Skip to main content

Siber Bilgi M.

TÜRK ESİRLERİ YUNANLILARA TESLİM ETMEYEN JAPON YARBAY ÇOMORA

Konu

#1
Günümüzde bu kahraman Japon Yarbay Çomora (Yukichi Tsumura) ‘yı çok az insan tanır. Rusya‘nın Viladivostok limanından, İstanbul’a getirilen Türk esirleri taşıyan vapuru, Yunan yetkililer Midilli adasında durdurmuş, vapurda ki Türk esirlerin Yunanistan’a teslim edilmelerini istemişti. Türkleri Yunanlara Teslim Etmeyen Yarbay Çomora !
Ruslar I. Dünya Savaşı süresince Sarıkamış Harekâtında ve Galiçya Cephesinde devam eden büyüklü küçüklü muharebelerde Türk Ordusu’ndan 65 bin esir ele geçirmişlerdi. Türk esirleri Hazar Denizi’ndeki Nargin Adası’ndan Sibirya’daki Krasnoyarsk şehrine kadar oldukça geniş bir coğrafyada dağınık olarak tutulmuşlardı.

JAPONLAR VİLADİVOSTOK’A ASKER

Savaş sırasında İtilaf Devletleri yanında yer alan Japonya, Rusya’daki Bolşevik Devrimi’nin yol açtığı karışıklıklardan yararlanarak 1918 yılının Nisan ayında Viladivostok’a asker çıkarmış ve Trans–Sibirya demiryolu hattı boyunca Baykal Gölüne kadar olan bölgeye ilerlemişti.

TÜRK ESİRLERİN KADERİ JAPONYA’NIN ELİNDE

Japonya 4-6 Nisan 1920’de Viladivostok bölgesini tamamen kontrol altına aldığından bölgede bulunan Türk esirlerin kontrolü Japonya’ya geçmişti. Bu sırada Rusya‘nın iç kesimlerinden Türk esirlerinin bölgeye sevki ise devam etmekteydi.
[Resim: vav1ER.jpg]

OSMANLI DEVLETİ TÜRK ESİRLER İÇİN GİRİŞİMDE BULUNUYOR

Bu buhranlı hava içinde uluslararası arenada inisiyatifini kaybetmiş olan Osmanlı Devleti Rusya’da kalan esirleri için İstanbul’daki İngiliz Fevkalade Komiserliği’ne başvurmak zorunda kalmıştı.
İngiltere, Osmanlı Devleti’nin müracaatına 1919 sonlarına doğru cevap verdi ve İstanbul’a yapılacak seferin masrafları Türk hükümeti tarafından karşılanacak, Viladivostok’ta toplanan Türk esirleri Japon vapur şirketi Katsuva ile yapılan anlaşma neticesinde tahsis edilecek bir vapurla, Ağustos ya da Eylül ayında İstanbul’a ulaştırılacaktı. (Paranın havale edilmesi İngilizler tarafından bir yıl geciktirilmiştir)

[Resim: LvWVa1.jpg]


