplam hadis sayısı 3-4 bin civarına inmektedir. Buhârî, tercüme denilen bab başlıklarında konuyla ilgili âyet ve hadislerden iktibaslar yapar, âlimlerin ve bazan kendisinin görüşlerine yer verir, direkt veya endirekt yollarla tercihlerini ihsas ettirir. Tercemelerde verdiği hadis ve haberlerin çoğu muallak (senedsiz veya eksik senedli)tır. Daha önceki hadis mecmualarında pek görülmeyen bu usul Buhâri'ye hastır. Bu nedenle, "Buhârî'nin fıkhı tercemelerindedir" sözü yaygınlaşmıştır. (Yekünü 1341 olan bu tür) muallak hadisler, Buhârî'nin kitabına verdiği isimden de anlaşılacağı gibi, sahih hadislerin dışındadır. Tercümelerde Buhârî'nin verdiği bilgiler, hadislerin ihtiva ettiği fıkhı malumatı kavramada çok faydalıdır. Bütün âlimlerin ittifakıyla hadis mecmualarının ensahihi kabul edilen el-Câmiu's-Sahîh, türkçeye de tercüme edilmiş, mükerrerlerinin çıkarıldığı Tecrid'i de tercüme ve şerhiyle, Diyanet İşleri Başkanlığınca basılmıştır.

2. Müslim'in el-Câmiu's-Sahîh'i: Ebu'l-Hüseyn Müslim b. Haccâc (H.202-261), 300.000 hadis arasından seçerek tasnif ettiği kitabına, "el-Camiu'l-Müsnedü's-Sahîh" ismini vermiş, mukaddimede tasnif metodunu açıklamıştır. Buhârî'nin yaptığı gibi bab başlıklarında bilgi vermemiş, hatta, bab başlığı dahi tanzim etmemiş, sadece "bab" demekle yetinmiştir. Bugün eldeki Müslim nüshalarında bulunan bab başlıkları, eseri şerheden İmam Nevevî'ye aittir. Müslim kitabına, mevkuf ve maktu hadisleri almamış, muallaklara ise çok az yer vermiş, hadisleri konularına göre bölmemiş, hadisi en çok ilgili olduğu yerde nakletmiş, metin ve sened olarak benzerlerini bir arada ve kısaltarak tekrar etmiştir. Bu yönüyle Müslim Buhârî'den daha derli topludur. Bu ve benzeri özelliklerinden dolayı bazı âlimler (mesela Mağribliler) Müslim'i Buhâri'ye tercih etmişlerdir. Müslim'in Câmi'i, 54 kitap, 1322 bab, mükerrerler dışında 3033 hadis ihtiva etmektedir. Kadı İyaz ve İmam Nevevî başta olmak üzere pek çok âlim Müslim'i şerhetmiştir. Müslim, sade, metin ve şerhli olarak türkçeye tercüme edilmiştir.

3. Tirmizi'nin Câmi'i: Ebu İsa Muhammed b. İsa et-Tirmizi'nin (H: 209-279) Cami'i, es sünen ismiyle de maruftur. Devrin âlimlerinin tetkikine sunuları ve takdir edilen Sünen-i Tirmizi, 46 kitap, 2496 bab ve 4000 hadis ihtiva etmektedir. Hadisçilik açısından Müslim'e, fıkhu'l-hadis (hadislerde bulunan çeşitli hükümler) yönünden de Buhârî'ye ait özellikleri, onlara yakın ölçüde kitabında toplayan Tirmizi, bab başlığı altında hadisleri sıraladıktan sonra şu işlemleri yapar; hadisin sıhhat durumunu (sahih, hasen, zayıf, hasen-sahih, garib...), ravilerin durumunu, varsa seneddeki illetleri, hadisin diğer tariklerini, sahabilerin o konudaki başka rivayetlerini, bu hadislerle ulemânın nasıl amel ettiğini, ittifak ve ihtilaflarını... açıklar. Hadislerden istifade için çok faydalı olan bu açıklamalar onları, amel edilebilir hale getirir. Tirmizi üzerine de pek çok şerh yazılmış ve eser türkçeye tercüme edilmiştir.

