Skip to main content

Siber Bilgi M.

Yazar: merve
01-21-2015, Saat:12:18 AM
Yorum Yok
 ALTIN KURALLAR BU KURALLAR HAYATINIZIN GİDİŞATINI DEĞİŞTİRECEK MUTLAKA OKUYUN VE PAYLAŞIN !

1-Ucuz araba kullan ama, alabileceğin en güzel evi al.

2-Her zaman ve her ortamda anlatabileceğin üç fıkra öğren.

3-Sevinçlerini sakın erteleme.

4-Eşini çok iyi seç. Çünkü bu seçim mutluluğunun veya bedbahtlığını %90’ını oluşturur.

5-Hergün 30 dakika yürüyüş yap.

6-Her yemekten sonra şükret.

7-Bir arkadaşına sırrını açıklamadan önce iki kere düşün.

8-Maaş çekini imzalayan kişileri asla eleştirme.

9-Kaybedecek şeyi olmayan insanlardan kork.

10-Gözünün önünde hep güzel şeyler bulundur.

11-Çocukların, gelenek sözcüğünü duyduklarında seni hatırlayacak şekilde yaşa.

12-Dinine ait kitabı tam anlamıyla okumak için kendine bir yıl süre tanı.

13-Biri seni kucakladığında ilk bırakan sen olma.

14-Hergün 6 bardak su içmeyi unutma..

15-seni seven insanları koru..

16-Zor da olsa ailenle tatil yapmak için her şeyi dene. Bu tatildeki anılar, hayatındaki en değerli anılardan biri olacak.

17-Kendine yapılmasını istemediğin hiçbirşeyi başkalarına yapma.

18-Başarıya, iç huzura kavuştuğun, sağlıklı olduğun ve sevildiğin zamanı değerlendir.

19-İyi ve başarılı bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu unutma:
a) Doğru insanı bulmak
b) Doğru insan olmak.

20-Ebeveynlerini, eşini ve çocuklarını eleştirmek istediğin zaman dilini ısır.

21-Evliliğini güzelleştirmek için hergün bir şeyler yap.

22-iyilik dolu bir sözü ve iyiliğin etkisini asla küçümseme.

SON SÖZ..
Hayatınızdaki kötü olayları düşünerek vakit kaybetmeyin; Yoksa güzellikleri görmekte gecikebilirsiniz ...
[Resim: udMkpmP.jpg]
Yazar: merve
01-21-2015, Saat:12:04 AM
Yorum Yok
 “Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik.

Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarıda, inmemek için debelenirsiniz.
Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü var mı diye aranmaya başladı.

- Üstü kalsın kardeşim” dedim.

Döndü bana doğru:

- Vaktin var mı ağabey ?” dedi.

- Evet” dedim (tek ayağım hala dışarıda)

Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var.
Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.

- Birader” dedim,”9.75 değil,10.50 yazsa ister miydin 50 kuruş benden?”

- “Ne alacağım ağabey 50 kuruşu!”

- Peki, niye gittin 25 kuruş için o kadar uğraştın. Üstü kalsın demiştim.”

Döndü bana, attı kolunu arkaya:

- “Vaktin var mı ağabey?”

- “Var.”

- Çek kapıyı o zaman.”

5 dakika konuştuk. İngiltere’de Profesöründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dakikada öğrettiklerini, İngiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler:

- “Ağabey biz Keçiören’de 5 kardeşiz. Babam rençberdi, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık.”

“Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize” Durun kalkmayın” derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.”

“Aha” dedim, “Bizim meslekten”, seminerci.

- “Ne anlatırdı baban ?”

- “Hayatta nasıl başarılı olunur ?”

” O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.”

- Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantolonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp “Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın” diye anlatırken, biz de gülerdik.

Annem kızardı,”Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır” derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık.

O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü.

Yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?”

- “Ne bıraktı?”

- “Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : “Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın.” Falan filan…

“Ağabey, aradan 15 yıl geçti…”

“Diğer babanın 2 oğlu şu anda cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.”

“Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var. Hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var.”

“Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :

- “Asıl mirası bizim baba bırakmış.”

“Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 kuruşu evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah’a şükür.”

Çok duygulandım, veda ettim. Tam ineceğim:

- “Dur ağabey, asıl bomba şimdi!”

- Nedir bomban ?”

- Nerede oturuyoruz biliyor musun ? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.”

Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.
[Resim: 7MGgq99.png]
Ahmet Şerif İzgören
Yazar: merve
01-21-2015, Saat:12:00 AM
Forum: TESBİTLER
Yorum Yok
 Bu yazıda çağını aşan müslüman bilim adamlarının ortaya çıkmasında Kur’an’ın nasıl bir role sahip olduğunu bilimsel bir dil ile okuyacaksınız.

Katıldığım bilim tarihi derslerinden birinde müslüman olmayan bir profesör şöyle demişti:
“Eğer politik problemleri ve birbirleriyle sürekli kavgaları olmasaydı Müslümanlar 1400’lerde aya çıkmış olurlardı.“
Müslümanların bilim alanında yaptığı keşifler ve ilerlemeler oldukça hızlı ve etkileyicidir ve hala o momentum tekrarlanamamıştır. Acaba o hızda ilerlemelerine izin verilseydi müslümanlar bugün neler yapıyor olurdu? İçimdeki ses hemen “Müslümanların eğitim sistemlerini düşün!” dedi! Dolayısı ile ben de içimdeki Nörolojistin dediği gibi böyle bir medeniyetin beyinlerini şekillendiren faktörlerin neler olduğunu incelemek istedim.

Çok ilginç bir şekilde bütün müslüman alimler Müslümanların Kur’an’ı eğitim sistemlerinin temeline oturttuklarında ne kadar başarılı olduklarını ve ondan vazgeçip seküler(laik) bir sisteme yöneldiklerinde de ne kadar gerilediğini anlatacaktır. Daha da garip olanı ise bu alimler gerilemenin temellerini manevi değerlere bağlarken şunu hemen söylemeliyiz ki gerçekte beyinde ne olduğunu incelememizi sağlayan elle tutulur ve bilimsel olarak incelenebilir malzemeler de mevcut. Hemen belirtelim ki Kur’an’ın beyni nasıl etkilediğinin burada anlatılanlardan çok daha fazla örneği var fakat kısa kesmek istedik.

Beyne ve onun Kur’an tarafından nasıl değiştirildiğine geçmeden önce, müslümanların eskiden nasıl eğitim aldıklarına bir göz atmamız gerek. Bu bilgileri nereden aldığımı merak edenler için kaynaklarım, ünlü müslüman bilimadamlarının ( İbn Rüşd, İbn Sina vs.) biyografilerinin anlatıldığı yazılardır. İlaveten eğitimim süresince kendi öğretmenlerim de aynılarını söylemişlerdir. Haydi başlayalım.

1) Yetenekli bir öğrenciye öğretilen ilk şey o öğrencinin Kur’an’ı tamamen ezberlemesi gerektiğiydi. Arapça dilini ele alırsak, herşeyin dışında Kur’an’ın okunuşu oldukça açık bir bilim dalidir. Bölgesel konuşma tarzları veya telaffuzdaki farklılıkların kişisel seçimlerine Kur’an okunurken izin verilmez.

2) Kur’an öğrenirken öğrenilen bir konu da Arapçada Tecvid denilen ve Türkçeye belagat olarak çevirebileceğimiz bir dersin olduğudur. Yapılması gereken ilk şey, burada öğrencinin Kur’an ayetlerini hecelerken veya okurken tamamen hocasının öğrettiği gibi okuması gerektiğidir.

3) Tecvid öğrenilirken dil, gırtlak ve ağız içerisinde tam olarak gerekli yerlere konularak çıkarılması gereken sesler çıkarılır. Bu bir kere olduğunda öğrenci bir ayeti Türkiye’de “Eski Yazı” olarak bilinen “Osmanlı hattı” ile tahta üzerine yazar ve Arapçanın normal heceleme kurallarından farklı kurallar varsa anlatılır.

4) Şimdi elinde Eski Yazı olan bu öğrenci bir yere gider ve ayeti ezberler. Başlangıç düzeyindeki bir öğrenci için bu süre, bir kaç defa ayetin okunduğu gibi tekrarlanması ve eski yazıda nasıl hecelendiğinin öğrenilmesiyle devam eder.