JAPONYA HEYMEYMORO İSİMLİ VAPURU VİLADİVOSTOK LİMANINA GÖNDERDİ

[Resim: 1plQyD.jpg]
Paranın gönderilmesinin hemen ardından 1921 yılının Şubat ayında Japon askeri yetkilileri, Türk esirlerini taşımak için Heymeymoro (Parlak Barış) isimli vapuru Viladivostok limanına gönderdiler. Vapura 1030 kişi binecekti. Bunların 12’si Türk esirlerinin orada evlendikleri eşleri, geriye kalan 1018’i ise Türk esiriydi. Vapura kaçak olarak binen Tatar gençleri de bulunuyordu.
Esirler, limana kol düzeninde şehrin çeşitli yerlerini selamlayarak, Türk bayrağı çekilen gemiye büyük bir disiplin içinde bindiler. Viladivostok limanında Çinliler, Japonlar, Amerikalılar, Koreliler ve Azerilerden oluşan halk topluluğu esirlerin örnek davranışlarını büyük bir ilgi içinde izlediler. Türk–Tatar Müslümanların “Anavatan’a bizden selam götürün”diye bağrışmaları ve “Selamet! Selamet!” sesleri ile Heymeymoro 23 Şubat 1921’de Viladivostok limanından hareket etti.
Heymeymoro vapurunun kaptanı Yarbay Çomora idi. Vapurda ayrıca bir Japon Yüzbaşı ve bir de doktor binbaşı bulunuyordu. Yolculuğun Viladivostok’tan İstanbul’a kadar 45 günde bitirilmesi planlanmıştı.
Vapur, hiçbir limana uğramadan Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e çıkacak ve doğrudan İstanbul’a gidecekti. Sadece Seylan Adası (Sri Lanka) ’nın Kolombo limanından su almak için duracaktı. Yiyecek olarak ise 50 gr. ekmek ve ölmeyecek kadar pirinç lapası bazen de ince bir dilim balık ve çay verilecekti. Bu şekilde 20.000 km’den fazla yol gidilecekti.
HEYMEYMORO MİDİLLİ ADASI ÖNLERİNDE YUNANİSTAN TARAFINDAN DURDURULUYOR
Heymeymoro vapuru Midilli Adası önüne geldikten sonra Yunan Hükümetini temsilen iki subay ve bir sivil vapura biner. Yunanlılar vapurda bulunan esirlerin tamamının kendilerine teslim edilmesini isterler.
Japon Yarbay Çomora mert bir askere yakışan bir yanıt verir: “Hükümetimden, bu yolcuların hepsini İtilaf Devletleri işgali altında bulunan İstanbul’daki Türk hükümetine teslim etmek emri aldım. Elimde bütün devletlerce kabul edilmiş ve imzalanmış bir de protokol var ve bu sebeple size Türkleri esir veremem.”
Bu cevap üzerine Yunan heyeti gider. Birkaç gün sonra ikinci bir heyet vapura gelir, Kaptan Çomora’dan aldıkları cevap yine aynıdır: “Hayır!”
Bundan sonrası Japon Yarbay Çomora ve Yunan temsilcileri arasında tam bir sinir harbine dönmüştür. Yunan heyet gemiye her geldiğinde biraz daha sert ve aksi cevaplar alırken gemiden sinirli ayrılırlar. Japon elçiliği de devreye girer ama sonuç yoktur. Türk esirler ise meraklı ve endişeli şekilde olayları takip ederken, kısıtlı imkânlara ve ağır gemi şartlarına katlanmak zorundadırlar.

HEYMEYMORO PİRE LİMANINA ÇEKİLİYOR

Yapılan görüşmeler sonuç vermemiştir. Yunanlılar gemiye hareket izni vermemekte, Japon Yarbay da Türk esirleri Yunan Hükümetine teslim etmemekte kararlıdır. 13 Nisan 1921 tarihinde geminin Midilli’den Pire limanına çektirilmesi uygun görülmüştür. Böylece Türk esirleri için ikinci esaret dönemi başlamıştır.
Bu uluslararası skandalı çözmek için de diplomatik faaliyetlere girişilmiştir. Yunan hükümetine vapurdaki esirlere muharip unsur olarak bakmanın yanlış olduğunu belirten 14 Nisan 1921 tarihli telgrafla uyaran Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı’na, 17 Nisan 1921’de cevap veren Yunan Başbakanı Gunaris esirlerin İstanbul’a nakli konusunda Japon Hükümeti ile müzakerelerin devam ettiğini söyleyerek kaçamak ifadeler kullanmıştı.

