Hazret-i Ömer halîfe iken, çocuğuna bayramlık elbisesi alacaktır. Ancak parası yoktur. Beytül-mâl (Hazine) emîninden gelecek ayın maaşına mahsuben borç ister!..
İslâmiyete uyan Müslümanlara sâlih ve âdil denir. Büyük günâh işlemeyen, küçük günaha devam etmeyen ve iyilikleri, kötülüklerinden çok olan Müslümâna âdil denir. Açıkça bir büyük günâh işleyen veya küçük günâh işlemekte ısrar eden, âdil olmaz. İnsanın ilk önce kendine, hareketlerine, âzâsına adâlet etmesi lâzımdır.
İkinci olarak, çoluk çocuğuna, komşularına, arkadaşlarına adâlet yapması ve adliyecilerin, hükûmet adamlarının da, millete adâlet yapması lâzımdır.
Hazret-i Ömer halîfe iken, bir bayram günü, bütün Eshâb-ı kirâm, evlatlarına, kendi hâllerine uygun olarak, bayramlık yeni elbiseler alırlar. O bayramda hazret-i Ömer'in çocuğunun elbisesi ise yeni değil eskidir. Diğer çocuklar, elbiseleri yeni olduğu için, hazret-i Ömer'in çocuğu ile alay ederler. Kendisi ile alay edildiğini anlayınca, ağlaya ağlaya babasının huzuruna gelir. Hazret-i Ömer, oğlunu ağlar şekilde görünce, sebebini sorar. O da çocuklar ile arasında geçen hâdiseyi babasına anlatır. Hazret-i Ömer, oğlunu böyle mahzun, üzüntülü ve kederli görünce, ona acıyıp, şefkat ve merhametinden, Beytül-mâl (Hazine) emînini huzûruna çağırır ve;
Bayram gelmekte olup, herkes çocuklarına yeni elbise almış. Bizim oğlumuzun elbisesi eski olduğu için, diğer çocuklar alay etmişler. Ağlayarak bana geldi. Ben de hâlini görünce, şefkat ve merhametimden dolayı, sizi dâvet ettim, çağırdım, Beytül-mâldan bana tâyin olunan gelecek aya âit olmak üzere birkaç akça veresin ki, buna bir elbise alayım, der. Beytül-mâl emîni der ki:
-Yâ Emîr-el-mü'minîn, gelecek aya kadar yaşayacağınızı araştırdınız mı ki, hak etmeden önce, benden hak etmediğiniz bir parayı istersiniz!..
Bunun üzerine hazret-i Ömer;
Bunu Allahü teâlâdan gayri kim bilebilir, buyurur. Beytül-mâl emîni;
-Yâ halîfe! Siz bilemedikten sonra, bu parayı almak size lâyık değil; bize de vermek uygun değildir, cevabını verir...
Hazret-i Ömer söylediğine pişman olur, istiğfâr eder. O emîni beğenip, hayır duâ eyler. Allahü teâlâ lutfundan hazret-i Ömer'in oğluna da bir yol ile teselli verip, her biri gönülleri hoş olarak giderler...
Netice olarak, bir insanda adâlet huyunun bulunabilmesi için, önce kendi hareketlerinde, âzâsında adâlet bulunmalıdır. Her kuvvetini, her âzâsını, ne için yaratıldı ise, o yolda kullanmalıdır. Çoluk çocuğu varsa, onlara karşı da, akla ve dîne uygun hareket etmeli, dînin gösterdiği güzel ahlâktan sapmamalıdır. Böyle olan kimse, bu dünyada, Allahü teâlânın halîfesi olur, Kıyâmette de âdiller için vâdedilen nimetlere kavuşur...
Konu
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi