Skip to main content

Siber Bilgi M.

Konu

#1
Hz.Muhammed(sav)’in Doğumu

[Resim: thumbs_muhammed.jpg] Büyük şahsiyetlerin yaşamlarının her bölümü, okumaya değer ve dikkate şayandır.

Bazı insanlar o kadar yüce şahsiyete sahip olur ve o kadar yücelir ki, hayatının bütün aşamaları hatta süt emme ve çocukluk dönemleri bile dikkate alınır. Dâhilerin, liderlerin ve medeniyet kafilesinin önde gelenlerinin baştanbaşa yaşamları, genelde çekici olup, hassas ve ilginç noktalarla sahiptir. Onların hayat defterleri, ana rahmine nutfelerinin atılmasından, ömürlerinin son dakikalarına kadar sırlarla doludur.

Bir yıldız parladı ve Meclis”in Ay”ı oldu,
Korkulu kalplerimize sükûnet doldu.

Kur”ân-ı Kerim”de, Hz. Musa”nın çocukluk döneminde oldukça esrarengiz olayların gerçekleştiği açıklanmıştır. Şöyle buyuruluyor: “Yüzlerce masum bebeğin, Musa doğmasın diye, zamanın hükümetinin emri ile başları kesildi; ama ilâhî irade Musa”nın bu cihana ayak basması yönündeydi. Bu yüzden onun düşmanları ona bir zarar verememekle beraber, en büyük düşmanı olan “Firavun” onun eğiticisi ve koruyucusu olmuştu. Kur”ân-ı Kerim”de şöyle buyrulur:



Hani, annene vahyolunan şeyi vah yetmiştik, (şöyle ki: ) Onu bir sandığın içine koy, suya bırak, böylece dalgalar onu sahile ulaştıraracaktır. Onu, benim de düşmanım, onun da düşmanı olan himayesine alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim. Hani kız kardeşin gezinip, onun bakımını üstlenecek birini size haber vereyim mi? demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin…[1]

Hz. Meryem”in hamilelik dönemi ve Hz. Mesih”in (a.s) doğumu, Hz. Musa”dan daha ilginç ve şaşırtıcıdır. Kur”ân-ı Kerim”de, Mesih”in gelişme ve olgunlaşma dönemi şöyle anlatılıyor:



Demişti ki: “Gerçekten ben, senden Rahman olan Allah”a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).” Demişti ki: “Ben, yalnızca Rabbinden gelen bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için buradayım.” O: “Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz bir kadın değilken.” dedi. “İşte böyle.” dedi. “Rabbin, dedi ki: Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için bu çocuk olacaktır.” Ve iş de olup bitmişti. Böylece ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi. Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: “Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.” Altından bir ses ona seslendi: “Hüzne kapılma, Rabbin senin alt yanında bir ark kılmıştır.” Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin.” Artık, ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki: “Ben Rahman (olan Allah)”a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.” Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki: “Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.” “Ey Harun”un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz (bir kadın) değildi.” Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: “Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?” (İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah”ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti. Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selâm üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım günde.”[2]

Kur”ân-ı Kerim”in, Tevrat”ın ve İncil”in takipçileri bu iki çığır açıcı peygamberin doğuşlarıyla ilgili söz konusu edilen olayların doğruluğuna tanıklık ettiklerine göre Hz. Muhammed”in (s.a.v) kutlu doğumu sırasında meydana gelmiş olan ilginç olaylara şaşırmamalı ve onları da basite almamalıdırlar. Tarih ve hadis kitaplarında şöyle okuyoruz:

O doğarken Kisra sarayının çatısı yarıldı ve birkaç direği çöktü, ateşperestlerin ateş gedesi söndü, Sava gölü kurudu, Mekke puthanesindeki putlar devrildi, ondan gökyüzüne doğru kilometrelerce mesafeyi aydınlatan bir nur yükselmişti. İran padişahı Nuşirevan ve kâhinler ürkütücü kâbuslar gördüler. O, sünnet olmuş ve göbeği kesilmiş bir biçimde dünyaya geldi ve şöyle dedi:



Allahu ekber, ve”l-hamdu lillahi kesiran, subhanallahi bukreten ve esîla.
Yani; Allah en büyüktür, O”na çokça hamd olsun, sabah, akşam O”nu tesbih ederim.
Bütün bu konular, muteber tarih kaynaklarında ve tüm hadis kitaplarında kaydedilmiştir.[3]

Hz. Peygamber”in Doğum Tarihi

Tarih yazarlarının çoğu Hz. Peygamber”in Amu”l-Fil (=Fil yılı) diye bilinen Milâdî 570 yılında doğduğunu söylerler; zira o, kesin olarak Milâdî 632 yılında dünyadan göçmüştür; dünyadan göçtüğünde 62 veya 63 yaşında idi. Buna göre doğum tarihi Milâdî 570 senesi olur.