YUNAN HEYETİ ISRARLA TÜRK ESİRLERİ İSTİYOR

Pire limanında da Yunan Hükümeti esirlerin kendilerine iadesini talep ederler. İki küçük rütbeli subaydan oluşan bir heyet, Japon Yarbay Çomora’ya gelir ve esirlerin teslim edilmesini isterler.
Yarbay Çomora askeri görgü kuralları gereği “ Benimle konuşacak zatın benim rütbemde bir asker olması lazım” diyerek gemiden kovar. Daha sonra gemiye bir yarbay ve bir binbaşıdan oluşan başka bir heyet gelir, Çomora onlara da: Bu vapur Japon vapuru ben de bir Japon askeriyim. Hükümetimden aldığım emir gereği Kızılhaç Örgütü’nün izin ve İtilaf Devletlerinin onayı üzerine bu esirleri İstanbul’a götürüp Türk makamlarına teslim etmekle görevliyim. Aynı zamanda bir asker olduğum için bu görevi yerine getirmeye mecburum. Yok, Yunan hükümeti derse ki bu esirleri sizden alırız; o takdirde önce bizleri sonra da Türkleri alırsınız! Yarbay Çomora
Japon gemisi ve mürettebatını esir almanın uluslararası yeni bir krize yol açacağını bilen Yunan Hükümeti böyle bir şeye cesaret edemese de gayri insani yollara başvurmaktan çekinmez.
Yunanlılar, hem Türkleri hem Japonları yıldırmak için gemiye erzak vermezler. Ne var ki ne Türklerde ne de Japonlarda yılgınlıktan eser vardır. Yarbay Çomora “Çok ümitliyim Yunanlılar sizleri elimizden kolay kolay alamayacaklardır.” diye ümit tazelemektedir.
Türk esirlerin Japon Yarbay’a güvenleri tamdır. Halil Ataman; “…umudumu kırmıyorum, Japonlar ayak direyecek ve bizleri Yunanlılara vermeyecekler” diyerek Yarbay Çomora’ya güvenlerini belirtmektedir. Bu kuvvetli ruh halinin, her geçen gün biraz daha ağırlaşan gemi şartlarında ne kadar daha süreceği belirsizdi.
Pire’de Türk esirlerin zorla tutulmasının üzerinden 5 ay geçmişti. Japonlar, Türkiye’ye götürmek üzere aldıkları esirleri İstanbul’a ulaştırmak için direnç gösterirken, Yunanlılar Heymeymoro vapurunun Pire’den ayrılmasına izin vermiyordu. Japonlar bu sıkıntılı sürece ve ağır gemi şartlarına dayanamamış, geminin ikinci kaptanı da dâhil çoğu hastalanıp Yunan hastanelerine kaldırılmıştı.

[Resim: r0olQM.jpg]

MİLLETLER CEMİYETİ DURUM İNCELEMESİ İÇİN HEYET GÖNDERDİ

Türk esirleri, Milletler Cemiyetine başvuruda bulunarak Heymeymoro’yu incelemek üzere bir sağlık heyetinin gemiye gönderilmesini sağlarlar. 1 Ağustos 1921’de incelemelere başlayan heyet üyeleri, gördükleri manzara karşısında şaşkına döner ve üzüntülerini gizleyemezler.
Muayeneler sonucunda malul sayılan 395 kişi, 6 Ağustos 1921’de, önceden büyük baş hayvan taşımak için kullanılan Olympos vapuru ile İstanbul’a gönderildiler.
31 Nisan 1921’den beri Pire’de tutulan Türk esirlerinin tarafsız bir ülke arazisine yollanmasına karar verildi. Varılan anlaşmaya göre sevk, iskân ve iaşe masraflarını Osmanlı Devleti karşılayacak, Türk kafilesi Türk– Yunan Harbi sonuna kadar İtalya’nın Asinara Adasında misafir edilecekti.

HEYMEYMORO PİRE LİMANINDAN AYRILARAK ASİNARA ADASINA GİTTİ

Heymeymoro ve taşıdığı 620 Türk esiri 13 Ekim 1921’de Pire’den ayrılarak 17 Ekim 1921 tarihinde Sardunya Adası’nın Porto Torrres limanına vardılar. Japonya’nın Roma Askeri Ataşesi bizzat Asinara Adasına gelerek Türklere ne kadar değer verdiğini gösterdi.
18 Ekim sabahı Asinara Adası’na varan Türk esirleri derme çatma bir iskeleden karaya çıkarlar. Viladivostok’tan beri esir Türk gazilerinin kaptanlıklarını yapan, Türkleri Yunanlara Teslim Etmeyen Yarbay Çomora kader arkadaşlarına hüzünlü bir veda konuşması yaptı; Arkadaşlar sizi, siz Türkleri tanımış olmak benim için hayatım boyunca taşıyacağım çok canlı ve daima yaşayan bir şeref ve iftihar vesilesi olacaktır. Siz Türkleri tanımış olma fırsatına nail olduğum için çok bahtiyarım. Sizlerde çok üstün bir seciye (ahlak) ve karakter, aynı zamanda fazilet gördüm. Bu söylediklerim bilmüşahade (gözlemlerime dayanarak) duygularımın kendisidir. İşte bu görüşüm bana şu gerçekleri söyletiyor: Sizler insanlığın öğüneceği bir üstün insansınız. Bütün iyi ve en iyi vasıflar sizdedir. Sizle büyük şayanı hürmet bir milletin çocukları olduğunuzu fiilen ispat ettiniz. Bu gerçeğin yegâne şahidi benim. Sizlerle geçirdiğim tam sekiz aylık süre, bana çok kıymetli hayati mevzular öğretti. Şimdi burada sizleri müjdelemek değil, olanı ve yarınlarda olacağı söylemek istiyorum: Yaşamak, var olmak sizin ve siz ayardakilerin hakkıdır. En şayanı hürmet, kendine inanılır, güvenilir, en yüksek ahlaka sahip, yaşamaya en çok layık olan bir milletsiziniz. Bugün memleketinizin giriştiği mücadele, zaferle sona erecektir. Çünkü var olmak ve yaşamak isteyen sizsiniz; Türk milletidir. Yakından gördüğüm kaypak ve kahpe milletler size dem vuramaz. Parlak yarınlar sizindir. Sizler sevdiğiniz vatanınıza götüremediğim için çok üzgünüm ve müteessirim. Çünkü sizleri bu ıssız, insansız, vahşi ve kötü görünüşlü bir yere indirdik. Umarım, bu yerden de kurtulursunuz. Şimdi en iyi dileklerimle hepinizi selamlarım.

ASİNARA ADAS’NA YERLEŞEN TÜRK ESİRLERİ

Sibirya’nın soğuğunda esir kamplarında açlık ve her türlü sefaletin içinde ölüm kalım savaşı veren Türk esirlerini Asinara Adasında da sıcak, susuzluk, hastalık ve kötü yaşam şartları bekliyordu. İtalyanların ağır suçlular için sürgün ve salgın hastalıklar için de karantina merkezi olarak kullandıkları bu adada yetişen sebze, meyve et ve süt ürünleri ülkeye sokulmuyordu.
Denizde köpek balıkları, karada ise zehirli yılanlarla kuşatılan esir gazilerimiz buraya sekiz ay kadar katlanmak zorundaydılar. Ne yazık ki bazıları vatan toprağının kokusunu alacak kadar memlekete yaklaşmalarına rağmen yılan sokması ve hastalık yüzünden Asinara Adasında şahadet şerbetini içmiş, adaya defnedilmiştir.
Nihayet Milletler Cemiyet ve Türk Kızılay’ının çalışmalarıyla 19 Haziran 1922 tarihinde Ümit Vapuru ile İstanbul’a doğru seyre çıktılar. 25 Haziran 1922’de yedi buçuk yıllık esaret hayatı bitmiş, sırada fazlası ile özgürlüğü anavatanda kucaklamak kalmıştı.
Kaynak: www.dzkk.tsk.tr
Halil Ataman, Esaret Yılları,281-282. Türkleri Yunanlara Teslim Etmeyen Yarbay Çomora
 
Son Düzenleme: 12-01-2019, Saat:11:32 PM, Düzenleyen: delidumrul.
Cevapla
Task