5) Bu girişden sonra öğrenci bir sonraki öğreneceği ve ezberleyeceği ayeti almadan önce elindeki ayeti bir çok kez tekrar eder. Son olarak hocasının karşısında ayeti okuyarak doğru olup olmadığını kontrol ettirir ve eğer hocası onay verirse öğrenci bir sonraki ezberleyeceği ayeti alır.

6) İşte tam bu aşamada üçüncü gün, ilk öğrenilen ayetin son bir defa tekrar edilmesiyle başlar. Daha sonra bir sonraki ayet bir kaç defa tekrar edilir ve üçüncü öğrenilecek ayet alınır. Dördüncü gün ise ilginç ve dikkate değer bir değişiklik olarak ilk alınan ayet tekrar edilmez çünkü o artık tamamen ezberlenmiştir. Ancak bunun yerine alınmış olan ikinci ayet bir kez tekrar edilir, sonra üçüncüsü bir kaç kez tekrar edilir ve dördüncü ayet alınır.Yani birinci ayet yerine ikinci ayet ve ikinci yerine üçüncü geçmiştir.

7) Hafta sona erdiğinde öğrenci o hafta boyunca öğrendiği herşey için (baştan başlayarak) tekrardan sorguya çekilir. İşte burada Kur’an’ın etkisi görülmeye başlanacaktır. Çünkü zaman geçtikçe ezberleme kapasitesi artar ve öğrenci tek bir seferde, bir ayet yerine bir kaç ayet veya bütün bir sayfayı ezberleyebilecek seviyeye gelir.

8) Bu arada eski yazı ile yazma ve heceleme işlemi devam etmektedir. Sonunda her şey bittiğinde Kur’anın 6200 den fazla olan tüm ayetleri kelime kelime eski yazı ile yazılışları ve tam hecelemeleri ve ağızdan çıkışları da dahil bilinir bir şekilde ezberlenmiş olur.

9) Bir sonraki aşama öğrencinin artık ayetleri haftalık değil aylık bazda ezberlemeye başlamasıdır. Bu genellikle günde bir cüz okuyarak ve ay sonunda tüm 30 parça tekrarlanarak yapılır. Böylece 30 günün sonunda tüm 30 cüz (1 cüz= 20 sayfa) bitmiş olacaktır.

10) Bu arada şundan da bahsetmemiz gerekiyor ki Kur’an’ın 10 farklı okuma şekli var. Bu genellikle ayırıcı işaretlerin yerleştirilmesi (durma yerleri, uzatmalar vb.) ve buna göre kelimelerin söyleniş şeklinin değiştirilmesine dayanır. Bu da öğrenci için şu demektir ki öğrenci hem Kur’an’ı ezberlemeli, hem Eski Yazı ile yazmayı öğrenmeli, hem heceleri bilmeli ve bütün bunlara ilaveten 10 farklı okunuştaki farklılıkları her biri diğerinden bariz olarak anlaşılacak şekilde okuyabilmelidir. Bu gerçekten zordur, çünkü bazı okunuşlardaki farklılıklar çok zor anlaşılır.

11) Kuranın nasıl seslendirildiğiyle ilgili bir kaç önemli özellik vardır. Kur’an’daki ayetler kafiyelidir ve genellikle ritm değiştirirler. Bu da dinleyiciye ayrı bir zevk verir. Ayrıca biri Kur’an okudukça tekdüze bir sesle konuşuyormuş gibi değil sanki şarkı söylüyormuşcasına melodi ile okur. Aslında Tecvid kaideleri, okuyucuyu şarkı söyler bir tonda Kur’an okumaya iter aksi halde her bir ayet istenilen şekilde anlaşılamaz.

12) Bu konudaki son aşama Arap dili ve eski yazı ile yazma konusundaki kaligrafik çalışmadır.Kur’an okumanın farklı türleri çalışılırken öğrenci bilinmedik bir heceleme varsa onu da yazmalı fakat buna ilaveten kelimelerden noktalama ve uzatma vb. işaretlerini çıkarmalıdır.

13) Bu ince çalışma aslında öğrencinin noktalama veya uzatma işaretleri olmaksızın okuma tarzının okunma anındaki farklılıklarla ilişkisini farketmesini sağlar.

14) Buna ilaveten Arap dili, bu noktalama işaretlerinin ve uzatmaların uygun bir şekilde ağızdan çıkışının belirtilmesini gerektirir aksi halde mesela özne ve yüklem anlam olarak ayırt edilemez hale gelecektir. Dolayısı ile tüm bu çalışmalar eşliğinde Kur’an’ın nasıl okunduğu sürekli izlenmek zorundadır böylece ayetin manası değişmemelidir.

Şimdi buraya kadar geldikten sonra tüm bunların öğrencinin beynini nasıl etkilediğini anlamak inanılmaz güzel ve etkileyicidir. Temelde beynin kendisi sinapsları çalıştırılarak şekillendirilebilir ve ayrıca hangi bölgelerinin daha aktif olduğu göz önünde bulundurulduğunda o bölgenin boyutu arttırılabilir. Geleneksel usûl ile Kur’an öğrenen birisinin beyninin hangi aşamalardan geçtiğini ve bu süreçte nasıl bir gelişim gösterdiğini anlamak bu yöntemle yetişen müslüman bilim adamlarının nasıl bu kadar başarılı olabildiklerini açıklayabilir. Kur’an öğrenirken dikkatlice dinlenen ayetler, ve onların telaffuz edildiği gibi detayları anlamaya çalışan öğrenci aslında beynin Temporal Lob dediğimiz bölgesini uyarmaktadır. Temporal Lob Hipokampus’un da bulunduğu yerdir. Burasının asıl önemi hafızanın pekiştirildiği yer olmasındandır. İnanılmaz bir şekilde aynı bölge müzikal seslerin de işlenmesi için aktive edilen bölgedir ve tabii ki bu durumda müzikal ses Kur’an okumak olacaktır. Bunun yanında öğrenci tahta parçalar üzerine eliyle yazı yazdığında da aktif haldedir. Kısacası beynin bu bölgesideki aktivite düzeyleri ve kapasitesi ile yeni bir şeyler öğrenen öğrencinin yeteneklerinin gelişimi birbirleri ile koordineli bir şekilde gelişir. Yani bu bölge ne kadar aktif olursa ve bu aktivasyon mesela Kur’an öğrenme ve okuma ile gelişirse, öğrencinin hafızası ve yeni bilgi öğrenme kabiliyeti daha da artar.

brain_lobes

Buna ilaveten Parietal Loblar da Kur’an öğrenme esnasında aktif bir şekilde rol oynar. Sol Parietal Lob okuma,yazma ve konuşma fonksiyonları ile ilgiliyken matematik ve mantık ile ilgili kabiliyetlerin de işlendiği bölgedir. Buna ilaveten sağ Parietal Lob konuşma tonunu yani harflerin ve kelimelerin doğru şekilde söylenip söylenmediğini kontrol eder. Aynı zamanda visuospatial (gözlem boyutsal) ilişkileri ve yüzdeki ifadeleri anlamada faydalıdır. Beynin ön tarafı yazma esnasında oldukça aktif olan dokunsal farkındalık ve tanımlama duyusunu kontrol eder.Arka taraf dikkat gerektiren işlemlerde çok önemli bir rol oynar. Her iki lob da yeteneklerin öğrenilmesi süresince aktifleşirler. Dolayısı ile tam olarak aktifleşmiş Parietal Loblar, daha gelişmiş mantık ve matematiksel problemleri çözme becerisi, genel konuşmada belirgin bir doğruluk ve sözcükleri vurgulama becerisi, yüzlerdeki duygusal ifadeleri daha iyi anlayabilme, ileri derecede dikkatli olma ve görsel boyutlardaki durumları daha kapsamlı bir şekilde anlayabilme becerisini geliştirir. Görsel boyutlardaki beceri müslümanların neden Astronomide bu kadar iyi olduklarının bariz bir örneğidir.

Kur’an okumanın güçlü bir şekilde aktifleştirdiği diğer beyin bölgeleri Ön Loblar ve Primer Motor Kortex’dir. Ön Lobların aktif olması hafızanın çalışması, hafızanın geri çağırılması (hatırlama), konuşma üretiminde ileri kompleksite ve aynı zamanda yazılı kelimelerin anlaşılmasıda belirgin ilerleme, planlama, sosyal davranışlar gibi yüksek düzeyli (karmaşık) fonksiyonların yerine getirilmesinde aktiftir.

Belirtilenlere bir örnek vermek gerekirse, bir öğrenci eski yazıyı okudukça beyni, okunan kelimenin uygun telaffuzu ile ilgili karar vermelidir. Ayrıca bunu noktalama işaretleri olmadan yapmalıdır ki bu da şu manaya gelir; öğrenci kelimeyi diğer yanlış kelimelerden ve olası yanlış anlamlardan ayırd etmelidir. Tabii bu da var olan geçerli 10 farklı okuma yöntemini ne kadar iyi anladığına dayanan kabiliyeti ile ilgilidir.

Tüm bu şeylerde en muhteşem olan nokta, öğrencinin yaptığı Kur’an egzersizleri sonucu anlatılan tüm bu işlemleri bilinçsiz bir şekilde yapabiliyor oluşudur. Bu da beynin yavaşlatma ile ilgili bölgesini eğitir ki bu da sosyal etkileşim için çok önemlidir. ADHD (Attention Deficit Hyperactivity Order- Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) probleminde çocukların beyinlerinin bu bölgesinin az geliştiği gözlenmiştir.

Kişileri ve yerleri içeren Kur’an içerikleri ile ilgili çalışma yapmak beynin görsel resimleme üreten bölgesi de olan Occipital Lobları aktive eder. Bu beyin bölgesi görsel algılamada da çok önemlidir. Düşünsel resimler üreterek aktifleşen bu bölge indirekt olarak görsel algılama kapasitesini de geliştirir çünkü aktifleşen alan aynı bölgededir. Kur’an tarihsel içeriği ile, kıssalarıyla ve mantıksal argümanlarıyla farklı mekanları içerir ve böylece Kur’an daha etkin ve bağlayıcı bir hale gelir çünkü bu beyin bölgeleri sürekli tekrarlama seansları boyunca düzenli bir şekilde aktifleştirilirler.

Tüm bunları bir araya getirirsek Kur’an eğitimi alarak ve yukarıdaki yöntemle Kur’an ezberleyerek büyüyen Müslümanların insan bilimlerine bu kadar kısa bir zaman diliminde yaptıkları katkı büyük bir şaşkınlık olmaktan çıkar. Öğrenci Kur’an üzerinde uzmanlaştığında ve bu eğitimi bitirdiğinde diğer bilimler ile olan ilişkisi başlar. Ancak farklı bir biçimde. Artık hangi bilim öğrenilecekse beyin bunun için daha önceden sürülmüş bir tarla gibi hazır bir vaziyette tohumlarını beklemektedir. Kur’an bunu sağlar ve tabiri caizse taşların ve çakılların olduğu sert bir toprak yerine her türlü tohumu alıp bünyesinde büyütebilecek bir toprak hazırlanmıştır.

Beynin şekillendirilebilir doğası dikkate alındığında bir bölgedeki gelişmiş bağlantılar ve sinapslar hemen yanıbaşında var olan diğer kısımları da etkileyecektir.Kur’an ile belirtilen şekilde çalışmış olan öğrenci görsel algılamasını, dil yeteneğini, çalışan halihazırdaki hafızasını, hafıza oluşumunu, ses işleme kapasitesini, dikkatini, yeteneğinin nasıl geliştirileceğini, zihnini yavaşlatabilmeyi ve plan yapabilme kabiliyetini inanılmaz bir şekilde geliştirmiş olacaktır.

Şimdi böyle bir öğrenciye temelinde sorunlu ve zor bir görev verildiğini düşünün. Bu duruma bir örnek İmam Gazali, Yunan Felsefesini öğrenmiş ve bu konuda uzman düzeyine ulaşmıştır ve daha da önemlisi bunu 2 yılda ve boş zamanlarında yaptığını söyler.

Sonuç olarak, eğer Müslümanların bilimsel çalışmalarda nasıl üstel bir hızla ilerlediğini ve insan bilimlerine nasil katkı sagladıgını düşünürsek bunun nedeni gayet açıktır. Çünkü Müslümanların eğitim sistemlerinin temelinde Kur’an-ı Kerim vardı.
muslimvillage.com sitesinden alınarak Mekteb-i Suffa ekibi tarafından Suffagah.com için çevrilmiştir.
[Resim: MGH07PY.jpg]
Yazar: merve
01-08-2015, Saat:03:52 PM
Yorum Yok
Adam karısına pek hoş davranmaz, kalbini kırar.
Sonra karısından sofrayı kurmasını ister.
Kadıncağız hiç sesini çıkarmadan kurar sofrayı ve buyur eder kocasını.

Adam sabırsızca sofraya oturur, iştah kabartacak bir zevkle yemeye başlar. Yemek tuzsuz olmuştur. Birkaç lokma yedikten sonra karısından tuz ister.

Karısı; “sen yiyedur ben getiririm”, der ve içeri gider.
Adam ikide bir; “tuz nerde kaldı?” diye sorar.
Kadın her seferinde “tamam getiriyorum” diye cevap verir .
Fakat tuz bir türlü sofraya gelmez.
Neyse adam tuzu isteye isteye karnını doyurur.
Sonra aklı başına gelir. Az önce hatununun kalbini kırdığı için özür diler.

Hanım mutfağa gider, ve elinde tuzla geri döner.
Adam merak eder ve sorar; “bu ne şimdi karnım doyduktan sonra tuzu ben ne yapayım” der. Karısı da ona; “senin kalbimi kırdıktan sonra dilediğin özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir, ihtiyaç kalmaz”… der.

Evet, dikkat etmek lazım! Kırmamak lazım. Gönül sevmek demektır.
Sevipte kıymetini bilmek. İnsanlar için güzel dostluklar kurması kadar, dostlarına olan muhabbetini göstermesi de önemlidir.
Bunun bir çok yolu var.
Bazen bir gülümseme bile muhteşem bir sevgi işaretidir


[Resim: u3x8kJR.jpg]
 

HAYAT ?

Yazar: merve
01-08-2015, Saat:03:48 PM
Yorum Yok
HAYAT ;
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın, çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir.
Hayat; ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.
Aslında hayat; notlar, para, giysiler, girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.

HAYAT;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk, şefkattir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır

HAYAT;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi dost edinemeyen, ondan daha acizi ise dost kaybedendir.
[Resim: HTEVCBQ.png]
Charles Eguone
 
Yazar: merve
01-08-2015, Saat:03:44 PM
Yorum Yok
New York'ta bir bankanın önünde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi. Görevli onu, müşteri temsilcisine götürdü. Adam, çok acele bir is iç...in Avrupa'ya gitmek zorunda olduğunu ve bu nedenle bir hafta vadeli beş bin dolar krediye gereksinim duyduğunu söyledi.

Müşteri temsilcisi kısa bir araştırma yaptıktan sonra. "Ticari ve mali sicilinizi inceledik. Bu krediyi almanız için bir engeliniz yok" dedi ve ekledi: Fakat bir konuyu belirtmeliyiz. Bizim bankamızla daha önce hiç çalışmamışsınız. Banka olarak sizi resmen tanımıyoruz. Bu nedenle, söz konusu krediyi verebilmemiz için karşılığında sizden bir teminat almak zorundayız". Adam cebinden Rolls Royce'un anahtarını çıkardı, bankanın müşteri temsilcisine uzattı: "Çok acelem var, uçağa yetişeceğim." dedi. "kapıdaki Rolls Royce' umu teminat olarak alabilirsiniz". Kredi işlemleri çok hızlı bir bicimde tamamlandı. Banka Rolls Royce otomobili bankanın garajına çektiler, adama da beş bin dolar krediyi verdiler. Müşteri temsilcisi, kişisel merakını gidermek için bir hafta boyunca özel bir araştırma yaptı ve bankalarının bu yeni müşterisinin çok büyük bir is adamı ve çok büyük bir servet sahibi olduğunu öğrendi.

Bir hafta sonra adam yeniden gelip, borcunun anaparası beş bin dolarla, bir haftalık faizi dokuz bucuk doları ödedikten sonra, müşteri temsilcisi bir turlu yenemediği merakının dürtüsüyle sordu: "Sizin, çok büyük bir is adamı ve çok büyük bir servetin sahibi olduğunuzu öğrendim" dedi. "Yalnızca kişisel merakımdan soruyorum. Lütfen söyler misiniz, sizin için çok küçük bir miktar olan beş bin dolarlık krediye neden gereksinim duydunuz?" Adam hafifçe gülümsedi: "Siz de bana lütfen söyler misiniz?" dedi. "Böyle lüks bir otomobili, New York'ta hangi kapalı garaja, bir hafta boyunca dokuz bucuk dolara bırakabilirsiniz?
(para kazanmak sadece çalışma ve hırsla olmaz,zeka da gerekir..)
[Resim: DcKwaFz.jpg]
Yazar: ahmetsahin
01-04-2015, Saat:12:08 AM
Yorum Yok
İlk olarak, “Neden bu dili öğrenmem gerekiyor?”, sorusuna tatmin olacağınız bir cevap bulun. Yani kendinizi o dili öğrenmeniz gerektiğine ikna edin.
[Resim: KFwoViA.jpg]
2.
O dili öğrendiğinizde gerçekleştirebileceğiniz bir hedefiniz olsun. Bu, azminizi canlı tutar. Yorulduğunuzda, bunaldığınızda aklınıza bu dili öğrenince yapabileceklerinizi getirin.


