Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: intikamcı
10-29-2012, Saat:02:27 AM
Yorum Yok
destiizdivaç gibi aptal tv programlarının yurdum dışındaki versiyonu
ilk saniyelerdeki uçan tekmeye dikkatSmile

Yazar: mevthawk
10-28-2012, Saat:07:15 PM
Yorum Yok
Annelerimizden Öğrendiklerimiz....

IYI YAPILMIŞ BIR IŞI TAKDIR ETMEYI:
'Bana bakin, çıkın birbirinizi dışarda gebertin, evi daha yeni
temizledim...!!!'

DUALARIN GUCUNU:

'Yat kalk dua et ki baban müzik setinin bozulduğunu
farketmedi...'

ZAMANA KARŞI YARIŞMAYI:
'O oyuncaklarını topla yoksa bi tekme attığım gibi hepsini karşı
sahilden toplarsin..'

MANTIKLI DÜŞÜNMEYI:
'Ben öyle dıyosam öyledir...!!!'

İLERİ GÖRÜŞLÜ OLMAYI:
'Çıkmadan Önce temiz bi Çamaşır giy.. yolda Allah korusun başına
bişi gelir kirli çamaşırla etrafa rezil olursun.'

HAYATIN TRAJIKOMIK YANLARINI:
'Sen daha orda gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldürücem... '

HAYATIN ÇELİŞKILERLE DOLU OLDUĞUNU:
'Kapa çenenı ve çorbanı iç ..!!'

DAYANIKLI OLMAYI:
' O ıspanak bitene kadar sofradan kalkmak YO K..!!!'

HAVA RAPORU TAHMINI YAPMAYI:
' Şu dağınıklığa bak... yabancı biri görse odanın ortasından kasırga geçmiş sanır...'

ABARTMAYI:
'Sana 500 bin defa söyledim kirli ayakkabılarinla içeri yürüme diye..!!'

DAVRANIŞ PSİKOLOJİSİNİ:
'Babana çekiceĞine biraz bana çekseydin noolurdu ...'

OLAĞANÜSTÜ DURUMLARA HAZIRLIKLI OLMAYI:
'Dinleme bakalım anne sözü dinlemee...!!! 'Kafana meteor düşücek kenara çekil' diye bağırsam onu bile dinlemez sin di mi......!!!!'

KISKANMAYI:
' Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bi aileye sahip olmayan kaç milyon çocuk var biliyo musun...'

SABIRLI OLMAYI;
'Baban eve gelsin, sen görürsün''

HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI;
'Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı'

DİYALOG KURMAYI;
'Sana bir şey sorduğumda cevap ver...!!'
'Ne söyleyeyim anne?'
'Sus!! Bana cevap verme!!!'

TIP BİLGİLERİNİ;
'Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin, göreceksin gününü'

OLGUN OLMAYI;
'Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla
büyüyemezsin.'

GENETİK BİLGİLERİ;
'Sen de o lanet olası babana çektin.'

BİLGELİĞİ;
'Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman.'

V E ...
ADALETİ;
'Bir gün senin de çocukların olacak.. inşallah onlar da sana senin şimdi bana yaptıklarını yaparlar...'


[Resim: 6sGHH.jpg]
Yazar: mevthawk
10-27-2012, Saat:09:14 PM
Yorum Yok
TEK GAYEMİZ MUTLULUK MU

[Resim: gSksr.jpg]
Daha birkaç yıl önce evlenen kızının sızlanmaları son günlerde iyiden iyiye artmıştı. Görünürde bir sıkıntıları yoktu halbuki. Kocasının iyi bir işi vardı. Evini, ailesini ihmal etmezdi. Biraz huysuzluğu vardı ama olurdu o kadar. Kızı da yıllardır hayal ettiği mesleği yapıyordu. Sağlıkları, sıhhatleri yerindeydi. Birkaç kez torun beklediğini çıtlatacak olmuştu, ama daha zamanı değil deyip susturmuşlardı. Anlayacağınız her şey istedikleri gibiydi. O zaman neden her geldiklerinde suratları bir karış oluyordu bu çocukların… Geçenlerde kardeşine “Çok mutsuzum” demiş. Sebep? İstedikleri eve paraları yetmiyormuş, daha çok çalışmaları gerekiyormuş. Tanıdık geldi değil mi bu hikaye? Pek çok anne baba son zamanlarda sıkça karşılaşıyor böylesi durumlarla.

TEK GAYEMİZ MUTLULUK OLUNCA

Geçenlerde bir televizyon dizisinde birbirini seven bir adam ve kadın evlilik konusunda konuşuyorlardı. Adam “Ama ben seni mutsuz ederim” dedi. Kadın hiç oralı olmadı, “Ben seninle mutsuz olmaya da razıyım” diye cevapladı sevdiği adamı. Doğrusu hiç de alışık olmadığımız türden bir diyalogtu bu. Çünkü artık bütün evlilikler, birliktelikler, aile ve arkadaşlık ilişkileri ‘mutluluk’ şartıyla kuruluyor. Tersi olduğu anda ipler kopuveriyor. Mutsuz olmayı bile göze alarak, birini yaşatabileceği sıkıntılara, zorluklara rağmen sevebilmek dünyanın en zor işi. “Mutsuzluk korkusu, bu kuşağın hastalıklardan biri. Reklamlar, diziler, filmler, çevremizde öyle bir mutluluk balonu şişirdi ki, uçup gidişini hayranlıkla izlediğimiz bu balon, bir türlü binemediğimiz, umutla beklediğimiz bir hasrete dönüştü. İdealize ettikçe şişen talepler, çekingenliği de büyüttü. Mutluluk beklentisini abarttıkça mutsuz olduk.” diyor Can Dündar bir yazısında. Haklı da…

Bu dünyanın büyük bir imtihan salonu olduğunu çok sık unutmaya başladık. En ufak bir kedere, en küçük bir sıkıntıya tahammülümüz yok. Sabrı, tevekkülü aklımızın ucundan geçirmiyoruz. Hastalandığımızda dünya başımıza yıkılıyor, işten atılıyoruz; acep nedendir diye sormayıp suçlu arıyoruz. Ailemizde bir sıkıntı baş gösteriyor, “Bu imtihanın hikmeti nedir?” diye düşünmek yerine “Eyvah mutluluğumuz alt üst oldu” diye karalar bağlıyoruz.

“MUTSUZ” OLMAKTAN AKLIMIZ ÇIKIYOR

Başına bir musibet gelen pek çok kişinin ilk söylediği söz artık “Neden ben?” oluyor. “Mutsuz” olmaktan aklımız çıkıyor. Ömrümüzün her anını güllük gülistanlık geçirmek istiyoruz. Hiç üzülmeyelim, gözyaşı dökmeyelim, gülelim, eğlenelim. İyi hoş da o zaman imtihan sırrı nerede kalacak? Izdıraptan, sıkıntılardan arınmış bir hayat süreceksek neden cennette değiliz de dünyada sürdürüyoruz fani ömrümüzü? Böyle düşünmemizin en temel sebebi dünya hayatına bakışımızın değişmesi. Bizden önceki kuşaklar ‘dünya imtihanı’nın daha çok bilincindeydi. Bu yüzden onlar savaşları, yokluğu, yoksulluğu büyük bir tevekkülle karşıladılar. Her durumda kulluk bilinciyle davranıp şükürden geri durmadılar. Dünya hayatında sevinçler kadar acıların, ızdırapların da olacağı bilgisine sahip olduklarından “mutlu olmak” onlar için hiçbir zaman hayatın tek ve biricik hedefi olmadı. Allah’ın razı olduğu bir kul olmak bizden önceki nesiller için çok daha hayati bir meseleydi.

Bizler ise ne yazık ki yaşadıklarımıza “tevekkül” penceresinden bakmaktan gitgide uzaklaşıyoruz.