4. Ebu Davud'un Sünen'i: Ebu Davud Süleyman b. Eş'as es-Sicistânî'nin (H: 202-275) kitabı, ahkâmla ilgili hadislerin tasnif edildiği Sünen türünün en güzel örneğidir. Kitabına, 400.000 hadis arasından seçtiği 4000 hadisi aldığını, bunların da dört hadiste özetlenebileceğini belirten Ebu Davud; sahih, hasen, leyyin ve amel edilebilir derecedeki zayıf hadisleri Sünen'ine aldığını söyler. Kitabında zayıf hadislerin mevcudiyetini kabul eden Ebu Davud, muhaddislerin ittifakla terkettikleri herhangi bir hadisi Sünen'ine almamıştır. 40 kitaptan oluşan Sünen'e pek çok şerh yazılmış, eser türkçeye de tercüme edilmiştir.

5. Nesâî'nin Sünen'i: Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (H: 215-303), sahih ve zayıf hadislerden derlediği es-Sünenü'l-Kübrâ'sını istek üzerine, sadece sahih hadisleri almak üzere ihtisar etti ve bu yeni eserine el-Müctebâ adını verdi. Kütüb-i Sitte içinde Nesâî denince, işte bu Müctebâ kasdedilir. Sünenler içinde en az zayıf hadis ve cerhedilmiş ravisi olan mücteba, Sahihayn'dan sonra üçüncü kitap olarak kabul edilir. Nesâî, hadisler arasındaki çok küçük rivayet farklarını dahi göstermiş ve rical tenkidinde büyük bir hassasiyet göstermiştir. 51 kitap ve yaklabıh 2400 babtan oluşan Müctebâ, türkçeye çevrilmiştir.

6. İbn Mâce'nin Sunen Ebu Abdullah Muhammed b. Yezıd el-Kazvînî'nin (H: 209-273) Sünen'i, 37 kitap, 1515 bab ve 4341 hadis ihtiva eder. Bu hadislerin büyük bir çoğunluğu, diğer beş kitapta (usûli hamse) mevcuttur veya sahih ve hasen durumundadır. ibn Mâce'deki hadislerin 613 ünün isnadı zayıf, 99 unun isnadı ise, yok hükmünde veya münker ya da yalanlanmıştır. Bilhassa, şahıs, kabile ve şehirlerin faziletleriyle ilgili hadislerin çoğunun uydurma olduğu söylenmiştir. Ancak, VI. asırdan sonra Kütüb-i Sitte'nin altıncı kitabı olarak kabul edilen İbn Mâce, tertibi, tekrardan uzak ve kısa olusu ile oldukça değerlidir. Muhammed Fuad Abdülbâkı tahkikiyle yapılan baskı, pek çok ilmî kolaylıklar sağlamış, eserdeki zayıf yönlere işaret edilmiştir. Bu baskı esas alınarak Sünen, şerhi de yapılmak suretiyle türkçeye çevrilmiştir.


bilgisayarınıza indirmek be bilgisayarınızda kullanmak için tıklayın
[Resim: kutub-i-sitte23388025165.jpg]
alıntı...


 
Yazar: delidumrul
08-24-2012, Saat:10:55 PM
Yorum Yok
KUR’ÂN-I KERÎM’DEN PEYGAMBERLERIN DUALARI

[Resim: teleskopum_2006-05-29_185645_DUA.jpg]

“Dua ibadetin ta kendisidir” buyuruyor Allah Rasulü…



* "Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." (Araf, 23)



* "Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma." (Araf, 47)



* "Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin." (Bakara, 32)



* "Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın." (Bakara 128)



* "Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine, 4-5)



* "Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter." (Tahrim, 8)



* "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin." (Haşr, 10)



* "Rabbim! İlmimi arttır." (Taha, 114)



* "Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın." (Enbiya 89)



* "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah''''''''ım! Hamd âlemlerin Rabbi Allah''''''''a mahsustur." (Yunus, 10)



* "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru." (Bakara, 201)



* "Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin. Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah, vaadinden dönmez.” (Al-i İmran, 8-9)



* "Ey mülkün sahibi olan Allah''''''''ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin. Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin." (Al-i İmran, 26-27)



* "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım." (Ahkaf, 15)



* "Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru. Ey Rabbimiz! Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da, kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır." (Mümin, 7-8-9)



* “Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah''''''''a mahsustur. O yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah''''''''ın gücü her şeye hakkıyla yeter. Allah insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Fatır, 1-2)



* "Ey Rabbim! Beni, bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!" (Neml, 19)



* "Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah''''''''a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle." (Furkan 74)



* "Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Müminun, 109)
Yazar: mevthawk
08-24-2012, Saat:10:53 PM
Yorum Yok
Sizce internetteki bilgilerin ağırlığı kaç ton veya gram?