3.
Dil öğrenmek için kurslara binlerce lira vermeniz gerekmez. Hedefinizdeki dilin dilbilgisini en basit şekliyle, türkçe açıklamalarla anlatan bir kitap edinin. Bireysel olarak öğreniyorsanız dilbilgisi kitabı kesinlikle Türkçe açıklamalı olmalı. Kuru kalıp ezberinden ziyade dilin yapısını anlayıp, Türkçe ile benzerlikleri ve farklılıklarını kendi kafanızda ilişkilendirmeniz size o dilin her alanında büyük kolaylık sağlar.


4.
Okulda ya da kursta dil öğreniyorsanız kesinlikle hiçbir dersi kaçırmamaya çalışın. Dil öğrenme sürecinde en önemli kısım dersi derste öğrenmektir. Derslerde tamamen derse odaklanın, derste aktif olun. Anlamadığınız en ufak ve basit şeyi dahi ders sırasında hocanıza sorun, aptal gibi görünmekten kesinlikle korkmayın.
Derste sorduğunuz halde anlamadıysanız, dersten sonra sorun.

5.
Konuları işlerken düzenli olarak not tutun. Herşeyi yazmanız gerekmiyor, konunun çok kısa bir özeti olan, daha sonra baktığınızda konunun genel hatlarını ve önemli detaylarını size hatırlatacak birkaç cümle yazmanız yeterli. Zaman zaman o notları kontrol etmeniz gerecek.

6.
Öğrendiğiniz bir konuyu aynı gün tekrar edin. 3-5 dk yazdıklarınıza göz attıktan sonra kendi kendinize o konuyla ilgili cümleler kurmaya çalışın ve doğru olup olmadığını kitabınızdan ve notlarınızdan kontrol edin. (Örn: Geçmiş zamanı öğrendiğinizde o gün o ana kadar yaptığınız şeyleri kendinize anlatmaya çalışın. Saat 7 de kalktım, yüzümü yıkadım daha sonra üstümü giydim, 7:30 da kahvaltı yaptım, 8 de evden çıktım vs.)

7.
Tüm kelimeleri bir anda öğrenemezsiniz ya da bir anda akıcı ve hatasız konuşamazsınız. Yeni bir kelime öğrendiğinizde onunla cümle kurmanız o kelimeyi kalıcı bir şekilde öğrenmenizi sağlar. Yarım yamalak bile olsa hocalarınızla, arkadaşlarınızla her zaman öğrendiğiniz dili konuşmaya çalışın. Yanlış yapın hocanız düzeltsin, yanlış yapın arkadaşlarınız düzeltsin. Yanlış yapmadan, saçmalamadan dil öğrenilmez. Konuşmaya çalışırken saçmalayın sonra arkadaşlarınızla, hocanızla birlikte o halinize gülün, eğlenin.

8.
Yalnız kaldığınızda ya da yolda yürürken, kısacası her fırsatta kendi kendinize o dilde cümleler kurmaya çalışın. O gün yaptıklarınızı, haftasonu yapacaklarınızı, kendi hayatınızı vs. herşeyi anlatın kendinize. Kendi kendinize hikayeler anlatırsanız, hem hız hem de doğru cümle kurma konusunda, kısa bir sürede önemli bir yol aldığınızı görürsünüz.

9.
Elinizden geldiğince hedef dille içli dışlı olmaya çalışın. O dilde basit diyalogları telefonunuza atıp müsait oldukça dinleyin, o dilde videolar, filmler izleyin, telefonunuzu, bilgisayarınızı o dilde kullanın. Zevk alarak yaptığınız ne varsa o dilde yapmaya çalışın(faydalı bir film izlemek, kitap okumak vs.). Eğlenerek, zevk alarak öğrenme en verimli öğrenme şeklidir.