Gözümüzü diktiğimiz televizyon ekranında bütün reklamlar neye sahip olursak daha mutlu olacağımızı söylüyor. Falan marka arabamız olursa dünyada bizden iyisi olmaz, filan konutlarından ev alırsak yüzümüz hep güler, şu marka buzdolabı mutluluğumuzu tamamlar, bu cep telefonuyla her sıkıntımız hallolur. Televizyon dizilerinde hikayeler hep mutlu sona ulaşmak içindir; sevdiğine kavuşmak isteyen bir aşık kendi mutluluğu uğruna sayısız insanın hayatını alt üst etmeyi göze alır. Nefes alıp vermemizin tek gayesi, bütün istek ve arzularımızın gerçekleştiği problemsiz bir hayata sahip olmaktır sanki. Çocukluktan itibaren girilen bütün sınavlar, kazanılan başarılar, ailemizi bile ikinci plana atmamıza yol açan kariyer planları hep kusursuz bir ömür geçirelim diyedir. Zaten bütün kişisel gelişim kitapları da bu düşünceyi hakim kılma anlayışıyla yazılır. “Kendinizi önemseyin, siz önemlisiniz” mesajı verilirken hayatın gerçekleri ve “mutluluk”un nerede aranması gerektiğinden ise bahsedilmez çoğu zaman. Mutluluk hiç de uzakta değil halbuki; sahip olduklarımıza şöyle bir baksak göreceğiz.
Yazar: mevthawk
10-27-2012, Saat:01:51 PM
Yorum Yok
Hangi padişah nerede yatıyor? (Kabir Yerleri)

[Resim: WOrFR.jpg?1] Trabzon’dan Mustafa Oruçbey soruyor: “Padişahların çoğunun türbelerinin İstanbul’da olduğunu biliyoruz. Ne var ki kimin hangi türbede olduğunu ben şahsen bilmiyorum. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?”

Padişahların arasında sayılmadığı halde, devletin temellerini önce yüreğine, sonra da Söğüt-Domaniç arasına atan, böylece Osmanlı Devleti’nin muazzam
oluşumunda şeref payı olan Ertuğrul Gazi’yi anmak ve türbesinin Söğüt’de olduğunu belirtmek ihtiyacındayız. Çünkü “devlet fikri”nin babası odur!

Ayrıca oğlu Osman’a, “Şeyh Edebali bizim aşiretin ışığıdır, beni kır amma sakın onu kırma” diyerek ilim adamına, dolayısıyla ilme dikkat çekmiş, yeni devletin iman ekseninde “bilimsel ahlâk” üzerine teşekkülünün esaslarını vazetmiştir. Ancak ondan sonra “Bey” ve “Padişah” olan torunlarına gelebiliriz.

1. Osman Gazi (I. Osman): Bursa’da Çekirge semtinde kendi adını taşıyan türbesinde yatıyor.
2- Orhan Gazi: Aynı yerde, babasının yanıbaşında kendine ait türbesinde ebediyeti uyuyor.
3- Sultan I. Murad (Hüdavendigar): Bursa, Çekirge’de kendine ait üstü açık türbesinde kıyameti bekliyor.
4- Sultan I. Bayezid (Yıldırım)): Bursa’da Bayezit Hân Türbesi’nde yatıyor.
5- Sultan I. Mehmed (Çelebi): Bursa Yeşil Türbe’de yatıyor.
6- Sultan II. Murad: Bursa, Muradiye semtinde yatıyor.
7- Sultan II. Mehmed (Fatih): Fatih’te, Fatih Camii bahçesindeki türbesinde yatıyor.
8- Sultan II. Bayezid (Veli): Bayezıtta Bayezit Camii bahçesindeki türbesinde yatıyor.
9- Sultan I. Selim (Yavuz): Yavuz Selim Camii bahçesindeki türbesinde yatıyor.
10- Sultan I. Süleyman (Kanuni): Süleymaniye Camii bahçesindeki türbesinde yatıyor.
11- II. Selim (Sarı): Ayasofya Camii ön bahçesindeki türbesinde.
12- Sultan III. Murad: Ayasofya Camii ön bahçesindeki türbesinde yatıyor.
13- Sultan III. Mehmed: Ayasofya Camii bahçesindeki türbesinde yatıyor.
14- Sultan I. Ahmed: Sultanahmet Camii yanındaki türbesinde yatıyor.
15- Sultan I. Mustafa: Ayasofya Camii önündeki türbesinde yatıyor.
16- II. Osman (Genç): Sultanahmet Camii yanındaki türbesinde yatıyor.
17- Sultan IV. Murad: Sultanahmet Camii yanındaki türbesinde yatıyor.
18- Sultan İbrâhim (Bazı tarihçilere göre “deli”): Ayasofya Camii bitişiğindeki türbesinde yatıyor.
19- Sultan IV. Mehmed (Avcı): Yeni Camii arkasında Turhan Valide Sultân Türbesinde yatıyor.
20- Sultan II. Süleyman: Süleymaniye Camii bahçesindeki Kanunî Türbesi’nde yatıyor.
21- Sultan II. Ahmed: Süleymaniye Camii bahçesindeki Kanuni Türbesi’nde yatıyor.
22- Sultan II. Mustafa: Yeni Camii arkasındaki Turhan Valide Sultan Türbesi’nde yatıyor.
23- Sultan III. Ahmed: Yeni Camii arkasındaki Turhan Valide Sultan Türbesi’nde yatıyor.
24- Sultan I. Mahmud: Yeni Camii arkasındaki Turhan Valide Sultan Türbesi’nde yatıyor.
25- Sultan III. Osman: Yeni Camii arkasındaki Turhan Valide Sultan Türbesi’nde yatıyor.
26- Sultan III. Mustafa: Lâleli Camii önündeki türbesinde yatıyor.
27- I. Abdülhamid: Bahçekapı’da Hamidiye Türbesi’nde yatıyor.
28- Sultan III. Selim: Lâleli Camii önündeki türbesinde yatıyor.
29- Sultan IV. Mustafa: Bahçekapı’da Hamidiye Türbesi’nde yatıyor.
30- Sultan II. Mahmud: Çemberlitaş’taki kendi türbesinde yatıyor.
31- Sultan I. Abdülmecid: Yavuz Selim Camii bahçesindeki türbesinde yatıyor.
32- Sultan I. Abdülaziz: Çemberllitaş’taki Sultan II. Mahmud Türbesi’nde yatıyor.
33- Sultan V. Murad: Yeni Camii arkasındaki Turhan Valide Sultan Türbesi’nde.
34- Sultan II. Abdülhamid: Çemberlitaş’ta Sultan II. Mahmud Türbesi’nde yatıyor.
35- Sultan Mehmed Reşad: Eyüp’te Sultan Reşad Türbesi’nde yatıyor.
36- Sultan Vahideddin: Şam’da Sultan Selim Camii kabristanında yatıyor.

Ayrı ayrı hepsine Allah rahmet eylesin.

(Yavuz Bahadıroğlu, Vakit, 2009-05-12)
Yazar: delidumrul
10-24-2012, Saat:10:09 PM
Yorum Yok
11 milyon uçuşta cep telefonu uçagı etkilemedi!

[Resim: 11milyonuutacepetkileme.jpg] ABD'de yayımlanan New York Times gazetesi manyetik dalgaların uçakları kötü yönde etkilemesi konusunu masaya yatırdı. NewYork Times gazetesi hazırladığı dosyada çarpıcı sonuçlara ulaştı.

Kalkış ve inişler sırasında cep telefonu, dizüstü bilgisayar gibi elektronik cihazların kapatılmasını araştıran gazete bunun neden gerekli olduğunun kesin olarak bilinmediğini öne sürdü. Gazete iddialarını ABD Ulusal Havacılık Dairesi’ne (FAA) dayandırdı.

Dairenin istatistiklerine göre 2010 yılında ülkede 712 milyon kişi uçakla seyahat etti. Bu kişilerin yüzde 1’inin yani Boeing 737 başına iki kişinin cep telefonu veya dizüstü bilgisayarını kapatmadığı veya kapatmayı unuttuğu iddiası baz alındı. Sonuç olarak 11 milyon uçuşta 7 milyon kişinin, diğer yolcuları tehlikeye attığı öne sürüldü. Ancak 2010 yılında uçakta teknolojik alet kullanmaktan ileri gelen bir kaza yaşanmadı.