Bilim adamları, internetteki tüm bilgilerin ağırlığını hesapladı. Hesaplarda Einstein’ın e=mc2 formülü kullanıldı.

Californina Üniversitesi profesörlerinden John Kubiatowicz geçtiğimiz günlerde bir tartışmanın fitilini ateşledi; bir e-kitabın, veri yüklendikçe ağırlaştığını öne sürdü.

Kubiatowicz 4 gb’lık bir e-kitabın dolu olduğunda ağırlığının gramın milyarda birinin milyarda biri kadar, yani 0.000000000000000001 gram artacağını hesapladı.

YouTube’da yayın yapan Vsauce bilim kanalı aynı prensiple internetteki tüm bilgilerin ağırlığını hesapladı.

Bir çilek ağırlığında

İnternette 5 milyar Terebayt miktarında olduğu tahmin edilen verilerin toplamının 50 gram, yani bir çilek ağırlığında olacağı ortaya çıktı.

Tüm bu hesaplarda ünlü bilim adamı Albert Einstein’ın ‘e=mc2’ formülü baz alındı. Formül, enerji arttıkça kütlenin de arttığını ortaya koyuyor.

Buna göre, verileri internet ortamına kaydetmeye yarayan elektronlar enerji yayıyor. Bu enerji de kütleye dönüşüyor.
[Resim: internetinagrlgrzf.jpg]
Habertürk
Yazar: mevthawk
08-24-2012, Saat:10:53 PM
Yorum Yok
İnternette bunu sakın yapmayın!

[Resim: internetdk.jpg] İnternet kullanıyorsanız bu uyarıyı mutlaka dikkate alın yoksa...

Güvenliğinden emin olunmayan ortak alanlardan veya yabancı kişilere ait bilgisayarlardan internet bankacılığı işlemleri yapılmaması gerektiği bildirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü uzmanları, kamuya açık internet erişimlerinde, önceki kullanımlarda casus bir yazılım yüklenmediğinden emin olduktan sonra bankacılık işlemi yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Güvenli alışveriş siteleriyle ilgili iki önemli husus olduğunu belirten uzmanlar, alışveriş yapılan web sitesinin veri iletişimi açısından güvenilir olup olmadığını anlamanın yollarından birisinin, kredi kartı ile ilgili bilgilerin girileceği sayfanın, internet adresinin başlangıcında bulunan "http://" ibaresinin "https://"ye dönüşmüş olması olduğunu vurguladı.

Uzmanlar, "İnternet adresinin başlangıcının bu şekilde değişmiş olması, ilgili firmanın sanal mağazasının bulunduğu sitenin bir güvenlik protokolünü kullandığının açık bir göstergesidir. Güvenlik protokolleri kullanımda iken bağlanan kişi ve bağlanılan site arasında değiş tokuş edilen veriler şifrelenir. Bu işaretler görüldüğünde işlemin güvenli olma ihtimali artmış demektir."

Alışveriş veya online bankacılık yapılacak bir site açıldığında, internet tarayıcısının (İnternet Explorer, Mozilla ve Netscape gibi) alt kısmında bir kilit işareti görüldüğünü ifade eden uzmanlar, "İnternet tarayıcınızın sağ alt tarafında bulunan kilit ikonu kilitlenmiş olan ve aynı zamanda anahtar ikonunun kırık olmadığı sayfalar, bu ikonların bulunmadığı sitelere kıyasla daha güvenli alışveriş yapabilecek sayfalardır. Bu ikonlar tarayıcı sürümlerine göre ve güvenlik sertifikasının alınmış olduğu sertifikasyon kurumuna göre değişiklik gösterebilmektedir" uyarısında bulundu.
[Resim: internet3f.jpg]
CİHAN

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 8 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 8 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 326

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 700

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,567

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,169

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,353

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,668

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,659

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 2,998

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,562

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,721
Task