1980'lerden beri suları yokuş yukarı akıtmak için bir hayli çaba sarf ettik. Lakin zamanı ve mekânı mümin bir şuurla okumaktan ziyade, mevcut düzenin "islamcasını" üretmeyi tercih ettik.
Arayış felsefi bir arayış değil oportünist bir arayıştı.
Çünkü hep acelemiz vardı. Kervan yolda düzelecekti. Ne ki yolun ne tarafa olduğunu bile düşünecek kadar duracak vaktimiz yoktu.
Ekonomi mi değerleri üretir yoksa değerler mi ekonomiyi sorusuna, 70'li yıllar boyunca cevap arar gibi olduk. Sonra vazgeçtik. Her şeyin "islamcasını" üreterek soruyu ve sorunu kökünden halledeceğimizi zannettik.
Mevcut üretim ve tüketim çarklarına; ürettiğimiz, sunduğumuz ürünün başına "helal" , "tesettür" "İslami" yazarak dâhil olduk. Önce ticarethanelerimizin ismini, "İslamlaştırdık. Ref ref hırdavat, selamet kırtasiye, takva nalburiye. Sonra holdinglerin. (Bir sonraki safha yabancı markalar uydurmak olacaktı. Lakin bu başka bir yazının konusu.)
Müesseselerin ismini "İslamlaştır"ırken kendimizin ne kadar kapitalist olduğunu fark etmedik bile.
Böylece üretime değil ama tüketime bir hayli katkı sunduk.
Dünya nüfusunun beşte birini oluşturan Müslümanlar olarak üretim konusunda dişe dokunur rakamlara sahip olmasak da, özellikle genç nüfusa sahip tüketiciler olarak dikkat çekici bir talep kitlesi olmayı BAŞARDIK.
Helal Gıda Konseyi 2009'da Kasım ayında Lahey'de toplandı.
Milyonlarca Müslüman'ın yaşadığı Avrupa'- da 2009 Kasım ayında ilk defa Helal Gıda Fuarı Malezya'nın dışında bir ülkede düzenlenmiş oldu.
Lahey kentinde düzenlenen fuarın pekçok çarpıcı fotoğrafı çıktı ortaya. Biz bu yazı için küresel markanın pazardan pay kapma heyecanından bahsedelim.
Helal gıda ürünlerinin başta Almanya, İngiltere ve Fransa'da hızla yayılmakta olduğunu gören firmalar ürünlerine helal gıda yelpazesini de katmayı uygun gördüler. Bunların başında daha ziyade çikolata ve kahvesiyle tanıdığımız bir firma geliyor. Adını yazmıyorum. Meraklısı internetten bulabilir. Bu yazı için firmanın adı mesela Akle firması olsun.
Akle firması yetkilisi bundan böyle helal gıda üreteceklerini söyledi.
Bu açıklamanın ardından şüphenin tohumlarını kelimelerin arasına ekmekte fayda var. Hatırlarsınız...(Biliyorum hatırlamazsınız. Hatta kayıtlara bile almadınız ! ) İtalya'da adı geçen firmanın ürettiği bebek mamaları, içinde bulunan maddeler yüzünden yasaklanmıştı. Benzer yasaklamayı Türkiye için de beklemiş, lakin pek bir sese aşina olamamıştı kulaklarımız.(Ben mi duymadım?)
Bu firma helal gıda pazarına girerek hem sağlıksız bebek maması üretimi yüzünden kaybettiği imajını toparlama imkanı bulacak, hem de pazarın artan payından ziyadesiyle istifade etme imkanını.
Helal gıda ile ilgili olarak Diyanet İşleri Başkanlığı geçtiğimiz Sonbahar'da çok kapsamlı bir toplantı düzenledi. Yiyeceklerin helalliği meselesinin sadece etin cinsi ve kesimi ile sınırlı olmadığı konusunda özellikle Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr.Mehmet Görmez'in çok kapsamlı bir konuşması oldu.
Gıda üretimi ve tüketimi konusunda Türkiye'de meseleyi sağlık üzerinden tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Diyanet İşleri'nin yaptığı sempozyumda helal kavramının kullanmasını son derece yerinde görüyorum. Ancak günlük hayattaki kullanımlarımızda helal kelimesi yerine yiyecek söz konusu olduğunda sağlık, diğer tüketim ürünleri söz konusu olduğunda ise ürüne göre bir isimlendirme yapmanın gerektiğini düşünüyorum.
Bunu niye şimdi söylüyorum?
Pazartesi günü Çırağan Sarayı'nda Salam World dünya zirvesi gerçekleştirildi. Dünya Müslümanlarını bir araya getirecek olan bir sosyal paylaşım ağının adı Salam World. Merkezi Moskova, Kahire, İstanbul. Bu tip çalışmalara itirazım yok. Sosyal medya bir araçtır neticede. Araçlara aşırı İslami anlamlar yüklediğimiz zaman yüklediğimiz kavramlar zarar görüyor.
Helal internet gibi kavramı dolaşıma sokmamamız gerektiğini düşünüyorum.
İnternetin helali olmaz. Bıçağın helalinden bahsedebiliyor muyuz?
Bıçağı kullanacak kişinin ameli ve niyetidir o aracın yaptığı eylemi helal ya da haram kılan.
Müslümanların; ilkeli, içeriği muntazam bir sosyal paylaşım sitesi olsun. Amenna. Lakin sosyal paylaşım sitesine girmenin, dâhil olmanın Müslüman'ın asli vazifesi gibi sunulmasına itirazım var.
Fatma K. Barbarosoğlu