2009, 2008 ve 2007 yıllarına bakıldığında da böyle bir kazanın kayıtlara geçmediği görüldü. FAA sözcüsü Les Dorr, 2006’da yapılan bir araştırmada elektronik cihazların uçakları kötü yönde etkilediğine ilişkin kesin bir kanıt bulunmadığını söyledi. Bu nedenle de uçaklardaki yasağın kesin bir kanıt bulunana kadar devam edeceğini açıkladı.
Yazar: delidumrul
10-24-2012, Saat:10:07 PM
Yorum Yok
Radyasyon artık korkulu rüyamız değil

[Resim: radyasyonartkkorkulurya.jpg] Teknolojinin hayatımıza getirdiği veba olarak görülen "radyasyon" artık korkulu rüya olmaktan çıktı.

"Pulse Clean" isimli Japon buluşu, radyasyona tam anlamıyla "One minute" dedi. Bilimselliği sayesinde herkesin güvenini kazanan ürün, önemli bir soruna çözüm getirdi.

Cep telefonları, bilgisayarlar, televizyonlar, mikrodalga fırınlar bu teknolojik ürünlerin yaydığı radyasyona çözüm yine Japonlardan geldi. Pulse Clean isimli Japon buluşu, radyasyona tam anlamıyla 'dur' dedi. Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Tübitak MAM gibi saygın kurumlardan raporları olan ürünün, Japonya'da yapılmış onlarca bilimsel testi de bulunuyor. Patentleri ve ödülleriyle ön plana çıkan ürün, Gilbo Dış Ticaret kalitesi ve bilimselliği sayesinde herkesin güvenini kazanarak, önemli bir soruna çözüm getirdi.

Japonya'da onlarca otoriteden tam not almış ve dünya çapında milyonlarca kullanıcısı olan ürün Pulse Clean Türkiye'de inanılmaz ilgi gördü. İstanbul'dan Erzurum'a, Karadeniz'den Akdeniz'e her bölgede artık Pulse Clean kullanılıyor. Pulse Clean, sağlıklı iyonlar olarak da bilinen Hydroxyl iyonlarını bulunduğu çevreye yayarak pozitif iyon radyasyonunu nötralize ediyor. Elektromanyetik radyasyon tehlikesi çocukların ve ailelerin ciddi şekilde kanser ve benzeri hastalıklarla karşı karşıya kalmalarına sebep olmakta. Günlük hayatta karşılaşılan baş ağrısı, yorgunluk, stres, halsizlik ve daha bir çok rahatsızlığın, çevremizde yer alan elektronik cihazların yaydığı radyasyon sonucu ortaya çıktığının altını çizen Gilbo Dış Ticaret mühendisleri, Pulse Clean 14 yıllık kalitesiyle bu soruna bilimsel çözüm getirdiğinin altını çiziyor.
Yazar: delidumrul
10-24-2012, Saat:10:05 PM
Yorum Yok
Cep Telefonu radyasyonundan koruyor

Radyasyondan koruma özelliği olan Pulse Clean, İTÜ ve TÜBİTAK'tan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nden de bilimsel rapor aldı. Pulse Clean, bu raporları alan tek ürün.
[Resim: telefonradyasyonundanko.jpg]
İSTANBUL - Gilbo Dış Ticaret'in Türkiye Distribütörlüğü'nü yaptığı Japon markası olan ve radyasyondan koruyucu özelliği bulunan Pulse Clean, İstanbul Teknik Üniversitesi ve TUBİTAK'tan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nden de onay aldı.

Türkiye'de radyasyondan koruyucu özelliği için İTÜ, TÜBİTAK ve Boğaziçi Üniversitesi'nden onayları almış tek ürün olma özelliğini koruyan Pulse Clean, sağlıklı iyonlar olarak da bilinen Hydroxyl iyonlarını bulunduğu çevreye yayarak pozitif iyon radyasyonunu nötralize ediyor.

Günümüzde radyasyonun neden olduğu hastalıklardan mağdur olan çok sayıda kişi olduğunu belirten Gilbo Dış Ticaret Müdürü Mehmet Halit Calayır, Pulse Clean'in radyasyonun etkilerini en aza indirdiğini söyledi.

kaynak:ntvmsnbc

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 13 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 13 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 345

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 740

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,574

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,174

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,356

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,676

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,677

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,001

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,566

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,728
Task