10.
Yurtdışında dil öğrenme konusu ise şöyledir;
Yurtdışına gitmek, dil öğrenme sürecinde olmazsa olmaz birşey değildir. Hiç yurtdışına çıkmadan da çok iyi bir seviyede dil öğrenilebilir. Tabii ki dilde belli bir seviyeye geldiyseniz, o dilin konuşulduğu bir ülkede birkaç hafta yaşamak size çok şey katar. Ama hiçbir şey bilmiyorken giderseniz kısa bir süre içinde kayda değer bir yol alamazsınız. Peki o seviyeye nasıl çıkarız? Yurtdışına gitmeden önce şu an elinizde mevcut olan imkanları kullanmaya çalışın. Sizinle aynı dili öğrenen bir arkadaşınıza ya da o dili zaten bilen hocanıza, bir tanıdığınıza daha önce kendinize anlattığınız şeyleri anlatın, onları dinleyin, böyle bir muhabbet ortamı oluşturun. Şu an yurtdışına gidemiyorsanız, yurtdışını ayağınıza getirin. Bir yıldan daha az bir sürede o dili konuşabilir bir seviyeye gelebilirsiniz ve o halinizle yurtdışına giderseniz dil seviyesi olarak kelimenin tam anlamıyla, uçarsınız!



11.
Sakın unutmayın! Öğreneceğiniz dil bir ders değil, dildir! Dil ise günlük yaşamın bir parçası olduğundan ezberlenip geçilecek bir ders olarak bakarsanız öğrenemezsiniz. Hedef dili hayatınızın her alanına sokun. Yurtdışında dil öğrenmenin mantığı da budur zaten. Yurtdışında o dile ders gözüyle bakamazsınız, hayatınızın her alanına, isteseniz de istemeseniz de girer. Böylece siz de çok daha rahat ve hızlı bir şekilde öğrenebilirsiniz. 1 yıl boyunca Türkçe’ye boykot uygulayın, günlük hayatınızda dilin varolduğu her ortama o dili sokmaya çalışın. Zihniniz New York’ta, Kahire’de, Berlin’de, Tokyo’da yaşıyorsa, bedeninizin Aydın’da ya da Elazığ’da olması öğrenmenize KESİNLİKLE engel olamaz!

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler 13
Son Üye delidumrul23
Toplam Konular 680
Toplam Yorumlar 684

Kimler Çevrimiçi

Şu anda 9 aktif kullanıcı var.
(0 Üye - 9 Ziyaretçi)

Son Yazılanlar

İki Türk Askerin Birinci ...

Son Yorum: delidumrul 02-02-2025, Saat:12:45 PM
Yorum 0 Okunma 339

Arjantin'de Enflasyon

Son Yorum: delidumrul 09-20-2024, Saat:07:18 PM
Yorum 0 Okunma 727

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA...

Son Yorum: delidumrul 12-01-2019, Saat:11:30 PM
Yorum 0 Okunma 2,572

Seyit Onbaşının (Kocaseyi...

Son Yorum: merve 03-04-2019, Saat:09:59 AM
Yorum 0 Okunma 2,173

Osmanlı ordusunda bir Ven...

Son Yorum: ahmetsahin 02-04-2019, Saat:12:10 AM
Yorum 0 Okunma 2,356

KAĞIT BARDAK..

Son Yorum: mevthawk 01-02-2019, Saat:06:33 PM
Yorum 0 Okunma 2,675

Başkalarının olumsuz duyg...

Son Yorum: ahmetsahin 01-02-2019, Saat:06:21 PM
Yorum 0 Okunma 3,671

Nuri Killigil: Bir Türk S...

Son Yorum: gakko 08-07-2018, Saat:05:16 PM
Yorum 0 Okunma 3,001

Çocuklarımıza Yedirdiğimi...

Forum: SAĞLIK
Son Yorum: delidumrul 03-29-2018, Saat:12:22 AM
Yorum 0 Okunma 2,566

EŞİNİ DOĞRU SEÇ

Son Yorum: delidumrul 03-26-2018, Saat:06:55 PM
Yorum 0 Okunma 2,725
Task