Muhaddis ve müverrihlerin çoğu Peygamberimizin (s.a.v) rebiyülevvel ayında doğduğu üzerinde ortak görüştedirler; ama doğum günüyle ilgili olarak farklı görüşler belirtilmiştir. Şia muhaddisleri, doğumun rebiyülevvel Ayının 17″si cuma günü seher vaktinden sonra olduğu üzerinde yoğunlaşırken, Ehlisünnet genellikle rebiyülevvel ayının 12″si pazartesi günü dünyaya geldiğini savunurlar.[4]
Hz. Peygamber”e (s.a.v) Ad Koyma

Yedinci gün gelip çatmıştı. Abdulmuttalip, Allah”a şükür amacıyla bir koyun kurban etti ve bir grubu yemeğe davet etti. Kureyş”ten davetlilerin bulunduğu o büyük kutlamada, torununun adını “Muhammed” koydu. Ona bu ismin Araplar arasında az olduğunu ve çocuk için neden bu ismi seçmiş olduğunu sorduklarında; gökyüzünde ve yeryüzünde övülmesini istedim dedi. Bu konuda Allah Resulü”nün şairi Hassan b. Sabit şöyle der:



Yaratıcı, peygamberi için kendi adından müştak olan bir isim seçmiştir. Bu yüzden (Allah) “Mahmut” (beğenilmiş) ve O”nun peygamberi “Muhammed” (övülmüş)tir.

Yani bu iki kelime bir kökten alınmış ve aynı anlama gelmektedir.[5]

Kesinlikle bu adın seçilmesinde gaybî ilhamların olduğu inkâr edilemez. Şöyle ki, Muhammed adı, Araplar arasında biliniyordu, ama çok az kimse o zamana kadar bu adla adlandırılmıştı. Tıpkı bazı tarih yazarlarının yaptığı araştırmaya göre o güne kadar sadece on altı kişi bu isimle adlandırılmıştı. Şair bu konunda şöyle der:



Hz. Peygamber”den önce Muhammed adı ile adlandırılanlar, sadece on altı kişiydi. [6]
Ahmed, Hz. Peygamber”in (s.a.v) Bir Diğer Meşhur Adı

Hz. Resulullah”ın (s.a.v) yaşam tarihi hakkında azıcık bilgi sahibi olan birisi, onun çocukluğundan beri iki adı olduğunu ve halkın ona her iki adla hitap ettiğini bilir. İsimlerinden biri, saygıdeğer ceddi Abdulmuttalib”in koyduğu “Muhammed” ve diğeri annesi Amine”nin ona verdiği “Ahmed” ismidir. Bu, İslâm tarihinin tartışmasız konularından birisidir. Siret yazarları bu konuyu nakletmişlerdir. Konuyla ilgili daha geniş bilgi için Sire-i Halebî adlı esere bakabilirsiniz.[7]

Abdulmuttalib”in vefatından sonra, Muhammed”in (s.a.v) kefalet ve bakımı değerli amcası Ebu Talib”e bırakılmıştı. Olağanüstü bir ilgi ve sevgi ile tam kırk iki yıl şefkat kanatlarını onun üzerine gerdi ve pervane misali şem”in etrafında döndü. Onu koruma uğruna malını ve canını feda etmekten çekinmedi. Yeğeni hakkında okuduğu şiirlerin bazısında ona “Muhammed” ve bazısında da “Ahmed” olarak hitap eder. Bu da o dönemde, “Ahmed” isminin onun bilinen isimlerinden biri olduğunu göstermektedir.

—————————————————-

[1]- Taha Suresi, 38-40
[2]- Meryem Suresi, 18-33
[3]- Yakubî Tarihi, 2/5; Biharu”l-Envar, 15/248; Sire-i Halebî, 1/64
[4]- Mukrizi, onun, doğum günü, ayı ve yılı hakkındaki bütün görüşleri toplamıştır. bk. Mukrizi, el-Emta, 3.s.
[5]- Sire-i Halebî, 1/93.s.
[6]- age. 97.s
[7]- İnsanu”l-Uyun Fi Sîreti”l-Emin ve”l-Me”mun, 1/93-100.
Cevapla
Task