Geçenlerde yağan kar nedeniyle birçok kaza
yaşandı. Bunlardan birisi zincirleme bir
kazaya karışan ve çok şükür kendisine bir şey
olmayan bir kadının başına geldi. Korkuya
kapılan kadın ilk iş olarak eşini aradı ve
eşinin ilk cevabı “Arabada bir şey var mı?” oldu…
Bir başka kadının doktor randevusu vardı.
Tek başına gitmeye çekindiği bir
randevuydu. Fakat yakın bir akrabası
olmadığından tek başına gitmesi
gerekiyordu ve eşine söyledi ama
gelemeyeceği için ısrar etmedi. Sadece randevu saatini söyledi ve dua istedi... Muayene sonucu korktuğu gibi olmadı,
sonuç iyiydi. Eve geldi ve eşinin randevunun
nasıl geçtiğiyle ilgili bir şeyler sormasını
bekledi… Aradan on beş gün geçti. Hala
bekliyor...
Bir adam arabasından inerken kaydı ve
düştü, ayak bileği incindi. (Sonradan kırık
olduğu anlaşıldı.) Kapıda kendisini
karşılayan eşi arkadaşıyla konuşuyordu.
Adam canının yandığını, ayağının kırılmış
olabileceğini söyledi. Ama kadın “Aaa, öyle mi?” diyerek arkadaşıyla konuşmaya devam
etti, adam donakaldı... Hala donmuş
durumda, duygusu yok...
Bir başka adam babasının hasta olduğunu
öğrendiği için akşam babasına uğramak
istediğini söyleyince, eşi “Ama dışarıda
yemek rezervasyonumuz vardı.” cevabını
alınca üzüntüsünü içine attı...
Ve daha birçok örnek... Her gün
yaşadığımız, yaşattığımız... Kendimiz için önemli olan bir şeyi karşımız
için aynı önemde görmediğimiz onca olayın
içinde kalpler kırılıyor. İlişkiler can çekişiyor. Bazı önemli olaylar vardır, bunların
ıskalanması telafisi zor aralıklar koyar
insanların arasına. Sonra herkes unutmuş
gibi yapar. Bazen çaresizlikten, bazen de
durum acı verse de ilişkiyi bitirmek için
yeterince büyük görülmediğinden...
Fakat hesap bir gün kabardığında, çok küçük bir
rüzgar gelir ve çok güçlü zannedilen ilişkiler
dağılıp gider. Yıpranma yıllar sürer, yıkılması ise bir andır.
Bazen hiç ummadığınız bir şey gelir ve sizin
çok sağlam sandığınız her şeyi alır götürür. Küçük ihmaller, hiçbir zaman küçük
değillerdir. Altlarında daha derin
düşünceleri örterler. Bunların başında da
“Sana değer vermiyorum!” düşüncesi vardır
veya “Senin acın beni ilgilendirmiyor!”
düşüncesi...
İşte ruh birlikte eğlenebildiği ama birlikte acısını paylaşamadığı ruha karşı
soğur. İnsan, karşısındaki insanın kendisini ne
kadar sevdiğini verdiği hediyelerle ölçmez
çoğu kere. Böyle durumlarda sınanır sevgi.
Ve insan sınanana kadar ne kadar sevildiğini
bilemez. Ne kadar sevdiğini de. Sevgi sınar
çoğu kere ve bazıları kaybeder çok azı da kazanır...
Bu günlerde kaybedenler çoğunlukta
görünüyor. Sanıyorum ki bir nedeni de
yanımızdakinin acısına duyarsızlaşmamız...
Hep eğlenceli bir şeylerin peşinden
koşmamız... Ve sadece kendimiz için yaşama
çabamız... Oysaki yanımızdaki olmadan yaşayamayacağımızı unutuyoruz.
Konu
Konuyu Okuyanlar: 2 Ziyaretçi