İnternette ki tehditlerden biri : Sanal taciz
Günümüzde artık birini kızdırmadan önce iki kez düşünmek gerekiyor. Zira ertesi gün internette bir porno yıldızının fotoğrafına monte edilmiş yüzünüz ya da en özel anlarınızın görüntüleriyle karşılaşabiliyorsunuz.
Hayatımızın değişmez bir parçası haline gelen internet sayesinde dünya küresel bir köye dönüşmüş durumda. Elbette tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi bu sanal köyde de bir dedikodu mekanizması mevcut. Ancak sanal köyün fısıltı gazetesinin farkı çok daha acımasız oluşu.
Burada yayımlanan her şey yıllarca sizi bir gölge gibi takip ediyor. Örneğin birini küçük düşürmek için bir kez internete sızdırılan fotoğraf ya da video görüntüleri, Facebook ve Youtube gibi platformlar sayesinde âdeta ışık hızıyla dünyayı dolaşmaya başlıyor.
Uzun yıllardır sanal taciz üzerine çalışmalar yürüten Catarina Katzer konuyla ilgili şu bilgileri veriyor: "Günümüzde bunun için sıklıkla cep telefonuyla çekilen fotoğraf ve videolar kullanılıyor. Örneğin gençlerin canını sıkacak görüntüler, utanç duymalarını sağlayacak anlar. Bunlara cinsel ilişki sırasında çekilen görüntüler de dâhil…"
Araştırmanın sonuçları çarpıcı
Kölnlü bilim insanı Catarina Katzer uzun yıllardır gençlerin birbirlerini taciz etmek için medya kanallarını nasıl kullandıkları konusunda çalışmalar yürütüyor. Katzer, 2005 yılında Almanya'daki sanal tacizle ilgili ilk sistematik araştırmaya da imza attı. Bin 700 genç üzerinde yapılan araştırma çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor. Araştırmaya katılan her beş gençten biri ya sanal tacize maruz kaldığını ya da bizzat sanal tacizde bulunduğunu kabul ediyor.
12 yaşındaki Diandra da sanal taciz kurbanlarından biri. Diandra sınıf arkadaşlarından biriyle tartıştığını ve bu tartışmanın bir anda bambaşka bir boyuta taşındığını kaydediyor. Kavga ettiği sınıf arkadaşı, bir porno yıldızının fotoğrafını alarak buna bilgisayarda Diandra'nın yüzünü monte etmiş. Diandra fotoğrafı internette gördüğünde başından aşağı kaynar sular dökülmüş. Diandra "Tüm dünya sizi karşısına almış gibi hissediyorsunuz. Sanki tamamen yalnız bırakılmışsınız. Sanki sizi dev bir çukura gömmüşler, herkes etrafınızda dönüp trampet çalıyor ve kimse size yardım etmiyor." şeklinde konuşuyor.
İnternet affetmez
Berlin Üniversitesinden psikolog Anja Schulze-Krumbholz, internetin çok önemli bir özelliğinin yani hiçbir şeyi unutmamasının yaşanan travmaları daha da derinleştirdiğine dikkat çekiyor: "Sorun içeriklerin çok uzun bir süre varlığını sürdürmesi ve sürekli erişime açık olması. Bu nedenle konu bir süre sonra kendiliğinden hallolup unutulmuyor. Aksine belli bir dinamizm kazanıp internette sürekli karşımıza çıkabiliyor. Bu durum özellikle gençleri derinden etkiliyor."
İnternetteki fısıltı gazetesini bu kadar popüler hale getiren en önemli etmen, içerikleri oluşturanların takma adlar ya da yalancı isimler kullanarak kimliklerini gizleyebilmesi. İnternet sosyoloğu Stephan Humer, bunun aynı zamanda baştan çıkarıcı bir rol oynadığını vurguluyor. Humer insanların tek başına yapmaya cesaret edemeyecekleri birçok şeyi topluluk psikolojisiyle internette yapabildiklerine dikkat çekiyor.
"Nefret internetten uzaklaştırılmalı"
Diğer yandan sosyal ağlar aşırı sağcı harekete de büyük destek sağlıyor. Catarina Katzer'in 2005'te yürüttüğü araştırmaya göre, 10 ila 19 yaşları arasındaki katılımcıların yüzde 15'i en az bir kez aşırı sağcı görüşü destekleyen internet sayfaları ya da sohbet odalarını ziyaret etmiş.
İnternetle gelen tehlikeye dikkat çekmek isteyen eski Federal Adalet Bakanı Brigitte Zypries, 2009 yılında nefretin internetten uzaklaştırılması gerektiğini vurgulamıştı. Birçok çevre bu görüşü gönülden destekliyor, tek sorun kimsenin bunun nasıl yapılacağını henüz bilmemesi.
alıntıdır.
Konu
Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi