Kendi orduları zevk-u sefâ içine batan ve ele geçirdiği esirleri acımasızca öldüren Hristiyan şövalyeler, Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid’in ve askerlerinin esirlere karşı tutumunu ve hallerini görünce, mahcubiyet duygusu, tüm zerrelerine işledi.
Yıldırım Bâyezîd, Niğbolu zaferinde birçok asilzâde ve şövalyeyi de esir almıştı. Esirlerin arasında yukarıda söylediğimiz gibi Fransızların meşhur şövalyesi Korkusuz Jan da vardı. Yıldırım Bâyezîd Han, onları fidye karşılığı serbest bıraktı. Ayrıca memleketlerine dönecekleri gün hepsine bir ziyâfet verdi.
Bütün şövalyeler, Sultân’ın bu insânî muâmeleleri karşısında kendilerinin esirlere yaptığı fenâ davranış ve zulümleri düşünerek son derece mahcup kaldılar ve: “–Şu andan itibâren Anadolu ve Rumeli’nin Hâkânı Yıldırım Bâyezîd Hân’a karşı gelmeyeceğimize ve ona karşı silâh kullanmayacağımıza dâir namus ve şerefimiz üzerine yemin ediyoruz!..” dediler.
Onların minnet altında söylemiş olduğu bu sözler üzerine Osmanlı’nın ehl-i küfre karşı ihtişam ve cesaret âbidesi olan koca Sultan Yıldırım Bâyezîd Han, gür sesi ile şövalyelere şöyle hitâb etti: “–Avrupa’da korkusuz lâkabını almış olan Jan ve arkadaşlarının, bana karşı silâh kullanmayacaklarına dâir etmiş oldukları yemînleri geri iâde ediyorum. Gidiniz; yeniden ordular toplayınız ve üzerime geliniz! Biliniz ki, bu hareketiniz bana bir kez daha zafer kazanmak imkânını verecektir. Zira ben, Allâh’ın dînini yüceltmek üzere Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmak için dünyaya gelmiş olduğumun şuurunda bir sultânım. Bu itibarla Hazret-i Allâh’ın yardım ve nusreti bizimledir. Ve bir kimsenin ki yardımcısı Allah’tır, elbette onu yenebilecek hiçbir kuvvet ve kudret yoktur!..”
İşte bu ihtişam ve adâlet karşısında yalnız o ziyâfete katılan şövalyelerin değil, bütün dünyanın gözleri kamaşmıştı. Nitekim birçokları gibi Salona piskoposu da, Sultan Bâyezîd’i, memleketini zulümden kurtarması için dâvet etti. Yunanistan’ın fethi böylece gerçekleşti.
Seneler sonra Venedikli Travijani, Yıldırım’ın kahraman ve muzaffer ordusunu şöyle tasvîr eder: “Osmanlı ordusunda bizde olduğu gibi şarap, kumar ve fuhuş gibi şeyler yoktur. Onlar, hiç aksatmadıkları askerî tâlimlerine ilâveten Allâh’ın büyük ve yüce ismini zikrettikleri gibi, gece ve gündüz ibadetle meşgul olduklarından dolayı dâimâ gâlip gelirler.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriye Osmanlı, Erkam Yayınları, İstanbul, 2005
Konu
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi